Bir durağa doğru ilerliyorum..
Bomboş burası..
Kimse yok..
Kaldırımlar öksüz...
Tekim...
Yağmur yağacak gibi...
Sözcüklerim de adımlarım kadar sessiz..
Bir karmaşa..
Bu sefer bambaşka..
Düşünceler zifiri bir alacakaranlıkta..
Bir duraktayım..
Bekliyorum...
Fırtına.
Rüzgar toplamama engel oluyor,
Kelimeleri...
......
Duygular..?
......
Düşünceler mi?
Eh..
Zaten dağınık..?!
Değil miydi??
Fırtına daha da kötüleşiyor..
Ellerim, avuçlarım...
Üşüyor...
Çok üşüyor...
Bakışlarım sahipsiz...
Savrulan şehri izliyorum..
Öylece...
Bekliyorum.. neyi beklediğimi bilmeden..
Bekliyorum..
Ve tekrardan...
Öylece..
Düşünüyorum...
Bu gri, eski şehri izlerken..
Düşünüyorum...
......
Bu durak:
Bambaşka hüzünlerin buluştuğu durak..
Bu durak:
Sessizliğin sükutunu paylaştığı durak..
Bu durak:
Sağır, deli sessizliğin durağı..
Ve bu durak,
..........
Neyse..
Bir gözyaşının daha ardından biten
Düğüm dolu sözcükler...
Kırılmış ruhlar,
Ve belki de;
......
Sahipsiz,
Kimsesiz bakışlar..
Söyleyin bana..
Sessizlikten daha koyu bir gürültü var mıdır
Bu dünyada ?
Sanırım yok...