30| ''One day I will come back home.''

Start from the beginning
                                    

"Hangisi? Anlayamadım."

"Öğünlerini atlama demiştim?"

"Şu an dışarıdayım. Otel odasına döndüğümde yiyeceğim. Tamam."

Eşi ilk defa mesajına süratle karşılık vermedi. Çevrimiçiydi ancak yazmıyordu da. Muhtemelen kocasının şu an nerede olduğunu düşünüyor ya da otel odasında kimlerle kaldığını sorguluyordu. Jungkook ön koltukta, Yugyeom'un yanında oturan Sooyoung'a baktı ve sıkıntıyla iç geçirdi. Taehyung ikiliyi yan yana görse, canına okurdu.

Taehyung mesajına iki dakika sonra yanıt verdi. "Kore'de her sokakta bir market bulabilirsin. Atıştırmalık ye."

"Yapacağım."

"Arabayı hemen, şimdi durdur ve bir şeyler ye."

"Tamam."

"Durdurdun mu?"

Jungkook etrafına bakındı. "Market arıyorum."

"Bekliyorum."

Taehyung sahiden de çevrimiçi bekliyordu.

Jungkook camdan dışarı baktı. Şehrin tam göbeğindeydi. Seul'un işlek ve kalabalık caddelerinden geçiyorlardı. Biraz daha ilerlediler. Etraf yirmi dört saat açık marketlerden kaynıyordu. Patron aniden Yugyeom'a "Arabayı sağa çek." diyerek emir verdi.

Sooyoung "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Yemek yiyeceğim."

"Şimdi... mi?"

Sooyoung daha önce patronlarının, adam öldürmeye gitmeden evvel karnını doyurduğunu hiç görmemişti...

"Olamaz mı?"

Yugyeom arabayı bir marketin önünde durdurdu. Sooyoung arkasına döndü; ilk önce patronuna, sonra ekranı aydınlanan telefonuna baktı. "Biriyle mi konuşuyorsun?"

"Taehyung'la."

"O mu yemek yemeni söyledi?"

Az önce yaşadığı öfke krizini çarçabuk atlatmış olan Jungkook, dişleri gözükecek biçimde sırıttı ve "Evet." dedi. Normalde olsa Sooyoung'un soruları onu sıkar ve çalışanını azarlardı ancak şu an öyle sevinçliydi ki, gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Elini ceketinin iç cebine soktu ve cüzdanını çıkardı. "Siz burada bekleyin, şimdi geleceğim."

Yugyeom, "Ben alsaydım patron-" demeye kalmadan Jungkook elinde telefonu ve cüzdanı ile arabadan indi.

"Şu an indim. Markete doğru gidiyorum."

"Tamam." Taehyung direkt çevrimdışı oldu.

Jungkook'un suratı asıldı. Dışarıdan bakıldığında, flört etmek istediği kişi onun samimi ve sıcak mesajlarına soğuk yanıtlar veriyor gibi görünüyordu. Marketin hemen önünde dikildi ve telefonunun ekranını açtı, "Ne yiyeceğim?"

"Ne diyorsun?"

"Hangi atıştırmalıktan alsam?"

"Bana ne Jungkook?"

"Atıştırmalık yemem biliyorsun." Jungkook marketin cam kapısını iterek içeri girdi. Eşi olmadan, yemekten hoşlandığı şeyleri bulamayacak kadar aciz bir adamdı. Bu yüzden, "Bana yiyebileceğim atıştırmalıkların fotoğrafını atar mısın?" diye sordu.

Taehyung ilk anda yazmadı. Jungkook onun tekrar kendisiyle bir mücadele içerisinde olduğunu anlamıştı. Her ne olursa olsun kocası, eşsiz bir insandı. Daha bu sabah terk edilmiş, ancak akşamında kızı için, her şeyi sineye çekerek kocasına mesaj yazmıştı. Üstelik eşi, seni düşündüğüm için değil dese bile Jungkook biliyordu ki, en berbat, en derin ayrılıklarına rağmen Taehyung, "Çocuklarımın babası" dediği adamı düşünmeye devam edecekti, onu kollayacaktı. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Paradise | TaekookWhere stories live. Discover now