3

483 34 8
                                    

Çıplak gövdesine lacivert kolsuz formasını geçirdikten sonra çantasını bir köşeye fırlatıp soyunma odasını terk etti.

Spor salonunun kendine özgü plastik kokusu onu anında farklı bir havaya sokmuştu. Siyah çizgili turuncu topla buluşmak yıllardır rutini içinde olsa da heyecanından hiçbir şey kaybetmiyordu, aksine her seferinde içinde bir devi uyandırıyordu. Adımları mümkünmüş gibi daha özgüvenli yankılanıyor, gözleri bir savaşçının mücadele isteğiyle parlıyordu.

Romanına satırlar dizen bir yazarın, tablosunu fırça darbeleriyle dokuyan bir ressamın, kendi bestesini tüm dünyaya sunan bir orkestranın şefinin kalbine hangi ritim hakimse; Poyraz'ın kalbi de basketbol sahasındayken aynı ritimle atıyordu.

Buradayken dışarıdaki hayatı tamamen unutuyor, tutku ve bağlılıkla dönen eşsiz bir atmosferin esiri oluyordu.

"Bugünkü antrenmandan önce kısa bir toplantımız olacak. O yüzden sizi biraz daha erken çağırdım. Toplanın arkadaşlar."

Antrenörlerinin sesini duyunca yavaş bir koşuyla sahanın sonundaki kalabalığa ulaştı.

Onun geldiğini gören takım arkadaşları anında oluşturdukları daireyi bozmuş ve merkezde ona bir yer açmışlardı. Her fırsatta liderlerine olan itaatlerini belli etmekten çekinmezler, ona duydukları saygıyı gösterirlerdi. Bu Poyraz'ın son derece alışık olduğu bir durumdu.

Üstelik sadece basketbol sahasındayken değil, bulunduğu her yerde insanların ona karşı takındığı genel tavır buydu. Doğuştan sahip olduğu baskın karakteri herkesi etkisi altına alırdı.

Yani, neredeyse herkesi.

"Okul takımını büyütüyoruz."

Orta yaşlı antrenörün söylediğiyle herkes dikildiği yerden dikkat kesildi. Konuyu açmak için kullandığı ilk cümleye bakarak radikal bir değişikliğin yolda olduğunu anlamışlardı.

"Mimarlık Fakültesi'nden bir öğrenci kendi basketbol takımını kurmuş. Gelip benimle konuştu, turnuvalarda yer almak istediklerini söyledi. Ben de onları birkaç kez izledim. Gerçekten iyiler." 

Poyraz'ın kaşları hem şaşkınlıkla hem de saldırganlıkla anında çatılmıştı. Nasıl olurdu da birileri yeni bir takım oluşturup okulun asıl takımının makamına göz dikerdi? Kimdi bunlar ve bu cesareti nereden bulmuşlardı?

"Birkaç haftalık sıkı idmanla sizden bir farkları olmayacak kadar güzel oynuyorlar. Aralarından bazıları inanılmaz yetenekli ve geçen yıllarda da okulda olan öğrencilerden. Nasıl oldu da bu takıma yedeklerden bile giremedi, anlamadım."

Koçları, duyurusuna başladığı andan beri etrafındaki insan yığınının üzerinde yavaşça dolaştırdığı gözlerini, son cümlesini söylerken Poyraz'ın üzerinde kasıtlı olarak sabitledi.

"O da ayrı bir mesele, sonra konuşuruz."

Bu konuda karşısındaki kaskatı kesilmiş yakışıklı genci suçlayan bir imayla konuşmasının haklı sebepleri vardı.

Poyraz bu okula ilk geldiğinde okulun erkek basketbol takımında yer alan birçok öğrenci kaptanlarıyla beraber çoktan mezun olup ayrılmış bulunuyordu. Takımın resmen yeniden yaratılması gerekiyordu. Ancak eski antrenör de okuldan ayrıldığından ve yeni birinin atanması zaman alacağından, Poyraz bu görevi kendi üstlenmişti. Ancak bunu yaparken pek etik ve objektif kaldığı söylenemezdi.

Listenin en başında tanıdığı ve iyi anlaştığı, spor anlamında da az çok bir şeyler vaad eden arkadaşlarının adına yer vermişti. Geri kalan boşlukları doldurmak için de başvuru yapan sporcuları bir performans değerlendirmesine sokmuş, hem başarılı hem de ona karşı uysal olanlar arasından seçim yapmıştı. Hal ve hareketleriyle gelecek için başına buyruk bir tavır vaat edenleri ise yeterince yetenekli olsa bile elemişti.

losing ground // poybatWhere stories live. Discover now