Bölüm Kırk Beş | Denizin Bittiği Yer {FİNAL}

Start from the beginning
                                    

''Ben üşümedim.'' dedim yumuşacık bir sesle. ''Yemekte ne yaptın? Karnım çok acıktı.''

''Ne mi yaptım?'' diye sordu kaşlarını çatarak ve bu nasıl bir soru dercesine ekledi. ''Balık?''

Eliyle etrafımızı gösterdikten sonra güldü.

''Benimki de soru...'' diye mırıldandım.

Kolunu bana atıp beni kendisine çekti ve kolları altına aldı. Ellerini çıplak kollarıma sürtüp ısıtmaya çalışırken ''Bir de üşümedim diyorsun.'' diye söylendi.

Ona iyice sokulurken ''Şirkette her şey yolunda mı? Ben de en yakın zamanda gitmek istiyorum.'' dedim.

Bir kez daha dalgalar ayaklarımıza kadar gelip geri giderken ''Her şey yolunda. İlginç bir şekilde onca zaman başlarında kimse olmadığı halde her birim kendi işini yürütmüş, müdür yardımcıları da desteklemiş. Yani, her şey aynen ilerliyor.''

''Güzel.'' dedim. ''Babamın annemin yardımıyla veya değil fark etmez, bir şekilde gece gündüz emek verdiği yeri öylece bırakmak istemiyorum.''

Kolumu sıktı ve ''Her şeyin başında sen varsan bir şekilde güzelleşiyor.'' dedi.

Yüzümde kocaman bir gülümseme oluşurken kafamı geriye itip ona baktım. ''Öyle mi diyorsun? Biraz daha anlat.''

Yakın bir tarihte de dediği gibi beni gözlerim parlayarak görmeyi, gülümseyerek konuşmamı öylesine özlemişti ki gözlerimin içine büyük bir hayranlıkla baktı. ''Sen anlat ben dinleyeyim.'' dedi. "Öyle daha iyi oluyor."

Yukarı doğru yükseldim ve boynunu öptüm. ''Sen de olmasan ne yapardım bilmiyorum.''

''Madem öyle neden şu töreni yapmıyoruz anlamadım...'' derken sesi manidardı ve eliyle parmağımdaki yüzükle oynayıp duruyordu. Gülüşüm büyüdü ve önce bir kahkahaya dönüştü, ardından yüzümden silinmeyecek bir tebessüme.

''Yapmayalım demedim ki!'' dedim. ''Hayatımızı düzene sokmak için biraz daha mı beklesek dedim.''

''Tamam, hayatımızı düzene soktuk mu?'' dedi bir anda.

''Bilmem, soktuk mu?''

''Bence soktuk.'' derken kendinden oldukça emindi. "Her şey düpdüzenli."

Bir kez daha kahkaha atarken "Öyle bir kelime bile yok, Sarp. Düpdüzenli ne demek?" dedim.

"Nasıl yok ya?" derken şaşkındı. "Kulağa gayet doğru geliyor."

Gülerek omzumla omzuna hafifçe vurdum. ''Tamam tamam, belli ki bizim normal bir evliliğimiz olmayacak. Gidip sessizce evlenelim zaten bir düğüne davet edebileceğimiz hiçbir yakınımız yok.''

Dudaklarından buruk bir tebessüm çıkıp gitti. O ana dek eğlenceli olan gülümsemesi hayret edici bir gerçeklik ifadesine bürünürken kafasını salladı.

''Vay be, doğru söylüyorsun.'' dedi ve göz ucuyla bakıp ekledi. ''İstersen Emre'yi davet edelim?''

Yüzümde sahte ve abartı bir şaşkınlıkla döndüm ona. ''İstersen Müjgan da gelsin?''

''Müjgan'la kanka olan ben değilim ki sensin!'' dedi. ''Ben kızdan tarafa bakmıyorum bile.''

''Bir de baksaydın Sarp?''

Ellerimi kaldırdım sakin ve kendi olan deniz bir anda köpürüp kabardı. Dalgaların bir kısmı gürültüyle Sarp'ın üzerine gelirken Sarp aceleyle oturduğu yerden ayağa fırladı.

''Şunu yapmasana, Ahsen!'' diye bağırırken yeniden karşımda, adeta on altı yaşında gibiydi. Benden ve denizden uzaklaşmak için geri geri giderken gülerek ayağa kalktım.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now