KABUS

18 2 0
                                    

Bak neler söylüyor hatıralarDurdur zamanı durdurabilir senKırıştırda at beni duvar diplerineBir sohbahar yaprağım şimdi ben

Ops! Esta imagem não segue as nossas directrizes de conteúdo. Para continuares a publicar, por favor, remova-a ou carrega uma imagem diferente.

Bak neler söylüyor hatıralar
Durdur zamanı durdurabilir sen
Kırıştırda at beni duvar diplerine
Bir sohbahar yaprağım şimdi ben

*Rahmetli dedem Fehmi Berber anısına...~

*
*
*
Doğumhaneden yükselen Nilüfer'in feryatları, floresanların loş ışıklarıyla aydınlanan hastane koridorunda yankılanıyordu. Telaşla doğumhaneye koşan doktorlar arasında Nilüfer yatırıldığı sedyede acıyla kıvranırken, derin derin nefes almaya çalışıyordu. Acının verdiği kasılmalar ile çığlık atarak ıkındığında, acıdan doktorun kendisine söylediklerini duymuyordu. Terler şakaklarından akıp giderken, giderek şiddetlenen sancıları dayanılmaz hale geliyordu. Kesik nefesleri arasında bebeğine kavuşma düşüncesi vücuduna ve ruhuna güç verirken, son kez nefesini toparlamaya çalıştı. Zorda olsa nefesini toparladığında son gücüyle direndiğinde bir anda doğumhaneyi bebeğinin ağlamalarıyla doldu. Bebeği ağlarken o da göz yaşlarını tutamadığında, hayatında duyduğu en güzel ses olduğunu düşündü. Fakat düşüncelerini bölen bütün vücuduna kaplayan sancı ile inlediğinde, ebe Nilüfer'e döndü.

"İkinci bebek geliyor!"

Nilüfer duydukları karşısında şok olurken, tekrardan vücudunu kaplayan sancı ile çığlıkları, doğan bebeğinin ağlamalarıyla birleşmişti. Aynı şekilde nefesini düzenleyerek acıya direnmeye çalışırken, artık gözleri kararmaya başlamıştı. Vücudu bitap düşmüş, kararan gözlerini yakan tuzlu terleriyle gücünü topladı. Bir süre daha bu şekilde devam eden döngü sonunda ikinci ağlama sesi doğumhanenin içerisinde yükseldiğinde, Nilüfer gözyaşları içerisinde kahkaha atarak kendini tamamen sedyeye bıraktı. Acıdan dolayı sedyeyi sıkan elleri bembeyaz kesilmiş, iki bebeğinin de ağlama sesleri sevinçli kahkahalarına karışmıştı. Hemşireler hızlıca bebekleri kundaklara sardıktan sonra yüzlerinde kocaman gülümsemeleri ile Nilüfer'in kucağına bebeklerini bıraktıklarında, o an Nilüfer'in içinde tarif edilmez bir his doğmuştu, aynı bebekleri gibi saf bir his...

Titreyen dudaklarıyla bebekleri öpüp, kokularını içine çekerken, doğumhanenin kapısı açılmıştı. Nilüfer, Alparslan'ın geldiğini düşünerek sevinç dolu gözlerini doğumhane kapısına çevirdiğinde, gördüğü kişi karşısında buz kesmişti. Yüzündeki gülümseme silinmiş, bakışları donuklaşmıştı. Kendisine doğru ilerleyen bedenin ayak sesleri kendisine yaklaştıkça bebeklerin ağlaması arttığında, başında dikilen adama dehşet ile bakarak," Baron!.." diyebildi." Ama sen öldün!" diye devam etti. Baron, hiçbir şey demeden masmavi, buzları andıran irisleriyle Nilüfer'in kahve, balköpüğü karışımı gözlerine bakmayı sürdürdüğünde, hızla Nilüfer'in kucağındaki bebeklerden birisini alarak kucakladığında, yine hiçbir şey demeden doğumhane kapısına yöneldi.

"Bırak bebeğimi!" Boran doğumhaneden çıkarken, Nilüfer kucağındaki tek kalan bebeğinin ağlamaları arasında güçsüzlükten kaldıramadığı vücudu ile feryat ederken," Bebeğim!" diye bağırdı. Tekrar tekrar aynı şeyleri söylemeye devam ederken, giderek sesi kısılmıştı...

Nilüfer ÇiçeğiOnde as histórias ganham vida. Descobre agora