7. Esir - Cemre Dinçer

2.4K 1.1K 80
                                    

Yüzde doksanı kendi kurguma, yüzde onu araştırmaya dayalı. Kendi karanlık dünyamdaki mahzenin kilitli kapılarından birini ardına dek açtım. Umarım seversiniz. Votelerinizi, özellikle yorumlarınızı bekliyorum. KEYİFLİ OKUMALAR. 

-Furkan Gürsu

Gecenin sessizliği şehrin acı yankılarını bastırıyor, karanlık bir sis bulutu gibi insanların üzerini örtüyordu. İstanbul'u eşine az rastlanır cinsten bir sessizlik kaplamıştı. Sanki gece ile beraber insanların da içlerine kötü bir şey çökmüştü. Herkes suskundu. Çoğunluğu evlerine çekilmiş, geride kalanları ise dışarıda içki şişeleriyle kafalarını güzelleştiriyor veya İstanbul'un gecenin 02.35'inde farklı yönleriyle keşfetmenin peşinde koşturuyordu. Bir de bu saatlerde rüyada olanlar vardı. Bedenini Dünya'da bırakıp, ruhunu alemden aleme dolaştıranlar..

Cemre yatmadan önce günün yorgunluğunu üzerinden atabilmek için sıcak suyla tatlı temiz bir duş aldı. Akşama kadar arkadaşlarıyla dolaşmış ve 7-8 saatin yorgunluğunu duşta yarı yarıya atmıştı. Şimdi de uyumak istiyordu. 18 yaşında kestane rengi düz saçlı, kahverengi gözlü 1.65 boylarında alımlı bir kızdı. Düz kestane rengi saçları beline kadar geliyordu ve büyük kahverengi gözleri ile iyi bir uyum içerisine giriyordu.

Cemre saçlarını kurutup düzgünce taramıştı. Kozmetik araç-gereçlerinde bulunan gece yatmadan önce sürülmesi gereken kremleri güzelce sürmüş, cildine iyice yedirmişti. Krem olan ellerini komodinin üstünde bulunan mendillerden bir tanesiyle silmiş ve sonra mendili yanında bulunan ufak çöp kovasına atmıştı. Artık uyku adeta psikolojik bir baskı uyguluyordu. Göz kapakları kapanıyor ve tek düşüncesini yatağa gidip uyumaya odaklıyordu. Cemre ayaklarını yere sürte sürte yatağın yanına gelmiş ve battaniyeyi açıp serin çarşafa kendini bırakmıştı. Yumuşak yastığı onu en iyi şekilde karşılamış ve saniyeler içerisinde Cemre'yi uyutmayı başarmıştı.

Cemre geceleri odasında veya herhangi bir kapalı alanda rahat uyuyamazdı. Ses veya hava gelmesi lazımdı. Yani odada kendisiyle baş başa kalmaması lazım. Düşünceler insanı rahatlıkla uçuruma sürükleyebiliyordu. Cemre'nin ise odada kendisiyle baş başa kalması tam anlamıyla intihardı. O yüzden yatmadan önce camı açmış perdeyi de biraz aralamıştı. Bu da hem dışarıdan sesin gelmesini hem de rüzgarın esmesine olanak sağlıyordu. Bu her zaman ona kendini iyi hissettirmiştir. Dışarıdan gelen sesler odanın içerisinde yalnız olmadığının göstergesiydi. Rüzgar ise yaz gününde aniden ortaya çıkan serin bir esinti gibi rahatlamasını sağlıyordu. Düşüncelerinden sıyrılıp uykuya geçişini bu sayede hızlandırabiliyordu.

Cemre uykusuna daldıktan yarım saat sonra İstanbul'un o sessiz sokakları şiddetli rüzgarın esintisi ile uğultularla boğuşmaya başlamıştı. Yerdeki teneke kutular, yapraklar, kağıt parçaları bir anda İstanbul'un sesi oluvermişti. Cemre'nin hafif aralık bıraktığı perdenin yarısı dışarı çıkmıştı. Cemre yatağında rahatsız olmuş, yattığı sol tarafından (cama bakan kısım) sağına dönmüştü. Göz kapakları kapalı olduğu halde gözleri içeride oldukça hızlı hareket ediyordu. Bir rüya gördüğü aşikardı. Ama rahatsızlığının sebebinin rüzgar olması imkansızdı. O zaten rüzgarın esmesi için camı sonuna kadar açmıştı. Gördüğü rüyada bir sorun vardı.

Kaşları çatılmış ve iyice huzursuzlanmaya başlamıştı. En sonunda dayanamayıp derin bir nefes alarak yataktan hafif bir şekilde doğrulmuştu. Oturduğu yerde nefes nefese kalmış bir şekilde etrafa boş boş bakıyordu. Sonra öylece durdu ve battaniyeyi üzerinden atıp ayağa kalktı ve başucunda duran sehpanın üzerinde duran telefonunu alıp ilk numarayı aradı.

İkinci çalışta telefonu açan kişi Defne'ydi. Uykusundan yeni uyandığını belli eden bir ses tonu ile ''Cemre ? Kötü bir şey olmadıysa hemen telefonu kapatmanı rica edeceğim. Çok yorgunum.'' 

Karanlığın Esirleri (KİTAP OLDU)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ