"günaydın."

berk başka bir şey demek yerine güzel güzel bakıp gülümsemesini sürdürdüğünde genç kız da bir süre ondan daha az geniş bir gülümsemeyle gözlerine bakıp yanından ayrılmıştı. berk genç kızın peşinden bakarken de yanına gelen özgür yine canını sıkmayı ve gülümsemesini soldurmayı başarmıştı.

"günaydın, bugün daha iyi gördüm sanki seni."

genç kız çaktırmadan berk'e bakmaya çalışsa da ikisi de ona baktığını görmüştü. "daha iyi hissediyorum çünkü."

"peki," dedi yüzü asılan özgür. "bu iyi oluşun sebebi berk özkaya'yı artık takmaman gerektiğini fark edişin olabilir mi?"

"yani, sayılır sanırım. gibi gibi."

özgür anlamayan bir ifadeyle kaşlarını çattığında da hadi oturalım artık dedi kız. kumral çocuk da başını salladığında genç kız, zaman zaman farklı yerlerde otursa da çoğunlukla oturmayı tercih ettiği sırada bir gül ve onun yanında bir çikolata daha görmüştü ve bu çikolata da içlerinden en sevdiğiydi.

berk'in olduğunu biliyordu bir şekilde. ona dönüp baktığında kızılın göz kırptığını gördü.

"kim koymuş ki bunları?"

"berk."

"berk mi? ne alaka?"

genç kız konuşmak istemediğini omzunu yukarı kaldırarak belirttiğinde de berk'in yanına gitti.

"her gün bana çikolata vermene gerek yok."

"yani ama her gün gül ver mi diyorsun?"

"hayır." güldü genç kız kızıl çocukla beraber. "genel olarak söyledim, ikisini de kapsıyor. gerek yok."

"gereklilik olarak düşünmedim hiç."

genç kız başını yavaş yavaş aşağı yukarı salladığında o bakışlarının yönünü değiştirmiş olsa da berk'in hala ona bakıyor olmasını anlamlandıramıyordu.

"iyi dersler o zaman."

"ya aybike?"

"hm?"

"benim bu dersteki notlarım baya eksik de. hatta son konunun notları hiç yok. ömer'de de yokmuş. sende varsa eğer, yanımda otursan birlikte baksak notlara olur mu?"

"olur, olur ama pdf hali de var onların bende istersen atabilirim sana." kızıl çocukla yan yana oturmak o kadar dikkatini dağıtıyordu ki derse asla odaklanamayacağını biliyordu.

"yok! olmaz yani tabletim yanımda değil atsan da bir işe yaramaz."

"tamam otururuz o zaman."

kızıl çocuğun gözleri parladığında da genç kız eşyalarını sırasından almıştı, bu eşyalara çikolatası ve gülü de dahildi.

"aybike nereye?"

"berk'in notları yokmuş da ben onun yanına geçeceğim."

bakışlarını kısıp alaycı bir gülüş takınan ve gözlerini deviren özgür'e karşı kendini savunmak zorunda hissetmişti. berk'e olan hislerini bilen tek kişiydi özgür sonuçta.

"özgür ne? kendi söyledi ben demedim bir şey. yanına oturmamı istedi."

"sen de tamam dedin."

genç kız nasıl bir çaresizliğin ve yoğun duyguların esiri olduğunun farkındaydı. "sen olsan ne yapardın?"

cevap vermesine fırsat tanımadan berk'in yanına geçtiğinde kızıl çocuk genç kıza gülümseyerek bakıyordu. ders başlayıp da aybike tuttuğu notları ortalarına koyduğunda da berk'in onlarla hiç ilgilenmemesi dikkatini çekmişti.

"berk? notlara bakmayacaksan beni niye çağırdın?"

"bahane bulmazsam gelmezdin."

"gelmemi mi istiyorsun?"

o kadar gelmesini ister bir tonda, yalvarır bir ses tonuyla söylemişti ki evet demekten başka çare bırakmıyordu sanki. zaten berk'in aybike'ye hiçbir şekilde hayır deme seçeneği yoktu. aşık insanların ikinci bir seçeneği olmazdı.

"evet." tabi ki de gelmeni istiyorum, hep istiyorum diyordu onun da sesi. ses tonlarıyla iletişim kuruyorlardı.

genç kız bir şey söylemeden önüne döndü. tüm odağını derse verir ve hatta normalde olduğundan da iyi dersi dinlerse belki berk'in yanında olması etkisini kaybederdi.

bir bütün uzun ders bittiğinde genç kız kendini çok yoğun ve uzun bir günün sonuna gelmiş gibi hissediyordu. hem berk'i düşünmeme hem de derse odaklanma çabası tüm enerjisini almıştı ama bunun gibi geçirmesi gereken üç ders daha vardı.

berk de genç kızın hissettiklerinin aynısını yaşıyordu. aybike lavaboya gittiğinde kızın sıranın üzerindeki montunda gezdirdi elini. dersteyken yanında oluşunun, önündeki kağıt kalemlerle ilgilenirken öne gelen saçını geriye attığında yayılan kokusunun heyecanı yoğunlaştıkça yoğunlaşıyordu ve gün daha bitmemişti.

en azından bir şeyleri düzeltmemiş olsa da toparlamaya başladığı için mutluydu ve daha iyisini de yapacaktı. aybike'sinin kalbini onaracaktı ve daha da şaşırtacaktı onu her geçen gün. kimseyi düşünmek, kimseden korkarak yaşamak istemiyordu artık. sadece sevdiği kıza doyabilmeyi istiyordu.

"berk?"

tanıdık sesin kimden geldiğini fark ettiğinde yeniden tadı kaçmıştı. özgür'dü çünkü bu sesin sahibi. aybike'ye tavırlarından hiç hoşlanmadığı için şuan sesini duymaya tahammül edeceği son kişiydi.

"ne vardı?"

"biraz konuşabilir miyiz seninle?"

belki de olabilirdik bu defa. | ayberWhere stories live. Discover now