Bölüm 4: Gece Yarısı Balosu

Start from the beginning
                                    

Ve bunu yaptığımıza anında pişman olmuştum.

Prens Aeston burdaydı! Onu gördüğüm anda Sheila'yı durdurup onu ters yöne doğru çevirmiştim. Ne olduğunu anlamış olacaktı ki sırıtmaya başlamıştı bile. Yeterince uzaklaşınca durdum .Sheila'nın yüz ifadesi hala aynıydı. Kendine Gel! dercesine omuzlarından tutup onu biraz sarstım. ''Hayır, hayır, hayır! Sheila ben bittim! Sana yalvarırım beni sakla! ''

''Merak etme, o bu sefer 4 değil, 5 prensesi dansa kaldırır!'' O sessiz kahkahalar atarken ben ne yapacağımı düşünüyordum. Biz konuşurken yanımıza Dawson ve Isabella gelmişti. Sheila hala gülüyordu, hızlıca Isabella'ya döndüm ve yardım dilenmeye başladım. Konuşurken arkamda birinin olduğunu ve bu sefer bittiğimi hissettim. Yavaşça arkamı dönerken, Sheila ve gülmesini durdurmuş, sonradan bizim yanımıza gelmiş Darian yanıma geldi. Prens Aeston yarım bir gülümsemeyle konuşmaya başladı. ''Merhaba Prenses Valeria, görüşmeyeli epey oldu, sizce de öyle değil mi?'' 

''Evet, öyle oldu. Hoş geldiniz Prens Aeston.'' Konuşurken gülümsemeye çalışıyordum, fakat pek de başarılı olamıyordum. Tam konuşmaya başlayacaktı ki Dawson sözünü kestiğinde ağzını kapatıp gülümsemeye devam etti.

''Prenses Valeria, muhafızlardan biri sizi aradığını, ve bulamadığını söyledi. Size haber vermek istedim.'' Aeston'a baktı. ''Umarım rahatsız etmemişimdir.'' Bu sözü duyunca Prens Aeston afallamıştı. ''Teşekkür ederim Prens Dawson.'' Kafasını sorun değil anlamında salladı. ''Size eşlik edeyim.''  İçimden zafer çığlıkları atarken salonun diğer köşesine doğru yürümeye başladık. Dawson'a kesinlikle beni kurtardığı için ayrıca teşekkür edecektim. Durduğumuzda yönümü ona doğru çevirdim. 

''Yine seni kurtardım, bu iki oldu değil mi prenses?'' 

''Evet, teşekkür ederim Prens Dawson.'' dedim neşeli bir şekilde. Beni nasıl bir durumdan kurtardığını ona anlatsam aklı alamazdı! 

''Hatırlıyor musun, bir kaç hafta önce seni kurtardığımda bana bir borcun olmuştu.'' Başımı evet anlamında salladım, ve konuşmaya devam etti.

''Bunu şimdi kullanmak istiyorum. Benimle dans eder misiniz Prenses Valeria?'' Bunu isteyeceğini tahmin etmiyordum. Bir anda donup kalmıştım, çünkü çok ani olmuştu. ''Size olan borcumu burada kullanmak istediğinize emin misiniz?'' Kafasını evet anlamında salladı. Üstelemedim, fakat hala çok şaşkındım. Bana uzattığı elini tuttum. Salonun ortasına, yani dans edenlerin olduğunu alana geldik. Yavaş bir müzik vardı. Biz de bu müzikle beraber dans etmeye başladık.

Hayatım boyunca, bütün balolarda bir çok prensle dans etmiştim. Fakat bu sefer farklıydı. Belimden kavrayışı çok hafifti. Kokusu, bana bakışı kadar güzeldi ve görünüşü diğer prensesleri baştan çıkarmaya yeterdi. Gerçekten etkileyici olduğu barizdi. Yavaşça dans etmeye devam ediyorduk ki ona teşekkür etmeyi unuttuğumu fark ettim. ''Bu arada çok teşekkür ederim, hayatımı kurtardın!'' Yüzümde büyük bir gülümseme belirdi. ''Önemli değil, sadece konuşmak istemiyor gibi gözüküyordun, ben de müdahale edeyim dedim.''

''Evet, ondan pek hoşlanmıyorum. Sebebi yok aslında, tabi geçen seneki baloda 4 prensesle dans etmesi dışında yani!'' Bu onu güldürmüş olacaktı ki minik bir kahkaha attı, yüzümdeki tebessüm büyümüştü. Gözlerime baktı. ''Çok güzel görünüyorsun Prenses Valeria.'' Teşekkürler anlamında başımı salladım. ''Siz de Prens Dawson. Çok teşekkür ederim.'' Sözlerimde dürüst ve samimiydim. Konuşurken aynı zamanda dans ediyorduk. Dansın diğer kısımlara göre haraketli bölümü gelince elini tutarak birkaç adım geriye gittim. Ardından dönerek aramızdaki mesafeyi kapatıp hafifçe geriye yattım.

Gözlerimiz buluşmuş, tekrardan beni belimden kavramıştı. Tam o anda ışıklar söndü. 

Ortalık kapkaranlıktı. Ben ise yerimden kıpırdayamıyordum. Bu karanlıkta bile mavi gözlerini ayırt edebiliyordum sanki. 

Salonun büyük kapısından içeri, sarayda görevli olan biri girdi. ''Sayın kral ve kraliçelerim, kolye çalınmış!'' Görevli sözüne devam edecekken saniyeler içinde merdivenlerin altında bulunan yükseltide bir ışık görüldü. Işık sadece elinde Kehanette bahsedilen Terra'nın Yıldız Kolyesi'ni tutan bir kadını aydınlatıyordu. ''Bunu mu arıyorsunuz Avalon halkı!'' Sesli bir şekilde kahkaha atarken bütün halk çığlıklar atmaya başladı. Ben, Dawson, Sheila, Isabella ve Darian yan yana toplanmıştık. Bu kadının kim olduğunu bilmiyordum, daha doğrusu hiç birimiz bilmiyorduk. Tam konuşacaktım ki çığlık atan halkın arasından biri ses tellerini yırtasıya kadar korkmuş ve şaşkın bir şekilde bağırıyor, aynı zamanda pencereden bir şey gösteriyordu. İşaret ettiği şeye yavaşça baktım. Gözlerimi kocaman açıp ağzımı elimle kapatmıştım.

Gökyüzünde bir yıldız vardı! Bir kaç kişi bu manzarayı görünce ciddi ciddi kendilerini pencereden atmışlardı. 

Bir süre düşündüm. Kehanet kitabında yazanlarda yıldızların krallığı yönetecek 2 kişi bir araya geldiğinde geleceği yazılıydı. O kişi kolyeyi çalan kadın olabilir miydi?  O kolyeyi elinde tutuyordu, ve gökyüzünde asırlar sonra bir yıldız gözükmüştü. Tesadüf olduğunu sanmıyordum, bu da demek oluyordu ki kehanetteki kişi ya oydu, ya da... İmkansızdı fakat bir süre önce kitabı ben görmüştüm. Ben ve Dawson olabilir miydi? 

Bir anda ne düşündüğümü sorguladım. Saçmalıyordum, daha yeni tanışmıştık. İmkanı yoktu. Kafamda onlarca soru işareti vardı. Arkamı döndüm ve kadına baktım. Dawson konuşmaya başladı. 

''Onu hemen yere bırakmazsan, onu cansız bedeninle birlikte geri almaktan çekinmeyiz.'' Dawson'un bu sözü üzerine kahkahası daha da büyüdü. ''Siz mi kolyeyi geri alacaksınız? Bir de beni öldüreceksiniz öyle mi?'' Sesi bir anda ciddileşti. ''Ben, Leydi Alves, bu diyarın kraliçesi olduğumu kanıtladığım anda size hükmedeceğim.'' Korkutucu ve sinsi bir şekilde sırıttı. Hala karanlıktaydık ve sadece onun bulunduğu alan aydınlıktı. Bu nasıl bir şov diye içimden düşünmeden edemedim. Tam bacağımdaki hançeri çekmeye hazırken bütün salon kapkaranlık oldu. Alves'i aydınlatan ışık sönmüştü.  Ardından birden her yer aydınlandı. Alves ortadan kaybolmuştu. Kolye ile birlikte. Kargaşa içindeki kalabalığa baktım. Gözüm krallığa hükmeden ailelerimizi aradı. Fakat tahmin ettiğim gibi yoklardı. Olayı anlamak için koşuşturuyor, Alves'i yakalamak için çabalıyor olmalılardı. Aralarından bir kaç tanesi salondaydı. 

Başımı pencereye çevirdim. Yıldız yok olmuştu.

Bir Yıldız KehanetiWhere stories live. Discover now