Bölüm 2: Kehanetin Gizemi

56 2 5
                                    


**•̩̩͙✩•̩̩͙*˚  ˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚*✰.

Yaptıkları reverans karşısında gülümsedim. Ardından olduğum yerde odada bulunan prensese baktım, karşılıklı gülümsedik. Kalkıp ayakta duran prenslerin yanına geçti. Simsiyah saçları büyüleyici görünüyordu. Prenslerden biri yeniden konuşmaya başlarken muhafızlar kapıdan dışarıya çıkmıştı bile. 

''Leydilerim, hoş geldiniz.'' Yeniden gülümsedim, bu sefer saçları açık kahve, gözleri ise açık kahverengi olan nerdeyse pürüzsüz, ve yakışıklı denilebilecek diğer prens bana doğru baktı.''Diago Krallığı'nın veliahtı Prens Dawson.'' Sesi ne sıcak ne de soğuktu, fakat sakinleştiriciydi. Gülümsedim. ''Keith Krallığı'ndan Prenses Valeria,'' Gülümsemem karşısında o da gülümsemişti. Belli etmesem de Dawson Krallığı'ndan olduğununu duyunca şaşırmıştım. Krallık kazandığı savaşlarla, ve kılıç kullanma becerisi ile biliniyordu. Eh, bende o kadar fena değildim kılıç, hançer kullanma konusunda. Dışarıdan öyle gözükmesem de öyleydim. Kendimce övündüğüm şeylerden biri buydu. ''Memnun oldum Prenses Valeria.'' Başımı teşekkürler anlamında salladım. Bizi duymuş olacaktı ki Sheila herkese bakacak şekilde döndü ve konuşmaya başladı.

''Ben de Sheila Tasha.'' Bakışlarını diğer prens ve prensese yöneltti. ''Darian Cyrus ve Isabella Dasroy. Değil mi? Krallıklarınızın adlarını çok duydum. Alınan en büyük kararları genelde Cyrus Krallığı verir, Dasroy Krallığı ise ona en büyük desteği çıkarmış.'' Haklıydı Cyrus Krallığı çok çılgınca fikirler ortaya atar, bütün kral ve kraliçeleri şaşırtırdı. Sunduğu en mantıklı kararın burayı yapmak olduğunu düşünüyordum. Burası olmadan önce toplantılar için her krallık sırasıyla saraylarını diğer kral ve kraliçelere açardı. Ben bunları düşünürken Darian, kendi krallığından bahsedildiğini duyunca sırıttı. Onu gören, ve babasını biraz olsun tanıyan insan onunda hiç şüphesiz babası gibi çılgın olduğunu düşünürdü. Isabella ise konuşmayı pek tercih etmemişti, fakat bize bakarken yüzünden eğlendiği belli oluyordu. Ayakta durmaktan yorulduğum için hemen uygun bir koltuğa geçip oturdum. Diğerleri de oturmuştu, Dawson dışında. O ayakta kalmayı tercih etmişti. 

Hiç birimiz buraya neden geldiğini bilmiyordu. Tek bildiğimiz şey ailelerimizin toplantı yaptıklarıydı. Ama bu yetersiz kalıyordu, çünkü toplantı olacağı zaman buraya getirilmez, saraylarımızda kalırdık. Aklımı kurcalayan sorulardan biri şuydu: Biz buraya neden gelmiştik? Aklımın yarısı bundayken diğer yarısı hala kütüphanedeki kitaptaydı, o kitabı bulup okumaya niyetliydim. Toplantı bittikten hemen sonra oraya gidecek, bir daha bakacaktım. ''Bizi buraya getirecek kadar önemli ne olabilir acaba?'' Isabella'nın sesi soğuk bir tonda çıkmıştı. Hemen ardından içeri muhafızlar girdi, ''Sayın prens ve prenseslerim, sizi sarayın 2. toplantı salonuna götürmem emredildi.'' Hemen ayağa kalktık, ailelerimiz bizi çağırıyordu. Muhafızlar önümüzden giderken bizde hızlı ama sakin adımlarla ilerliyorduk. Koridorlar çok geniş ve tavanları yüksekti. Odanın önüne geldiğimizde durduk. Muhafızlar bize kapıyı açıp durdular. Hepimiz içeri girince kapı arkamızdan kapandı. Önümüzde 10 tahtta oturan 5 kral, 5 kraliçe duruyordu. Ne konuştuklarını hepimizin merak ettiğini biliyorlardı, bu yüzden babam ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. 

''Avalon, ve diğer ülkelerin ortak bir kehaneti var. Yıldızlar hakkında bilginiz kısıtlı, bu yüzden bilmiyorsunuz. Yıldızlar aslında çok uzun yıllar önce vardı. Fakat bir gün korkunç bir olay gerçekleşti, halkımızın ve bizim anlam veremediğimiz, daha önce hiç yaşamadığımız bir olaydı. Evren yıldızları ve Avalon Ülkesi'nde yaşayan Kraliçe Terra'yı bizden aldı. Kraliçe Terra eskiden Avalon'u, Kral Aaron  ile birlikte yönetirdi. O ölünce yıldız şeklindeki kolyesinin yarısı yok oldu, ve krallık beşe bölündü. Kehanet, bu olay gerçekleşmeden 10 yıl önce ortaya çıktı. Kitap hala kayıp ama içinde bunun gerçekleşeceği, ve Kraliçe Terra, Kral Aaron gibi 2 kişi yıldızları geri getireceği yazılıydı. Kitap içinde yazılı olan kehaneti herkes konuşmaya başlamış, ve ülkede kontrol edemediğimiz bir telaş varken kayboldu. Kolyeyi bu zamana kadar sakladık, fakat bu gün muhafızlar yarısının tekrar ortaya çıkmaya başladığını görüp, hemen bize haber verdiler.''

 Babam konuşmasını bitirdiğinde beşimizde çok şaşkındık, fakat kimsenin benim kadar şaşkın olabileceğini düşünmüyordum. Gördüğüm kitabın kehanet kitabı olduğunu anlamıştım, ve Sheila bu kitabı görmemişti. Demek ki kehanet gerçek olabilirdi, ya da ben saçmalıyordum. Nerdeyse hiç bir şeyden değildim, fakat kitabı gördüğümü kimseye söylemeyecektim. Ayrıca kehanetteki kişi bensem ülkeyi benim ve kehanette bahsedilen prensin yönetmesi gerekiyordu. Babam ayaktayken, diğer krallar ve kraliçeler ayağa kalktı ve Babam bana bakarak konuşmaya başladı. ''Kolyenin yarısının geri gelmeye başladığını halk duyarsa, yeniden ayaklanabilirler. Bu yüzden bunu gizli tutmak daha iyi olacaktır. Bilmeniz gerektiğini düşündüm. Şimdi çıkabilirsiniz.'' Sesi soğuk ve yüksek tonda çıkmıştı. Konuşma tonu uyarı anlamındaydı. Biz onlara bakarken tek kelime edememiştik ki içeriye muhafızlar girdi. Kapıyı açtılar ve biz odadan dışarı yavaş adımlarla çıktık. Yine arkamızdan kapı kapanmıştı. Ortalık sessizdi, artık saraylarımıza dönecektik. Ben ise kenara ayrıldım. Muhafızım da benimle birlikte ayrıldı. Kütüphaneye doğru ilerlerken Prens Dawson'un bana doğru baktığını gördüm. Nereye gittiğimi merak ettiğini gözlerinden okuyabildim. İlerlemeye devam ettiler. Bana bakması 3 saniye bile sürmemişti. Hızla yürümeye devam ettim. Kitap orda mıydı çok merak ediyor, aynı zamanda Sheila'yı düşünüyordum. Gittiğimi anlayacak mıydı? Anlasa bile ne yapacaktı? 

Kütüphaneden içeri girdim, kitabı gördüğüm yere doğru hızla ilerledim. Muhafızımın girmesine izin vermemiştim. Görüp babama anlatmasını asla istemiyordum. Yavaşça ilerledim. Gözlerimi kitapların üstünde gezdirdim. Ardından durdum. Kitabın olduğu rafa baktım. Evet! Kitap ordaydı. Hemen küçük merdivenlerden alıp rafın önüne koyup çıktım. Kitaba uzandım. Almıştım, fakat ayağım takılmıştı. Geriye doğru düştüğüm anda bir el beni belimden tuttu. Kapadığım gözlerimi açtım. 

Karşımda Dawson'u görünce gözlerimi daha da açtım. Nerdeydim ben! Bir masalda falan mı? Şu anki bu klişe durumu göz önünde bulundurursak, evet!

Bir Yıldız KehanetiWhere stories live. Discover now