Ayşe, banyoda duran evin en büyük aynasını almış ve yatağının karşısında duran komodinin üstüne koymuştu. Ortam hazırdı. Kendi yalan dünyasındaki gerçeğe kavuşmak için can atıyordu. Ayşe yatağına uzanmış, hem aynaya hem de giysi dolabına bakıyordu. Bir şey olmamıştı. Birkaç dakika öylece beklemiş, ama sonuç alamamıştı. Ayşe aynaya bakarken hiç beklemediği bir anda içinde onu yakan bir acı oluştu ve göğüs kafesini tutarak bir çığlık koyverdi. Sonrasında ise sessizlik. Yatağında öylece oturuyordu. Çıt dahi çıkmayacak şekilde bir sessizlik hakimdi odaya. Ayşe yatakta hafif bir şekilde kıpırdandı. Başını yavaşça aynaya doğru çevirdi. Ayşe aynaya bakarken yine olan olmuştu. Kendi iradesini kaybetmişti. İstemsiz bir şekilde yataktan çıktı ve yavaş yavaş yürümeye başladı.

Aslında istemsiz kelimesi yanlış bir tabir. Böyle olmasını kendi istemişti. Kendisini onlara teslim etmekten büyük keyif alıyordu. Hayatta kendisinin yapabileceği şeyler imkanlarla kısıtlıydı. Kendini diğer varlıkların kollarına bıraktığında daha özgür hissediyordu. Sanki yapabileceklerinin bir sınırı yokmuş gibi. Ayşe odasında yavaş bir şekilde yürüyüp odasının kilitli kapısına doğru yönelmişti. Ailesi evden kaçmaması, dışarıda bilinci olmadan hareket etmemesi için onu odasına kilitlemişlerdi. Ayşe'yle ilgilenme biçimleri bu şekildeydi. Sahte umursamalar. Belki de tek kaygıları bir rezillik çıkarmaması ve isimlerine leke gelmemesiydi. Bazı aileler için evlatları değil çevrelerce oluşturulan saygınlık daha önemlidir. Ne acı. Umutsuz çocuklar için umursamaz aileler ne acı. Ayşe kulpu çevirmişti ama açamamıştı. Elleri kulpun üstünde duracak bir şekilde bekledi. Saniyeler sonra kapıyı büyük bir şiddetle dışarı doğru itti. Kapının kilidi büyük bir şekilde çatırdamış ve kapı geriye doğru açılmıştı. Ayşe odasının girişinin sol tarafında bulunan merdivenlerden sessiz bir şekilde aşağı inmeye başladı. Evde sessizlik hakimdi. Oturduğu mahalle sessiz sakin bir yerdeydi. Dolayısıyla sessizlik kaçınılmazdı. Böyle sessizlik içinde huzur kaynağı olan yerde Ayşe iç dünyasında cehennemi yaşıyordu. Cehennem ona dünyada verilmiş ödülüydü. O kaçınılmaz son için, yanmak için doğmuştu. Ve doğduğu andan itibaren ruhu yanıyordu.

Bir an için bile sönmemişti bu ateş. Bedeninin içinde bulunan ruhu doğduğu ilk yıllarda eskilerde yaşanmış güzel hatıralara dair bir özlem ile kıpırdandı. Evet. Ruhunun azaptan arındığı anlar olmuştu. Annesinin gece saçlarını okşadığı nadir gecelerden birinde tüm acıları dinmişti. Babası gününün nasıl geçtiğini sorduğunda, hayatında bir sorun olup olmadığını öğrenmek istediğinde, ona hiçbir şeyin zarar veremeyeceğini çünkü arkasında bir babasının olduğunu hatırlattığı anlarda. Arkadaşlarıyla okul bahçesinde oyunlar oynadığı zaman... Kimse onu yadırgamazken ve hayatlarında Ayşe'ye yer verirlerken. Anıların önüne bir anda derin bir sancı geçti. Ayşe üö katlı evinin üst katında oturuyordu. Ailesinin odası yan tarafındaydı. En alt katı bodrumdu. Ayşe güç bela merdivenlerden inerken o sancı ile korkuluklara tutundu ve hafif yere eğildi. Çıtını çıkartmadı. Dudaklarını büzdü ve gözlerinden yaşlar aka aka acısını yavaşça içinde yaşadı. Durduğu yerden yavaşça doğruldu ve merdivenlerden inmeye devam etti. Evdeki sessizliğin sebebi evin boş olmasıydı. Annesi ile babası evde yoklardı. Ayşe'yi evde bırakıp günün stres ve yorgunluğunu atmak için gezmeye çıkmışlardı. Ne ilgili bir aile ama! Çocuklarını eve kitleyip kendileri günlerini gün ediyorlardı. Sanki hayatlarındaki tüm sorunlarını bir odaya kilitleyip unutabileceklermiş gibi.

Ayşe karanlığın en ağır tonlarının kaplı olduğu evde sessizce merdivenlerden inerken neredeyse hiç duyulmayacak bir şekilde ''Umurlarında değilim.'' dedi.

Merdivenlerden inmiş, karşısında duran bodruma doğru yönelmişti. Bodrumun kapısı hiçbir zaman kilitli olmazdı bu yüzden kulpu çevirip içeriye girmek Ayşe için çok kolay olmuştu. İçeriye rutubet hakimdi. Ayşe elini yavaşça kaldırıp sağ üst kısımda bulunan lambanın ışığını açmıştı. İçeride bir sürü ıvır zıvır bulunuyordu. Bozuk elektronik eşyalar,bahçe aletleri, tesisat takımı. .. Ayşe bunlar için buraya gelmemişti. Bodrumda sol tarafında duran rafların altında bir şeyler aramaya başladı. Hayır hayır arayan Ayşe değildi. Zihninde bir şey onu bunu yapması için yönlendiriyordu. Ne tatlı sesleri vardı. Hep onunlaydılar. İlgileri sonsuzdu. Bunun için onlara minnettardı. İstediği zaman bir oyun arkadaşı, istediği zaman dertleşecek biri, istediği zaman kahkahalar atacak birini her daim bulabiliyordu. Onların sayesinde. Ailesi, kahkaha attığında neye güldüğünü hiçbir zaman anlamamıştı ve her zaman korkar olmuşlardı. Oysa ki Ayşe onlarla hayatının en keyifli dönemlerini yaşıyordu ve dünya üzerinde yapılmamış şakaların, kimseye anlatılmamış komik öykülerin tadını çıkarıyordu. Bu hikayeleri sadece Ayşe duyuyordu. Mutfak masasında sofrada kendi kendine gülerken-ki ailesi kendi kendine olduğunu sanıyordu- ailesi telaşlı gözlerle ona bakıyordu. Ondan korkuyorlardı. Babası sarılmaya ve omzunu okşamaya yeltenmiyordu. Annesi tabağına yemeğini belli bir mesafeden koyuyordu. Acınası olan ailesiydi, o değil. Bodrumun zemininde adımını bastığı her yerde havaya toz kalkıyordu. Anlaşılan bodrumla kimse ilgilenmemişti. Biraz daha odaklı bir şekilde araştırmaya koyuldu. Kendisi de ne aradığını bilmiyordu ama aradığı şeyi bulduğunda çok sevineceğine emindi. Sonuçta onlar hiçbir zaman Ayşe'yi mutsuz etmediler. Ona vermek istedikleri hediye Ayşe için çok büyük bir şey olmalıydı. Onların yönlendirmesi ile bodrumun zemininden tavana kadar uzanmış olan eski raflardan içeri doğru elini uzattığında içini sevinç kapladı. İpi bulmuştu. Bir buçuk metre uzunluğunda normalinden biraz daha kalın olan bir ip. Ayağa kalktı ve bir şeyi daha aramaya başladı. Zihninde ona ihtiyaç duyduğu bir şeyi daha aşılıyordu. Heyecanlı bir şekilde aradığı şeyi ipten daha çabuk buldu. İskemle karşısında eski televizyonun altında bulunuyordu. Televizyonu o iskemle taşıyordu. Bir iki adım ileri gittikten sonra televizyonu kaldırıp sağ köşede bulunan boş yere koydu ve iskemleyi de alıp o bol rutubet ve nemli yerden hızla çıktı.

Işığı kapatma gereği duymadan aşağı indiği merdivenlere doğru yöneldi ve odasına çıktı. Odasına çıktığında gördüğü manzara tam istediği gibiydi. İçi mutlulukla dolmuştu. Kapağını açtığı dolap yatağın üzerine devrilmişti. Kafasını hızlı bir şekilde aynaya çevirdi. Ayna parçalara ayrılmıştı. Anlam veremiyordu. Bodrumda ip ve iskemleyi aradığı zaman ne dolabın devrildiğine ne de aynanın parçalandığına dair bir ses duymamıştı. Aynanın yerdeki kırık parçalarından biri dikkatini çekti. Eğilip onu eline aldı ve dikkatini çeken noktaya odaklandı. Aynanın üzerinde kan vardı. Bu kendi kanı değildi ama o ruhların buraya gelebilmek için başarılı bir ritüelden çıktıkları belliydi. Artık oradaydılar.

Arkadaşları onu ziyarete gelmiş ve Ayşe'yi kendileri gibi yapabilmek için ona destek vereceklerdi. Suratına mani olamadığı bir gülümseme yayıldı. Ayşe bir akıl hastasını andıracak şekilde tehlikeli bir kahkaha attı. Ama bu kısa sürdü. Aynanın kırık parçasını yerine koyup ip ve iskemleye uzandı ve iskemlenin üzerine çıkarak elindeki ipi onu spor yaptığı zamanlarda kum torbasının asılı olduğu tavandaki demir halkadan geçirdi. İpte kafasının geçeceği bir şekilde dairesel boşluk bıraktı ve üstünde kalan kısmı düğümleyerek hazır hale getirdi. Tüm hareketleri kontrolü dışındaydı ama isteğinin dışında demek de yanlış olurdu. Çünkü içinde bunu yapmak için can atan bir parçası vardı. Artık onlarla somut olarak tanışmak istiyor, onlara dokunabilmek ve sarılabilmek istiyordu. Kendi azabına hazırlık yaparken sonrasında olacakların hiçbirinin farkında değildi. Belki farkında olsaydı bu işleri daha hızlı bir şekilde yapacaktı. Bu onu o kadar çok mutlu ederdi ki ipe gerek duymadan bileklerini keser ve koyu kırmızı kanı damlalar halinde yere düşerken suratında koca bir tebessüm bırakarak o azaba koşar adım giderdi. Neden olmasın ki ? İp hazırdı.

İpi elinde tutmuş öylece bakarken durduğu yerden ani bir hareketle başını kaldırıp bakışlarını ileriye doğru sabitledi ve kulağında yankılanan sesleri duydu. Kulağını rahatsız edecek kalınlıkta ve boğuk bir ses ''Sana bize katılman için bir fırsat. Hadi!'' dedi.

Ayşe yine bir akıl hastası gibi sırıtmaya başlamıştı. Söyleneni yapacaktı. İpe uzandı ve boynundan geçireceği sırada merdivenlerden inerken içine felaket bir sancının saplamasını sağlayan eski güzel hatıraları tekrar hatırladı. Ayşe'nin gülümsemesi kayboldu. Utangaç ve ürkek bir kız çocuğu gibi bakışlarını karşısındaki duvara sabitlemişti. Ailesiyle bahçede oturmuş kahkaha atıyorlardı. Ailesiyle mutluydu. Ayşe hayalindeki görüntüsünde sekiz veya dokuz yaşlarındaydı ama çok iyi hatırlıyordu. Nasıl unutabilirdi ki ? Çok güzel anılara sahip o anlar nasıl unutulabilirdi ? Bahçede arkadaşları vardı. Bugünkü gibi yapayalnız değildi. Terk edilmediği zamanlardı o anlar. Hatıra birden değişti. Ayşe babasıyla parkta olduğu o günün devamını hatırladı. Ayşe salıncakta sallanıyor babası da onu arkasından sallıyordu. Ayşe kahkahalar atarak, çocukluğun getirdiği saf temiz o kahkahaları atarak gökyüzüne çıkıyor ve geri geliyordu... Babası onu salıncaktan alıp omzuna koymuştu şarkılar söyleye söyleye eve doğru gitmeye başlamışlardı. Hastalığı başlamadan her şey çok güzeldi. Arkadaşları ona deli gibi, ailesi ise ona bir yaratıkmış gibi bakıp onu dışlamadan önce her şey çok güzeldi.

Ayşe vücuduna yayılan ani ve sancılı bir ağrı ile iki büklüm oldu ve bir çığlık koyverdi. Ses tekrar yankılandı. ''Biz senin hep yanındayız. Hep biz olduk. Vakit doldu.'' dedi.

Ağrı dindi. Ayşe ayağa kalktı ve başını tamam şeklinde sallayarak ipe tekrar uzandı. İntihar ederken hakimiyet ondaydı. Onunla oynuyorlardı ama Ayşe her durumda çaresizdi. Çaresizlik bazen istemeden sonu getirir. Hiç umulmadık bir anda sonda olduğunuzu fark edersiniz. Ayşe de böyle bir çaresizliğin içindeydi. İpi yavaş bir şekilde başına geçirdi ve hiç beklemeden iskemleyi ayağının altından düşürdü. Ayşe kesilen nefesini hiç çırpınmadan karşılamıştı, sessizce ölüme doğru koşuyordu. Ayşe son nefesini verdiği anda gözlerinden akan yaşlarla birlikte bu karanlık odada aydınlığa dair hiçbir iz olmayan sonsuz karanlığın içine düşmüştü. O karanlıkta sonsuza dek bir esir olarak kalacaktı. Umudu ellerinde parçalara ayrılmış ve mutluluğu karanlıkta aramış. Ne yazık...

Karanlığın Esirleri (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now