15. Bölüm

96 7 0
                                    

"O kadar şey aldık onların hepsini yemek için yer ayırmam lazım değil mi?"
Dediğim şeyle gülmüştü, ben ise sorularının bittiğini farkedince bardakla olan bakışmama devam ettim. Çay ne güzel şeydi ya.

Yemek bitmiş şimdi Mete beyin isteğiyle mısır patlatıyordum, Nalan bize yaptığı devasa hizmetten sonra uyuyacağını söyleyip odasına gitmip kapısını kilitlemişti, Ali Asaf ile Mete'de izleyeceğimiz şeyi seçiyolardı.

Patlattığım iki tabak mısırı alıp salona geçtiğim de sanki hiçbişey yememişiz gibi orta sehpanın üstünü dolduracak aburcuburların yanına bırakmıştım elimdekileri de, Mete beni farkketiği gibi eliyle yanına gitmemi istemişti o ve Ali yan yana oturduğu için koltuğun arkasından dolanıp başımı ikisinin başının arasından sokarak ellerindeki bilgisayara baktım, ordan televizyona yansıtacaklardı.

"Hazal bunu izleyelim mi çok güzel duruyor ?"
Kapak gerçekten güzeldi, iki kişi ellerinde balonla sokağın ortasında koşuyordu ilk başta olur diyecek gibi oldum ama sonra içini merak edip hafif koltukta öne giderek sayfayı kaldırdığımda okuduklarım anında sayfayı değiştirmeme neden olmuştu.

Zaten romantik filimler sevmezdim ama bu üst düzey bişeydi ve Mete'nin bunu izlemesi hiç salıklı sonuçlar getirmezdi, benim aceleci tavrımla Ali'nin gülüşünü hissettim, hissettim diyorum çünkü yüzlerimizin arasında pek mesafe yoktu ve boynumu sarıp geçen kesik nefesleri bedenimin anında yanmasını sağlarken ona dönme isteğiyle yanıp tutuşuyordum ama filimlerdeki veya kitaplardaki o klişe sahneyi yapmayacaktım.

Tenime değen ılık nefesleri hiçe sayarak önümdeki ekrana odaklandığımda önüme çıkan bir macera filmine tıklayıp üstten konusuna ve yaş sınırlamasına baktıktan sonra Mete için uygu olduğunu anlayınca hafif geri çekilerek konuştum.

"Bu olsun, güzele benziyor"
Söylediğim şeyle Mete ağır ağır başını sallamıştı ki Ali Asaf sanki babasının çiftliğindeymiş gibi yayılarak oturduğu koltukta ortalarında bulunan bilgisayarı kucağına çekerek birşeyler yaptı daha sonra yerinden kalkıp televizyona bağlı olan kabloyu bilgisayara takıp filmi başlattığında ben de lambaları kapattım.

Televizyonun yanında bulunan ledler ve arkamızda duran abajürler loş bir ortam yapıyordu, Ali yerine geçip oturduğunda bende yanlarında ki koltuğa geçecektim ki Mete'nin çağırışıyla bişey demeden yönümü oraya çevirdim.

"Hazal yanımıza gelsene"

Mete'nin yanına oturacaktım ki beni ortalarına çekti, bunu yapmasının tek bir amacı vardı kendisi uzanacaktı ve istediği şeyleri ona vermem için beni uzaktan kumanda gibi kullanacaktı. Bu duruma ilk başta itiraz etmesem de sonrasında Ali ile aramda pek mesafe olmadığı dikkatimi çekti, mutsuz bir şekilde yanına oturduğumda kenara gidebildiği kadar gitti ama koltuğun koluna çarpınca durmak zorunda kaldı. Bu hareketi gereksizdi çünkü aramızda herhangi bi mesafe açılmamıştı.

Herkes yerine geçince izlemeye başladık filmi, tabii benim için pek güzel geçtiği söylenemez.

"Hazal meyve suyu"

"Hazal jelibon"

"Hazal çekirdek"

"Hazal kraker"

"Hazal meyve suyumu doldur"

Daha kendim bişey yemeden kırk kere Mete'nin istediklerini vermekten filime odaklanamamıştım bile.

Şimdi ise karanlık bir sokağa girmişti kamera ordan burdan sis çıkarken istemsizce yutkunmuştum, karanlık sokakları sevmiyordum.

"Hazal mısır versene"
Tam yerimden kalkmış Mete için boş kaseye mısır doldurmuştum geri yerime oturacaktım ki filimden yükselen ani çığlık yüzünden korkup dengemi kaybetmiştim, geriye doğru sendeleyip düştüğümde ise koltuktan sert bir yerde ama yerden yüksete olmam dikkatimi dağıtmıştı.

Komtanım Da KomtanımWhere stories live. Discover now