15- Karanlık Lord

135 21 177
                                    

Sınır 25 oy 150 yorum
-
-
-
-
-
-

Yaxley ailesi, Sirius'un kaçışını onlara yapılan bir ihanet ve saygısızlık olarak görse de hala Blackler onların aile dostuydu. Narcissa Black'in düğün törenine katılmamak büyük saygısızlık olurdu.

Malfoy Malikanesine vardıklarında düğünün karşılama komitesi olmak üzere dizilmiş Malfoy ailesi ve Cygnus Black ile karşılaştılar. Elizabeth, pek kıymetli Malfoy ailesine Marcus'un da dahil olduğunu hatırladıkça kan beynine sıçrıyordu.

Yaşlı insanları vıcık vıcık öpmesi gerekmiyormuş gibi bir de Marcus'u öpecekti. Belki de Marcus gibi o da insanlara görünmez muamelesi yaparsa kurtulurdu. Ya da tamamen kendini görünmez yapsaydı... "Lanet olsun James, sen ve o pelerinin neden ihtiyacım olduğunda ortada yoksunuz ki?" diye kendi kendine mırıldandı Elizabeth.

Elizabeth, içsel çatışmalarıyla boğuşurken Marcus'un yanına yaklaştı. Kendini zorlayarak, gerginlikleri bir kenara bırakıp zarif bir gülümsemeyle ona doğru adım attı. Marcus'la biraz daha aynı ortamda bulunmak zorunda olduğu gerçeğine katlanmak zor olsa da, bu durumu en az hasarla atlatabilmek için kendini motive etti. "Merhaba, Malfoy," dedi nazik bir tonla, içindeki çalkantıyı gizlemeye çalışarak.
Çocuk Elizabeth'i görünce sırıttı. "Merhaba Yaxley."

O klasik yalandan yanaktan öpme faslına hiç bulaşmayacaktı Elizabeth, zaten insanlara dokunmaktan nefret ediyordu, birkaç saniye içinde yeterince yetişkin, sahte suratlı sinir bozucu insan için yapmıştı bu hareketi. Marcus'un elini sıkıp ondan uzaklaştı.

Muhtemelen ailesi için çoktan ayrılmış olan masaya bakındı. Ailesi diğer safkan ailelerle tek tek selamlaşacaktı ve Elizabeth buna daha fazla katlanmak istemiyordu.

Üzerinde altın işlemeli harflerle "Yaxley" yazan masaya geçti. Henüz diğer Yaxleyler - amcalarının aileleri - gelmemişti. İyi ki de öyleydi. Hepsinden nefret ediyordu. Özellikle de ondan bir sınıf küçük Slytherinli kuzeni Rosanne'den. Küçükken çok iyi anlaşırlardı ama Rosanne ondan büyük kuzenlerinin kızı ile arkadaş olmak için uzaklaşmıştı. Bu 8 yaşında bir çocuksanız hiç de sorun değildi çünkü çocukları bilirsiniz, her zaman her ortama uyum sağlar ve herkesle arkadaş olurlar.

Ama büyük kuzenleri Cheryl'ın kızı, Hazel, Elizabeth ve Rosanne'in ayrı ayrı dedikodularını yapıp aralarını bozmuştu. Aslına bakılırsa Elizabeth artık Hazel'ı seviyordu ama Rosanne için aynısını söyleyemezdi. Kıskanç hırstan gözü dönmüş bir aptalın tekiydi o artık.

Elizabeth'inkinden yüksek SBD almak için manyak gibi didiniyordu. Tabi hırslı olsa da çok zeki bir kız değildi Rosanne.

Elizabeth, akrabalarının gelmesini beklerken arka masada, aile adı yazmayan kırklı yaşlarda bir adamı fark etti. O, karanlıkta kaybolmuş bir figür gibi duruyordu, etrafındaki insanların gözünden kaçacak kadar dikkat çekmeyen. Ancak Elizabeth'in dikkatini çeken bir şey vardı, bu adamın varlığına dair bir tuhaflık vardı, sanki o normalden farklıydı.

Adam, içkisini içerken, diğer konuklardan biri gibi davranıyordu. Ancak Elizabeth'in içinde bir huzursuzluk belirdi, sanki o adamla ilgili bir şeylerin eksik olduğunu hissetti. Neden bir soyad bile yazmıyordu? Yoksa zavallı adam bir muggledı da yanlış yere falan mı girmişti?

Masanın etrafında dolaşırken, Elizabeth birdenbire kendini o adama yaklaşırken buldu. Zihni, bir şeylerin tuhaf olduğunu söylüyordu, ama ne olduğunu tam olarak anlayamıyordu. Kafasında dönüp duran düşünceler arasında, o adamın kim olduğunu sorma isteği belirdi.

Kararlı adımlarla yaklaşırken, içindeki cesaret ve endişe arasındaki çekişmeyi hissetti. Sonunda, önünde durduğunda adamın yüzündeki tanıdık bir ifadeyi fark etti, ama ismini hatırlayamadı.

THE FIFTH MARAUDER:ELIZABETH YAXLEY|S.O.B.Where stories live. Discover now