Jay, günaydın oğlum. Babana, kızdan bahsettim. Akşam kızı güzelce dinleyip ne yapacağımıza karar vereceğiz. Bir yere gitmeye karar verirse bile tutun ve herhangi bir şeyini eksik bırakmayın.

İlk mesajı okumanın ardından gülümsedi Jay. Ebeveynlerinin bu kadar iyi insanlar olması onun gurur duymasını sağlıyordu, garip bir şekilde. İkinci mesaja göz attı Jay.

Oğlum, hiç konuşmadık böyle konuları ama bunu bilmeniz lazım. Menopoza girdiğimden beri eve ped almıyorum ve kızın ne kadar kalacağını bilemeyiz. Bugün Riki ya da sen çıkın ve ped alın marketten. İhtiyacı olabilir.

Jay annesine "Tamamdır anne, o iş bizde." yazmanın ardından telefonu cebine atmıştı ve lavabodan çıkan Eunchae mutfağa gelmişti. Yüzünü yıkarken ıslattığı perçemleri birbirine yapışmıştı ve bu Eunchae'yi daha da tatlı gösteriyordu.

Riki de çok geçmeden mutfağa geldiğinde Jay çayları koydukları çekmeceyi açtı. "Eunchae; ananaslı çay, böğürtlenli çay var ama kahve istersen hemen bir tane yapabiliriz."

Eunchae başını iki yana salladı. "Hiçbir şey istemiyorum."

Eunchae'nin cevabını duyduğu anda 'emin misin' der gibi bir ifade takındı Jay. Eunchae bu sefer olumlu manada başını salladığında Jay kısaca "Peki." dedi.

"Her zamankinden abi."

Jay kendini bir barmen gibi hissettiği için güldü Riki'nin dediğine ve iki tane ananaslı çay çıkardı. Su ısıtıcısındaki sıcak suyu iki farklı kupaya dökerken Riki yandan bakışlarıyla Eunchae'yi izliyordu.
Jay birer paket ananaslı çayı bardaklara bıraktı ve ikisine çevirdi bedenini. Masaya yaklaşırken kardeşinin Eunchae'ye bakışlarını yakaladığında öksürdü ve ikisinin de dikkatini kendine çekti.

Riki teşekkür etti abisine ve en sonunda başladılar kahvaltıya.

Hepsi sakin sakin kahvaltılarını yapmaya başlayalı birkaç dakika olmuştu artık ve Jay sessizliği bozan ilk kişi oldu. "Bugün markete gideceğim." Riki kaşlarını çatarak abisine döndü. "Sahi, bugün öğlen babamın yanına gitmeyecek miydin?"

Jay kafa salladı. "Öyleydi ama annem geç uyuduğumuzdan bahsettiği için babam yarın gelmemi söylemiş."

Eunchae zorlukla yutkundu. "Şimdiden başladım rahatınızı bozmaya."

Riki ve Jay, ikisi birden çatalla uzandıkları tabakta dondular ve Eunchae'ye baktılar. Eunchae sakince yerinde otururken önce Riki'ye sonra da Jay'e baktı ve 'ne oldu' der gibi bakmıştı. Riki sonunda tabaktaki peynire çatalını batırdı ve ağzına atmadan önce konuştu. "Rahatımızın bozulduğu falan yok. Abimin ilk ekişi değil babamı."

Jay kafa salladı. "Doğru söylüyor, genelde kendi işini bize devredeceği için öğretmek amaçlı çağırıyor ama bazı geceler duramıyorum bilgisayar oyunlarında aabahlıyorum. Haliyle kaç kere ektiğim oldu babamı."

Riki abisini dinlemenin ardından tekrar Eunchae'ye baktı. "Kendini bu evde fazlalık olarak görmen için daha çok erken."

Jay, Riki'nin kurduğu cümleyi kendi akıl süzgecinden geçirirken süzgeçte şu cümle kalmıştı: "Çok uzun süre kalırsan fazlalık diyebilirsin kendine, evet."

Ama Eunchae için bu cümle gayet hoştu. Kendisinin rahat hissetmesini istediklerine emindi bu iki genç oğlanın.
Kırılgan, alıngan, çok çabuk utanan bu kız kendini bu evde rahatsız hissetmeye başlamıştı bile. Büyük bir sabırla akşamı beklemeye başladı.

"Sen de gelmek ister misin?"

Jay'in sorusu ardından Riki, Eunchae'ye baktı ve Eunchae 'ben mi' der gibi bakmıştı. Jay kafa salladı. "Evet, sen."

"Mümkün değil, daha dün gece kaçtım ben! Beni arıyor olma ihtinalleri var, gizli bir projedelerdi."

Jay kafa salladı. "Anladım. Sen bilirsin, rahat bir nefes almak istiyorum dersen eğer bahçenin kapısı açık."

Eunchae gülümsedi. "Çok teşekkür ederim."
...

Eunchae, Riki ve Jay'in tam ortasına oturmuş karşısında oturan Bayan Park ve Bay Nishimura'ya bakıyordu. "Merhaba Eunchae, eşim birkaç bir şeyden bahsetti ama senden de dinlemek istiyorum. Neler oluyor?"

Eunchae çok uzun konuşacağını bildiği için derin bir nefes alıp öyle başladı anlatmaya. "Merhaba Bay Nishimura. Ben ucuz ve avantajlı olduğuna inandığım bir uçuş bileti yüzünden Japonya'yı gezmeyi hayal ederken yer altına kurulmuş bir bilim dünyasına denek olarak getirildim. Üzerimizde birçok deney yaptılar ve uçaktaki kimseyi es geçmediler. Herkesi birer odaya bırakıp çeşitli iğnelerle bizi izlediler. Beynimize bakacaklarını iddia ediyorlardı."

Eunchae, yaşadıkları gözünden film şeridi gibi geçince sesinin titremesine bir çare bulamadı. "İçimizden birkaçı verdikleri doza dayanamadı. Öldüler, kimisi kaçmaya çalışırken öldürüldü. Ölüleri ne yaptıklarını bilmiyorum. Zaten en son on iki kişi kalmıştık. Ben her zaman oradaki doktorlar ve bilim insanları ile aramı güzel tutmaya özen gösterdiğim için beni orada kalmaktan hoşnut mu sanıyorlardı bilmiyorum. Ama bana çıkış kapılarını gösterecek kadar rahatlardı. Dün öğlen karar vermiştim kaçmayı ve hızlıca kapıdan çıkmaya çalışmıştım. Gecenin bir yarısı, ağır, demirden ve gıcırdayan bir kapı... Kaçtığım anda peşime düştüler ama şanslıyım ki beni etrafımdaki ormanda kaçışırken yakalayamadılar. Düştüm, kalktım... Sonra karşıma Riki çıktı. Yardım istedim ve şimdi buradayım."

Bay Nishimura ve Bayan Park sadece sessizce ve çok fazla şaşırarak dinlemişlerdi Eunchae'nin anlattıklarını. Bay Nishimura 'anladım' der gibi kafa sallamıştı. "Peki bu günden itibaren sen ne yapmayı düşünüyorsun?"

Eunchae kendinden emin bir şekilde cevap verdi. "Ben, gizli bir yerde bulunan bir otele yerleşmeyi düşünüyorum."

Bay Nishimura derin bir nefes aldı. "Bak Eunchae, gerçekçi olalım. Ben de bir hastane yönettiğim için az çok bu prosedürleri biliyorum. Bizim hastanemizin de yürüttüğü insancıl projeler var ve rakip firmalar görmesin diye biz bile kendimizi saklıyoruz. Bir insan deneyi yapılıyorsa şayet o zaman daha gizli olmak gerekir. Senin şu anda otele yerleşmen imkansız çünkü otele yerleşsen bir süre sonra çalışmaya ihtiyacın olacak. Her yerde eli kolu olduğunu düşündüğüm bu insanların seni bulduğu yerde bırakmayacaklarına hepimiz emin olabiliriz. Demem o ki; bence şu anda bu evin içinde kalman senin sağlığın için en doğrusu."

Eunchae başını iki yana salladı. "Ben, sizi rahatsız ettiğime inanıyorum."

Bay Nishimura cevap verdi. "Bir rahatsızlık söz konusu değil. Bir odamız var." demenin ardından Bayan Park'a baktı. Eunchae ne olduğunu anlayamamıştı ama her birinin tavrından o odada hepsini düşündüren bir şey olduğu ortadaydı. Eunchae çekindiği bu insanlara -her ne kadar merak etse de- soramadı o odada neler olduğunu. Bay Nishimura gülümsedi bu sefer. "O odada kalabilirsin. Kilidi de sağlam. Odadan birkaç şeyi dışarı çıkarttıracağım çünkü..." 

Derin bir nefes aldı Bay Nishimura. "... bilirsin, sana hemen güvenemeyiz."

Eunchae kafa salladı. "Bu yaptıklarınız bile çok değerli, ben bu önleminizi yanlış anlamam zaten. Hırsız mıyım, yalancı mıyım, dolandırıcı mıyım, psikopat mıyım, hasta mıyım... Bunları hiç bana sormadan bana kapınızı açtınız ve şimdi sizinle yaşamama izin veriyorsunuz. Ben her şeyden önce çok teşekkür ederim hepinize."

Bayan Park gülümsedi bir anne edasıyla. Kimse sesini çıkarmamıştı ve herkes salondaki halının desenlerini izlerken kendi düşüncelerinde kayboluyorlardı. Birkaç dakika geçti öyle. Evin hizmetçisi mutfaktaki işi bittikten sonra salona geldi ve sessizliği bozdu. "Ben dönüyorum efendim."

Evdeki herkesin bakışları hizmetçi kadına çevrildi ve evin büyükleri gülümseyerek kafa sallamışlardı. Bu kadar büyük bir eve sahip olan, özel hastane işleten bu aile; olması gerekenden çok daha mütevazıydı.

En önemlisi, sevgi dolulardı.

die ;; niki + eunchaeWo Geschichten leben. Entdecke jetzt