- 3.6 -

13.2K 503 78
                                    

Normalde başta sizinle konuşmam ancak bu bölüm için kendimi tutamadım. Benim yazarken çok canım yandı, umarım sizin benimki kadar yanmaz. Bu bölüm için çok sevdiğim bir şarkıyı ekledim. İyi okumalar dilerim. :)
-🩶-

Tatlı Komutan: Altay ile bugün konuştum. (10.23)

Tatlı Komutan: Bana olanları anlattı, rapor ve belgelerle birlikte.

Tatlı Komutan: Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı ancak kurallar tercih sunmuyor.

Tatlı Komutan: Altay'ı görevlerden aldık ve maalesef ki artık komutan değil. (Görüldü.)

Tatlı Komutan: Bütün işleri birkaç dakika önce hallettik, onaylandı.

Siz: Lütfen şaka yaptığını söyle.

Tatlı Komutan: Keşke öyle olsaydı.

Siz: Peki ne olacak? Çok mu kötü?

Tatlı Komutan: Akli dengesi yerine gelene kadar geri dönmesi imkansız. O süre zamanını nasıl değerlendirdiğine de bağlı.

Tatlı Komutan: Spora devam etmeli, sigarayı da azaltmalı.

Siz: Ne olacak bilemiyorum. Şu an nasıl peki?

Tatlı Komutan: Bilmiyorum, evine gitti.

Tatlı Komutan: Sana hiç yazmadı mı?

Siz: Hayır, yazmadı.

Siz: Komutan.

Tatlı Komutan: Efendim canım?

Siz: Altay'ın yanına gidebilir miyim, şu an? Onun yanında olmam gerek.

Tatlı Komutan: Okulda değil misin?

Siz: Bugün okul yok, gitmedim.

Tatlı Komutan: Tabii ki gidebilirsin Alev, lütfen sorma bunu.

Tatlı Komutan: Akşam beraber gitmek ister misin?

Siz: Bu durumu ilk bana anlattı, tek başıma gitsem iyi olacak.

Siz: Ya da sonradan gelebilirsin, ben birkaç dakika erken giderim.

Tatlı Komutan: Buralar biraz karışık, şimdi çıkamam.

Tatlı Komutan: Seni tek bırakacağım ama kusura bakma. :)

Siz: Ne kusuru komutan, iyi günler dilerim. :)

Tatlı Komutan: Komutan sana kurban olsun. :)

Tatlı Komutan: Adımdan nefret ettim ya!

Siz: Çok tatlısın.

Tatlı Komutan: Çok seviyorum, sana da iyi günler dilerim. :)

Siz: Ben de. :) (Görüldü.)

-🩶-

"Altay!" Kapıya tıklarken bir yandan da Altay'a sesleniyordum. İçerden sesler geçiyordu ancak kapıyı açmıyordu. Sinirle nefesimi verip kapıya tıklamaya devam ettim. "Altay açar mısın şu kapıyı?"

"Öğretmen?" Altay bağırmamın ardından kapıyı açtığında rahat bir nefes verdim. Başına bir şey gelmediği için sevinmiştim. Mahçup bir tavırla elini ensesine yerleştirip bakışlarını yere çevirdi. "Bana seslendiğini duydum ancak gerçekliğine emin olamadım."

"Altay kendine deliymiş gibi davranma, sen deli değilsin." Kendisine böyle davranması beni oldukça sinirlendiriyordu. Bu durumu kabullenmesi de... "Erdem yazdı bana..."

"Tahmin edebiliyorum, sevgilin." Sesi sona doğru kısılmıştı, gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Erdem'in bu konuyu kimseyle konuşmadığını sanıyordum. "Öğle yemeğinde bahsetti."

"Saklamazdık zaten." Dedim gülümsemeye çalışarak, Altay'ın üzerinde anlayamadığım bir durgunluk vardı. Bakışlarım arkasındaki valizde durdu. Kaşlarım anlamamazlıkla çatıldı. "Bu valiz ne için?"

"Öğretmen..." Bir şey demesine izin vermeden içeriye girdim. Salona kıyafetlerini dökmüştü, valizini hazırlıyor olmalıydı. İlk defa Altay'ın evine gelmiştim. Bütün ekiple aynı binada otursak da ben neredeyse hiçbirinin evine gitmemiştim. Altay'ın salona simsiyahtı. Duvarlar ve koltuk takımı siyahtı, ev de öyleydi. Altay yanıma gelip durdu. "Öğretmen, ben gidiyorum."

"Nereye?" Şaşkınlıkla ona döndüğümde tepkisiz kaldı. Bıkkınlıkla nefesini verip yerdeki kıyafetlere çevirdi bakışlarına. Omuzlarım düştü. "Şimdi mi gideceksin?"

"Gece 11'de otobüsüm var, İstanbul'daki evime gideceğim." Derin bir nefes aldı daralmış gibi. Sessizce onun yüzünü incelerken bakışları birkaç saniyeliğine arkama çevirdi. Gözlerşni yumup açtığında yutkundum. Neler yaşadığını tahmin etmek zordu. "Daha fazla burada kalamam öğretmen, her şeyimi kaybettim. Burada daha fazla kalmamın bir anlamı yok."

"Biz varız Altay, bir süreliğine mesleğinden uzaklaşmış olabilirsin ancak geri döneceksin." Boşuna çabaladığımın farkındaydım ancak deniyordum şansımı. Belki vazgeçer, dedim kendi kendime. Altay sadece gülümsedi.

"Herkes hayatına devam ediyor öğretmen. Deniz abi eşiyle, sen ve Erdem birlikte mutlu yaşıyorsunuz. Bense bu hikayenin yan karakteriyim." Son cümlesi ikimizi de paramparça etmişti, farkındaydım. Sessiz kaldım, diyebileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Derin bir nefes verip bakışlarımı ona çevirdim. Altay gülümserken devam etti. "Üzgün hissetme kendini öğretmen, mutlu olmayı en hak eden kişisin."

"Altay konuşmaya devam ederiz, değil mi?" Yutkunduğumda sadece gülümsedi. "Sen İstanbul'a gittiğinde..."

"Sanmıyorum, numaramı değiştireceğim. Her şeyimi değiştireceğim." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Başka bir hayata başlayacağım. Sıfırdan...."

"Peki ben seninle hiç konuşamayacak mıyım?"

"Böyle olması gerek." Altay'ı bu gün son kez görüyordum, bunu bilmek gözlerimi doldursa da sıktım kendimi. Ağlamak istemiyordum. Altay gözlerimin dolduğunu fark etmişti. "Ağlama."

"Sen mutlu olacaksan bir şey diyemem Altay." Burnumu çektiğim sırada bir göz yaşı yanağımdan düştü. "Peki sana şu an ne yapabilirim?"

"Bizimkilere ben gittikten sonra söyler misin?" Onlara veda etmek istemiyordu, bunun nedenini anlayabilmiş değildim ancak üzerine de gitmeyecektim. "Altay olarak senden son isteğim bu."

"Tamam Altay." Diyebildim zorlukla. Hafif bir tebessüm oluştu dudaklarında. Dolu gözlerimi Altay'a çevirdim. "Çantan hazır sanırım."

"Hazır, bunları burada bırakacağım." Dedi yerdeki kıyafetleri göstererek. Titrek bir nefes aldım, ne yapacaktım ben?

"Altay, sana son kez sarılabilir miyim?" Sesim cılız ve savunmasızmışım gibi çıktığı için kendime kızıyordum. Altay başını onaylamaz şekilde salladı.

"Erdem'le sevgilisin, öğretmen. Sarılmam doğru olmaz." Haklıydı ancak bunu demesini beklemiyordum. Son kez baktığımı, konuştuğumu görmek zoruma gidiyordu. Altay salondaki sehbaya ilerleyip sigara paketini aldı. Ağır adımlarla yanıma gelip elime bıraktı. "Bu da Altay'dan sana anı olarak kalsın."

"Gidiyorsun."

"Gidiyorum."

Son Mesaj|TextingWhere stories live. Discover now