3-Düğün

317 91 100
                                    

Koridorlar inliyor, gürültüden duvarlar titriyordu. İki kardeşin, Sirius ve Regulus'un, kavgası evin dört bir yanından duyuluyordu. Etaminiyle uğraşmayı kesen Walburga öfkesine hakim olmak istercesine iç geçirdi. "Bu ne terbiyesizlik! Evi başımıza indirecekler sanki." Orion da işini gücünü bırakmış, oğlanlara kulak vermişti. "Müdahale etmeli miyiz?" Kapının çarpılma sesi duyulunca Orion yukarı öyle hızlı çıktı ki sanki cisimlenmişti.

"Hey!" Sahip olduğu otorite, sesine de yansımıştı. Çocuklar susunca devam etti "Ahırda mı yaşıyorsunuz? Bu ne gürültü?" Sirius gözleriyle işaret ederek "Neden favori oğluşuna sormuyorsun?" diye çıkıştı. Orion kapıyı açmaya çalıştı ama kapı içeriden kilitlenmişti Regulus kapıyı aç! Derhal!" Bu kez Sirius'a baktı "Bu kapı neden kilitlendi?"

"Çünkü o içerideki aptalın benimle yüz yüze konuşacak götü yok da ondan." Tokat, Sirius'un suratına hiç beklemediği yerden çarptı. Walburga; baba oğlun arasından geçti "Ağzını topla! Kardeşin hakkında düzgün konuşacaksın! O ne idüğü belirsiz arkadaşlarının ağzıyla da bu evde konuşamazsın." Bu sefer kapıyı kendisi çaldı "Regulus, kapı... Tekrar söyletme." Sessizlik oldu ve bu sessizliği, kapının açılma sesi bozdu. Walburga tebessüm etti "İşte böyle! Şimdi ikinizden biri, ne olduğunu anlatacak mı?"

Regulus'un "Arkadaşlarına sürekli olarak ailemiz hakkında yakınıp duruyor." demesiyle Sirius ona tekrar bağırdı "Uydurma! Hem benim hayatım seni ne ilgilendiriyor?" Walburga, Sirius'a doğru dönerek ona parmağını salladı "Bana bak! Ne bu kabadayı havaları? O sesinin tonunu ayarlayacaksın, Sirius! Beni anlıyor musun?"

Sirius, annesine cevap vermedi ama Regulus, ağabeyine cevabını verdi "O boş hayatın tabii ki beni ilgilendirmiyor. Yaptığın tek şey hiçbir zorluk çekmeden, sadece söylenmek, şikayet etmek. Hayatın o kadar kolay ki..." Sirius gözlerini pörtletti "Ha benim hayatım kolay, öyle mi? Sürekli, suçlu olmadığım zamanlarda bile, azar işiten benim. Favori çocuk olduğun için tüm ilgi senin üzerindeyken, suçlu olmadığım zamanlarda bile, azar işiten benim. Favori çocuk olduğun için tüm ilgi senin üzerindeyken, istenmeyen üvey evlat gibi kenara itilen de benim. Biliyor musun bilmiyorum ama aldığım harçlık bile senden az. Çünkü sözde 'beni senden çok seven' ya da 'bana hiç vurmayan' baban seni benden daha çok seviyor. Şimdi söylesene, kimin hayatı daha kolaymış... SENİN!"

"Böyle bir ailen olduğu için mutlu olman gerekirken, şikayet etmeseydin sen de... Ama böylesi işine gelmiyor tabii. Sorumluluklarından kaçmak daha iyi, değil mi? Kolaya alışmışsın ne de olsa." Canı sıkılan Orion "Pekala, bu kadar yeter!" diyerek müdahale etti "İkiniz de hemen üstünüzü değiştiriyorsunuz! Kuzeninizi tebrik edeceksiniz, daha sonra da düğünde bizi utandırmasanız iyi olur. Biriniz 17 diğeriniz 14 yaşındasınız, yaptığınız rezilliğe bakın!.. Gıkınızı duymayacağım!" Regulus göz devirerek "İyi!" derken odasına yürüdü. Sirius da babasına "Ben hala 15 yaşındayım. Ama tabii tek düşündüğün ailenin prestiji olduğu için oğlunun yaşını bile-" diye çıkıştığında babası "Kes sesini, her neysen işte!" diye sitem etti.

Oğlunu itekleyerek zorla odasına soktu. Sirius, Elizabeth'le yaptıkları planın doğru işlemesini sağlamak için yapılacak son birkaç büyüyü de gözden geçirip baştan aşağı siyah olan takım elbisesini giymişti.

Ailesinden genel olarak hoşlanmasa da kıyafet konusunda bir zevke sahip olduklarını düşünüyordu, ki zaten şu sıralar erkekler için klasik takım elbiselerden farklı şeyler de pek üretilmiyordu.

Sirius, kuzeni ve sözde kız kardeşi sayılan Bellatrix'ten nefret ediyordu. Haklıydı da. Bir insanın düğününü berbat etmek hoş görünmese de -ki bu sadece safkanların hastalıklı kafa yapısına göre berbat olacaktı- Sirius yine de bunu yapmak istiyordu.

THE FIFTH MARAUDER:ELIZABETH YAXLEY|S.O.B.Where stories live. Discover now