KAPIDAKİ YABANCILAR

Start from the beginning
                                    

"Peki, telefonu kullanmanıza izin vereceğim." dedi ve kapıyı açtı, Ateş. Kızlar, bir ağızdan "Çok teşekkürler, çok sağ olun..." diyerek içeri girdi.

Eros da uyku mahmûru gözleri ile geride bekliyor, bu dâvetsiz misâfirleri tedirgin bir şekilde gözetliyordu. Kızların saçından bile sular damlıyordu. "Ben size havlu getireyim." dedi, Ateş. Bir yandan da ya hırsızlık yaparlar mı, bıçak ya da silâhları var mıdır diye düşünmekten kendini alamıyordu. Bu uğursuz düşünceleri, Duygu'nun ona öğrettiği gibi "İptâl, iptâl, iptâl!" diyerek aklından kovmaya çalıştı. Uzun koridordan içeri doğru yürüyerek banyoya geçti, banyo ve baş havlularından aldı. Salona geri döndüğünde bir ân kızları göremedi ve korktuğunun başına geldiğini zannetti ama kızlardan biri, Eros'u kucağına almıştı, diğeri de kedinin başını okşuyordu. Sarışın olan "Çok tatlıı..." dedi. Esmer olan da "Tüyleri yumuşacık. Adı ne?" diye ekledi. "Eros" diye yanıtladı, Ateş. Sarışın olan cilveli bir şekilde "Ooo, aşk tanrısı, çok havalı..." deyince, hepsi gülüştüler. Ortamdaki gerginlik azalmıştı. Kediyi yavaşça yere bıraktı, arkasından bakarken gülümsemeye devam etti, sarışın. Ateş, kızlara havluları uzattı. Banyo havlularına sarınıp kanepenin üzerine oturdular. Baş havluları ile de saçlarını kurulamaya başladılar. "Ah, tanışmadık, bu arada!" diye bir ânda yerinden fırladı, esmer olan, "Ben "Alev." diyerek elini uzattı. "Ateş." diyerek o da uzatılan soğuktan buz gibi olmuş, minik eli tuttu. "Bu da Çiçek." diye arkadaşını tanıttı, Alev. Çiçek de yerinden kalkarak tokalaştı ve ardından bir reverans yaptı. Ateş, içinden "Kibâr kızlara benziyorlar, aslında" diye düşündü. Rahatlamıştı.

Ateş, onları telefonu kullanmaları için içeri aldığını bile neredeyse unutmuştu. Televizyon ekranında duraklatılmış olan filmi görüp "Aa, film mi seyrediyordun? Bizim yüzümüzden yarım kaldı, gâlibâ" dedi, Alev. "Evet ama sorun değil, sonra devâm ederim." deyip, lâfı kestirip attı, "Ben size şunu vereyim, siz aramanız gereken yeri arayın, isterseniz" diyerek telefonunu uzattı. Çiçek "Aa ama numarayı ezbere bilmiyoruz ki... Telefonu ve adresi bir kâğıda yazmıştık, o da yağmurda eridi gitti. Buralarda bir ev partisine dâvetliydik. Taksi bizi dolaştırıp durdu, sonra "Konum burayı gösteriyor, abla" deyip bizi dağın başında bırakıp gitti." diye dert yandı. Alev de "Aynen. Dakikalardır buralarda dönüp duruyoruz. Başımıza bir şey gelecek diye çok korktuk. İkimizin de şarjları bitti, kimseyi de arayamadık..." dedi.

Ateş de "O zaman, ben size bir taksi çağırayım, en iyisi. Evinize geri dönün." Kızlar birbirilerine doğru baktı; hiçbir şey konuşmadan anlaştılar. Çiçek, "Biz de telefonu o yüzden kullanmak istemiştik, zaten." dedi. Ateş hemen taksi uygulamasına girip baktı: "En yakın taksi, kırk beş dakika mesâfede görünüyor" dedi ve kızlara doğru baktı "Çağırıyorum, o zaman?" diye sorup onlardan onay bekledi. Beklediği onay cümlesi gelmedi ama Alev "Ya şey... Acaba, çamaşır kurutucunuz varsa taksiyi beklerken kıyâfetlerimizi kurutucuya atsak olur mu?" dedi, yalvarırcasına bir ses tonuyla. Çiçek de hemen yalandan hapşırdı ve "Yoksa hasta olacağız, bu ıslak kıyâfetlerle..." diyerek arkadaşına destek çıktı. Ateş bu talebi geri çevirmek istedi ama kızların yağmurda ıslanmış köpek yavrusu bakışlarına daha fazla karşı koyamadı, "Kurutucumuz var. O zaman, ben eşimin kıyâfetlerinden bir şeyler bakayım, size. Üzerinizi banyoda değiştirirsiniz." dedi. Çiçek de "Taksi gelene kadar yetişir, zaten. En kısa program on beş dakika oluyor; hemen kurur." diye yükseldi. Alev "Ayakkabılarımızı da kaloriferin yanına koyalım hattâ, onlar da kurusun" deyip antreye geçti. Ateş "Bir halt ettik ama..." diye kendi kendine mırıldanarak içeri gidip, gardıroptan iki pijama takımı aldı, kızlara uzatıp banyoyu gösterdi. Bir yandan da eşinin kıyâfetlerini bu yabancı kızlara verdiği için bir suçluluk duygusu hissetti. Bu kızları eve almakla hatâ mı ettim acabâ diye düşünmekten kendini alamıyordu.

KAPIDAKİ YABANCILARWhere stories live. Discover now