Kapıyı kapatınca kilitlemek için anahtara uzandım. Ancak Salver'a sonsuz güvenim olduğu için bir sorun görmedim ve anahtarı bıraktım.

Küvetin kenarlarından uzanıp tepedeki suyu açtım. Ilık su akıp buhar yaparken üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine attım.

Küvetin içine girdiğimde ılık suyun vücuduma değmesi ile bütün kaslarımın gevşediğini hissettim.

Rahatlatıcı bir duşun ardından askılıktaki bornozumu alıp üzerime giydim. Saçlarıma havluyu da sarıp banyodan çıktım. Buradaki herşey iki kişilik için hazırlanmıştı. Eşyalar benim tarzımdaydı. Kıyafetlerin hepsi benim ölçümdeydi. İç çamaşırlarım yatağın yanındaki çekmeceli komodine konulmuştu.

Salver camın kenarında durmuş, ellerini göğsünde birleştirmişti. Aralanmış perdeden dışarıya bakıyordu.

Ben bir adım atınca bana doğru döndü.
"Sonunda çıktın. İki saattir burada bekliyorum. Bende duş alacağım."

"Ay sanki saatler geçti." diyerek yatağın olduğu tarafa geçtim. O da gözlerini kısıp alaylı ifadesi ile yanımdan geçti. Yatağın üzerindeki paketleri gösterdi. "Elbiseni az önce getirdiler. Kahvaltıyı Violet ve diğer kadınlarla yapacaksın."

"Nasıl yani?"

"Bizim adetlerimize göre nişan günü kahvaltıyı kadınlar ve erkekler ayrı yaparlar. Kahvaltıya sadece kraliyet ailesinin dostları yada ülkeye önemli yatırım yapan varlıklı vampirler katılır. Ve akşama kadar yani, nişana kadar sohbet edilir. Akşam da nişan töreni başlar." Parmaklarını saçlarına geçirip saçlarını düzeltti. "Akşama kadar tanımadığın onca kadınla tanışıp sohbet edeceksin. Bende aynı şekilde adamlarla sohbet edeceğim ve bu çok sıkıcı!" diyerek yanaklarını şişirdi. "Eğer bunu istemiyorsan.." demişti ki uzanıp parmağımı dudağına bastırdım.

"Biz evleneceğiz Salver. Ve bunun için her şeyi yapacağım." Gülümserken elimi dudaklarından çektim. "Teşekkür ederim Veronica." diye mırıldanınca gülümsedim. "Asıl ben teşekkür ederim Salver." dediğimde bana kısa bir bakış atıp banyoya girdi.

Kapısını kapatınca yatağın üzerinde duran pembe paketi heyecanla açtım. Paketi parçalara ayırmış olabilirdim.

Salver'ın bana seçtiği elbiseyi çok merak ediyordum.

Karşımda hayatımda gördüğüm en zarif elbise vardı. O kadar hoş duruyordu ki anlatılmazdı. Elbiseyi yatağın üzerine bırakıp iç çamaşırlarımı giydim.

Heyecanla elbiseyi giyip kollarımı zar zor uzatarak fermuarı çekebildim. Elbisenin kollarını düzeltip eteklerimi tutarak aynanın karşısına geçtim.

Çok hoş duruyordu. Elbisenin kolları omuzlarımın biraz aşağısında bitiyordu. Kolların başladığı yerden dizlerime kadar uzanan tüller vardı. Elbisenin hafif bir dekoltesi vardı. Dekoltenin tam bittiği yerde beyaz ve yeşil rengi karışımında küçük bir çiçek vardı. Çiçeğin ince sapları belime kadar uzanmıştı. Belime kadar kalın bir kumaş kullanılmıştı. Belimden sonra ise beyaz, ince tüller vardı. Ayaklarımın ucunda biten elbisenin arkaya doğru hafif bir kuyruğu vardı. Defalarca dönüp kendime baktım. Çok güzel gözüküyordu. Bu elbiseye güzel bir ayakkabı bulmak için gardolabı açtım.

Heyecanla ayakkabıların olduğu yere baktım. Bir sürü ayakkabı raflara dizilmişti. Beyaz, kalın, kısa topuklu bir ayakkabıyı aldım. Hiç bir detayı yoktu. Sadece bembeyazdı.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now