10.BÖLÜM: ''SIFIRDAN BİRE"

Start from the beginning
                                    

''Ahmer yani ablamın başka bir ailesi mi vardı?''

Duraksadı ve kafasını ağır ağır salladı.

Gözlerim dolduğunda kafamı öne eğdim titreyen parmaklarıma baktım. Ablama kızgın değildim sadece kırgındım ama kendime. Onu bilmediğim, onu tanımadığım onu daha fazla sevemediğim için kızgındım. Bilmediğim gerçekler benden tüm anılarımı silmişti.

''Ablanın bir ailesi vardı ama o bile bilmiyordu kim olduğunu,'' dedi Yavuz daha açık olurken. ''Hiçbir zaman da öğrenemedi. Sadece bir aileye verildi yani size.''

''Peki sen? Seninle ne zaman tanıştı?''

''Benim ilk arkadaşım Ahmer'di,'' dediğinde dudağında buruk bir tebessüm oluştu. Sanki anılarında diri diri yaşatıyordu onu. ''Düştüğünde dizlerine yara bandı yapıştırdığım, ilk yürüyüşüne şahit olduğum kardeşimdi.''

''Kardeşin?''

''Hayır öz değil,'' dedi kafamdaki kalabalığı engelleyerek. Derin bir nefes aldı ve konuşmak onu zorluyordu farkındaydım. ''Biz onunla esirgemede büyüdük Akça. Biz evlatlık çocuklarız.''

Ha?

Her şeyi bu kadar açık söylerken nasıl da her şey bu kadar karmaşıklaşabilirdi?

''Siz evlatlık derken?'' Parçaları zihnimde oturtmaya çalışıyordum ama o anlatsın istiyordum. ''Sen de mi?''

''Ben de öz ailemi bilmiyorum,'' dedi ardından. ''Ben de bu aileye evlatlık verildim ama o zamanlar çok küçüktüm ve hiçbir şeyin farkında değildim üstelik bizim gözümüzü ev diye açtığımız o yuva sadece kimsesiz çocuklardan oluşmuyordu. Özel ve farklı çocuklar da vardı ve Ahmer'le ben bu taraftaydık.''

''Ama Ardıç senin kardeşin ve babanın öz olduğunu söylemiştin.''

''Özür dilerim çünkü ben de sana yalan söyledim,'' dedi ve acele etti. ''Ama öyle olması gerekiyordu.''

''Peki şu an ne değişti?'' Sesim kısıktı ve ağlamaya yakındım.

''Şu an gözlerine baktığım bu kadın,'' dedi parlayan hareleriyle. ''Bana geçtiğimiz yıllardaki sahile vuran deniz kokusunu hissettiriyor ve ben onu çok özledim. Çünkü sen sır tutabileceğini düşündüğüm o deniz kıyısısın, Akça.''

Üst üste koyduğu taşlar bilmediğim şeylerdi ve bir taş daha koyarsa yıkılacaktım, bunun olmasını istemiyordum. Olduğum yere oturdum ve karanlık odadaki göremediğim bir noktaya baktım. Yavuz yanıma geldi ve oturdu. Yönünü bana çevirip ellerini birleştirerek bacaklarını hafifçe ayırdı. Ona bakamıyordum, bakarsam ağlardım. Ağlardım çünkü bir yalan bir gerçeği ancak bu kadar yıkabilirdi.

''Ablan sen doğmadan önce o aileye evlatlık verildi,'' dedi Yavuz açıklamalarına devam ederken. ''O gittiğinde çok üzüldüm çünkü yapayalnız kalmıştım ve hiç kimse yoktu. Sonra birkaç hafta geçti ve beni de bir aileye verdiler... Tesadüf bu ya onunla yeniden tanıştık. Evlatlık verildiğimiz aileler arkadaştı.''

Anlatmaya devam ediyordu, ben duyuyor muydum bilmiyordum.

''Sonra yedi sekiz yaşlarında yeniden kavuştuk işte,'' dedi daha açık konuştuğunda. ''Ve seni gördüm. Dört yaşında falandın...'' Gülümsemesini işittiğimde gözlerimi kapattım. ''Ahmer'le tanıştığımızı kimse bilmiyordu ve biz de kimseye söylemedik fakat ne olduysa bir anda biz Macaristan'a geri döndük.''

AKÇAWhere stories live. Discover now