SABAH ÇİĞİ - 44

Start from the beginning
                                    

Tüm olayların müsebbibi olarak kendini gören Azize koridorun sonunda, yaprak uçları sararmış bir devetabanı bitkisinin yanında oturuyordu. Bir sandalye bulmak gelmemişti aklına. Deri koltuklar uzağındaydı, birkaç refakatçi ayakta duruyordu. Kendi aralarında sohbet edip akraba çıkana kadar tanıdıkları isimleri sıralıyorlardı. Hiçbirini duymak istemiyordu Azize. "Nasıl olur?" diyordu yalnızca. "Nasıl olur da o macun Akif'i zehirler? Kötüye gittiğine dair hiçbir belirti yoktu.  Çok vermedim, yanlış bir bitki katmadım... Ama kardeşim çok hasta oldu." Ellerine bakıyordu bir katili seyreder gibi. "Ne yaptım ben? Nasıl yaptım?"

Sapasağlam karşısında gördüğü babasına bile sarılamamıştı doktorun sözlerinden sonra. Oysa ona bir şey olmasın diye saniyeler içinde sayısız dua etmişti. İliklerine işleyen kaybetme korkusuyla hâlâ titriyordu. Telefon görüşmesinin ardından yukarıya çıktığında, kimseye babasının başına gelen kazadan söz edememişti. Kimsenin gözyaşını silememişti. Çaresizlik, tanışmak için elini uzattı ona. Utanç, sırtını sıvazladı. Hata, tüm hayatına sızdı. Azize koşup sarılmak istediği, yoğun bir arzuyla sığınma ihtiyacı duyduğu bir anda kendini yalnız bıraktı. Her şeyi mahvettiği düşüncesiyle baş başaydı. Her geçen dakika Akif uyudukça, doktorlar odaya girip çıktıkça yüreği eziliyordu. Oturduğu köşeyi mesken tuttu kendine. Öylece karşısındaki duvarı seyretti. Zeynep ablasının ağladığı ilişiyordu kulağına. Babası gelip konuşmaya çalışıyordu. Ama mekândan soyutlanmış gibi yalnızca adamın yüzüne bakıyordu.

Saatler geçti, gün geceye, gece sabaha erişti. Akif uyandı. Biraz karnının ağrıdığından şikâyet etti. Kolundaki serumun acıttığını söyledi. Babaannesine nazlandı. Annesinin kollarında, sevgiyle sarmalanırken de şımardı. Babasına, kolunun neden bu halde olduğunu sordu. Ufak bir fantastik hikâye anlattı Mehmet. Ejderhalardan bahsetti. Şehre inmişler de onlarla dövüşmüş. Oğlunun bakışlarındaki canlı heyecanı görünce rahatladı. Öyle tedirgin bir gece geçirmişlerdi ki hiç bitmeyeceğini zannetmişti. Bir evladı uykuda, diğeriyse kendine ördüğü sağlam duvarlı hapishanedeydi. 

Dünden beri sayısız kez yanına gittiği kızı düştü Mehmet'in aklına. Oğlunun başını okşadı ve dışarıya çıktı. Azize aynı yerdeydi fakat bu sefer bir duvardan diğerine yürüyor, telaş içinde ellerini ovuşturuyordu. Babasını görünce beklentiyle yanına gitti. Aralarında bir adım kala durdu. Adamın koluna baktı acısını hisseder gibi. "Nasıl?" diye sordu sesi çıktığınca.

"Turp gibi" dedi Mehmet neşeli olmaya çalışarak. Gözleri kıpkırmızıydı. "Bizi perişan etti ayağa dikti, kendisi yattı bütün gece. Azıcık iğne batmış koluna ciyak ciyak bağırıyor." Sesi dalgalandı Mehmet'in. Çok korkmuştu. Rahatlamak ne kadar da zordu. "Ne kadar tatlı canlı olduğunu bilirsin. Zor günler bekliyor bizi. Kölelik ettirecek herkese."

"Hayır, tatlı canlı olduğundan değil acı çektiğinden ağlıyor. Zehirlendi baba, çok kötü oldu..." Azize'nin sesi titredi. Babası gibi güçlü olamıyordu. Zorla da olsa gülemiyordu. Isırmaktan kıpkırmızı ettiği alt dudağıyla kavga içindeydi. "Ben yaptım, benim yüzümden oldu..."

"Alerjisi varmış, bilemezdin."

"Bilmeliydim... Ben... Kendi ellerimle... Üç gün boyunca kardeşimi zehirledim baba!" Kendine öyle kızgındı ki sesini yükseltti. Kelimelerini toparlayamıyordu, anlatmak istediğini düzgün cümlelerle sıralayamıyordu. "O ilaç kimseye zarar vermemişti baba, Akif de daha önce kullanmıştı. Böyle olmamıştı."

"Bir sakin ol kızım. Bak kendi ağzınla söyledin. Daha önce olmamıştı dedin. Akif hassas bir çocuk. Demek ki evde tedavi etmeye çalışmak yanlıştı. Köyün diğer çocukları gibi bir şurupla ayağa kalkamadı. Bu bize acı bir ders oldu. Ve sen de... Doğal ilaçlarla tedavi konusunda yeni bir tecrübe edindin." Mehmet o kadar arada kalmıştı ki, kelimelerini yumuşatmaya çalışırken alnında terler birikti. Evde tedavi, macunlar, bitkiler doktorun kesin talimatıyla yasaktı. Azize'nin öğrenmekten en çok zevk aldığı ilim, herkesin içine korku düşürmüştü. Birkaç kaşık macun, Akif'in sağlığını çok kötü etkilemişti. Ne vazgeç diyebiliyordu Azize'ye, ne de devam etmesini söyleyebiliyordu.

AZİZE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now