5 [part 2]

561 31 35
                                    


Çok uzun olduğu için ikiye bölerek aynı anda attım bölümü, ilk partı atlamadığınızdan emin olun😙😙












Poyraz kendisine düşen partnere karşılık tepkisini sessiz yaşayamamıştı: "Süper amına koyayım! Nereye baksam sen varsın."

"Kalbimi kırıyorsun bak." diye sahte bir şekilde yüzünü düşürdü Batuhan. "Ben hep seninle birlikte Yunan tarihini araştırmanın hayalini kurmuştum."

"İnanırım. Hayranımmış gibi davranıyorsun, özellikle şu sıralar."

Batuhan duyduklarına inanamış gibi gözlerini büyüttü. "Hayranın gibi?" diye haykırıken aslında bir soru soruyordu.

Bu isim, belki de bu zamana kadar kötü niyetle üzerine yaftalanılan sözcükler arasından onu en çok rahatsız edendi. Bir insana hayranlık duymak onun benliğine çok aykırıydı. Poyraz'a bu türden bir duygu beslemek ise dünyaya kaç kere gelirse gelsin mümkün değildi.

Poyraz memnuniyetle kendisine anlamı sorulan ifadeyi açıkladı: "Önce benim çevreme girdin, sonra okul başkanı olmak istedin. Şimdi de takım kaptanlığını kovalıyorsun. Şimdi bu, benim hayatımı yaşamak istemek değil de ne?"

Batuhan'ın gözleri mümkünmüş gibi daha da büyüdü. "Çok yanlış anlamışsın." dedi. Sanki çok ağır bir suçla haksız yere itham edilmiş gibi şekillenen yüz ifadesi yerini hala koruyordu. "Benim seni görünce hissettiğim şeyler hayranlıktan çok uzak şeyler. Bende sadece antipati uyandırıyorsun. İticisin. Hatta çok iticisin. Seni görünce kaçasım geliyor. " Hızını alamadı, söylediklerini tek bir cümleyle tekrardan açıkladı: "Hayranlık duyacağım en son kişisin."

Hararetle suratına savrulan cümlelerle kaşlarını istemsizce havaya kaldırdı Poyraz. Bunu beklemiyordu.

Anlaşması mümkün olmayan ve birbirinden haz etmeyen bir ikili olduklarını bilmeyen yoktu elbette. Ama daha önce Batuhan diğerine karşı olan negatif duygularını bu kadar açık şekilde ortaya dökmemişti.

Ağzından çıkanlar şaşırılacak veya gizlenmiş şeyler değildi. Sorun, çocuğun bunları ağzından çıkarmayı seçmesiydi Poyraz'a göre. Ve alabileceği karşılıktan hiç çekinmemesiydi.

Üstelik tüm bunları söylerken her zamanki atışmalarına eşlik eden şakacı hava yoktu, büyük bir ciddiyetle söylemişti. Bu yüzden her sözcük anlamından daha da sert darbeler bırakmış, gergin havayı daha da soğutmuştu.

Bu zamana büyük tartışmalar hatta kavgalar yaşadığı, onu sevmeyen pek çok kişi gelip geçmişti yakışıklı gencin hayatından. Batuhan'ın kullandıklarından daha kötücül kelimeler, hakaretler işitmişti. Ondan ne kadar nefret ettiğini haykıranlar bile olmuştu.

Her biriyle yaşadığı çatışmadan kendinde bir hasar bırakmadan çıkabilmişti Poyraz, çünkü hiçbirinin onu sevmesiyle nefret etmesi arasında bir fark olmamıştı onun için. Umursamazdı. — Çünkü olay çoğu zaman, söz konusu kişilerin kendilerince yücelttikleri genç çocuktan yeterli ilgi ve alakayı görememeleri sonucu saldırganlaşmasından ibaretti. Bu insanlar zaten Poyraz'ın gözünde umursanmaya değmeyecek bir profildeydiler.

Ancak az önce duyduğu sözler onu bu sefer teğet geçmemişti. Egosuna çarpmıştı. Daha önce kimseye kanıtlamak zorunda hissetmediği, sağlam bir özgüvenden beslenen şahsiyeti bu çarpışmayla sarsılmıştı.

Batuhan'ın ondan nefret edip etmemesi arasında kendi iradesi dışında doğmuş bir fark vardı, diğerleri için hissettiklerinin aksine.

Öyle ki, sanki biri bu esmer çocuğu söylediklerine pişman etmenin bir yolunu söylese, düşünmeden uygulayacaktı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 16 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

losing ground // poybatWhere stories live. Discover now