5.6-Arkadan Bıçaklayan-

Mulai dari awal
                                    

Bantı getirip dudaklarıma kapattı ve ben hiçbir tepki vermedim. Soğukkanlı olup mantıklı düşünmem gerekiyordu.

Yol boyunca çözüm yolları düşündüm ama aklımda hiçbir şey yoktu.

"Biraz mola verelim mi? Midem bulanıyor." diye sordu Fiona. Hanks başını sallayıp ayağa kalktı. At arabasının kapısını açıp kafasını dışarı uzattı.
"Arabayı kenara çek. Mola vereceğiz." dedi ve geri içeri girdi. Araba saniyeler içerisinde yavaşladı ve en sonunda durdu. Arabanın durması ile birlikte Fiona kendini dışarı attı. Hanks ayağa kalkıp başımın dibinde durdu.
"Arıza çıkarırsan seni kendi ellerimle boğarım. Anladın mı?" Hiçbir tepki vermeyip yüzüne baktım. O da bana birkaç saniye baktı ve arabadan indi. Kaçmamam için kapıyı kapattı üstüne de kilitledi.

O gittikten sonra içimdeki rahatlama ile önümde birleşmiş ellerimi koltuğa koyarak kalkmaya çalıştım. Ellerindeki ip öyle sıkıydı ki doğru düzgün dengede duramadım.

Yavaşça olduğum yerde doğruldum ve az önceki çantaya uzandım. Rahatça uzanmam için tamamen çantaya dönmem gerekiyordu.

Bacaklarımı karnıma çekip ellerimi öne uzattım ve bileklerim acısa da ellerimi gerdirerek fermuarı tuttum. Bileklerim fena sızlarken dişlerimi sıkarak çantayı açtım. Gördüğüm ilk şey az önce altın sarısı makas oldu. Makası koltuğa koyup çantayı kapattım. Az önceki haline geri döndürürken makası aldım ve çantadan uzaklaştım.

Bu makası nereye koyacaktım?

Eğer üzerimde pelerin veya palto olsaydı cebime koyardım ama gelinliğimde koyacak hiçbir yerim yoktu. Üstelik gelinliğimin etekleri kesilmişti. Bunu ayaklarımı daha kolay bağlamak için yaptıklarına emindim. Düğünümü mahvetmışlerdi! Hayaller kurarak aldığım gelinliğin içine sıçmışlardı!

Bakışlarım eteğimden boynuma doğru geliyordu ki göğüslerimin oluşturduğu boşlukta durdu. Lanet olsun bunu yapacak kadar düşmüş müydüm ben?

İğrenerek makası kaldırdım ve bileklerimi hafif bükerek göğüslerimin oluşturduğu boşluğa bıraktım. Soğuk makas göğüslerime değerken utancımdan yanaklarımı şişirdim. Kırk yıl düşünsem böyle birşey yapacağım aklıma gelmezdi. Makas soğuk olduğu için rahatsız oluyordum. Yüzümü buruşturdum ve ayaklarımı koltuğa yaslayıp arabanın kenarına yaslandım. Bacaklarımı koltuğa doğru uzatıp başımı arkaya yasladım. Yatarsam sarsılma anında makas düşebilirdi.

Kapının dışından sesler duyunca yutkundum ve yüzümdeki donuk ifadeyi silmeye çalıştım. Kapının kilidinin açıldığını duyunca ise kalbim sertçe çarpmaya başladı.

Kapı açıldı ve içeriye Fiona ile Hanks girdi. Gülüşüyorlardı. Lanet olasılar gülüşüyordu! Göz devirip başımı tavana çevirdim. Araba tekrardan hareket etmeye başlarken Fiona'nın sesini duydum.
"Akşamki ziyafette şarap içmeye ne dersin Hanks?" Fiona saçlarını geriye atarak göz kırptı. Bu sırada Hanks'ın dudakları yana kıvrıldı. Hanks, Fiona'dan yaş olarak baya büyüktü. Aralarında neredeyse on yaş vardı ve bu şekilde flört etmelerini doğru bulmuyordum.

Onlarla ilgili neyi doğru buluyordum ki?

Derin nefes alıp Salver'ı düşündüm. Ne yapıyordu şuan? Nerelerdeydi? Eminim şuan çıldırmış vaziyetteydi. Sarayda deli gibi beni arıyordu. Belki de çoktan saraydan çıkmış, bütün ülkede beni arıyordu. Korkuyordum. Bu lanet vampirler benim kanımı alana kadar Salver'ın beni kurtarması veya benim bir şekilde kurtulmam gerekiyordu. Eğer ölürsem Salver çok kötü olurdu. Bu yüzden yaşamak zorundaydım. Vücudumda onlarca yara çıksa bile yaşamaya çalışacaktım. Salver için yaşamam gerekiyordu. Onun için yaşamalıydım.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang