bölüm 1, başlangıç.

13 2 6
                                    

  Sonbaharın başındaki hafif ılık rüzgârın saçlarını dağıtmaması için eliyle siper ederek kapının önüne çöktü Armin. Botlarını uzun desenli ve renkli çoraplarının üzerine zorla çektikten sonra otobüse yetişmek için dolmuşa koşmaya başladı. Sabahın ilk ışıklarından bile önce binmesine rağmen kendini enerjik hissediyordu. Belki bir dönem içinde alışmıştı üniversitelerin hızlı akışına. Ayrıca iki ana dal okumak da onu diğerlerinden fazla yoruyor olsa da bir şeyleri öğrenmekten mutlu oluyordu o.

  Durağı kaçırmamak için bir yandan dışarıyı izlerken bir yandan çantasına sığmamış iki kitabı sıkı sıkı tutmaya çalışıyordu. Ayakta gitmesi bir yana, elindeki kalın kitapların altında ezilen ince kolu da ona hiç yardımcı olmuyordu. Yine de yurt ile okulunun ara yolu çok uzun değildi, dayanmak zorunda olduğu ufak şeylerden biriydi bu da. Okula gelir gelmez ilk dersi için amfiye koşturdu. Gözlüklerinin ona sorun çıkarmayacağı ve çekinmeden rahatça soru sorabileceği bir yere oturmak onun için önemliydi. Diğerlerinin aksine en arkaya oturup bütün gününü boşa harcamak istemiyordu. Ama hep göz önünde olmak da istemiyordu, çünkü öyle hissettiğinde dilinin tutulduğunu ve hiçbir şey soramadığını veya cevaplayamadığını hissediyordu.

  Ortalara yakın bir yere yerleştikten sonra sınıfa giren kişileri izledi. Mikasa ve Eren onun yakın olduğu sayılı kişilerdi ve hâlâ çocukluktan beri arkadaş olmalarına  şaşıranlar oluyordu, Armin ise bundan keyif alıyordu. Üçü de tarih bölümünde ilerlemesine rağmen Armin sosyoloji de okuyarak iki bağlantılı dalı bitirmeye çalışıyordu. Eren ve Mikasa'nın birlikte amfiye girdiklerini görünce hafifçe elini kaldırıp yerini belli etti.

"Günaydın!" dedi heyecanla. "Bugün sonunda kütüphaneden dediğim kitabı almaya gideceğim. Kim aldıysa geri bırakmış galiba. Artık sistemde alınabilir gözüküyor." Mikasa gülerek saçlarını karıştırdı Armin'in. " Öyle mi olmuş profesör? Nasıl gideceksin bugün kütüphane kapanana kadar dersin yok mu senin?"

Armin omuz silkerek başını Eren'e yasladı. "Biliyorum ama çok önemli o kitap. Hem sizin de işinize yarayacak, siz de alsanız iyi olur ama işte." "Eren'in annesine yardım edeceğiz diye söz verdik işte Armin. Bir şey olmaz, sen başarırsın."

Armin göz devirerek geri kapılara döndü. Her sabah olduğu gibi geç gelen profesörün tavırları yine aynıydı. Ama Armin yavaş yavaş buna da alışıyordu. Farklı insanların yanında olmak tuhaf bir şekilde ona doğal gelmeye başlamıştı. Hatta bazen bazı insanları çok daha önceden tanıyor gibi hissediyordu. Ama bunun imkansız olduğunu bildiği için üzerine pek kafasını yormuyordu.

🌊

Güneş doğmadan çıktığı yurda şimdi ancak güneş batınca girebilecekti. Hâlâ oradaysa önce kitabı almak için kütüphaneye gidecekti gerçi. Kütüphanenin girişindeki güvenliklere selam vererek kartını gösterip sessizce ilerledi. Şansına kütüphanenin çalışma salonlarından uzak boy boy kitap dolu bu kısmına pek kişi gelmiyordu. 

Boyunu aşan, belki ikiye katlayan raflarda parlak mavi gözlerini heyecan ve biraz da stresle gezdirdi. Koyu kırmızı kapaklı büyük kitabın yukarıdaki bir rafta olduğunu görünce sevinçle kitaba uzandı. Parmak uçlarının dokunduğu kitabı biraz hareket ettirip almak için uğraştı, kitabın aşağı kafasına doğru düşeceğini anladığında elini başına siper etti ama kitap kafasına düşmedi.

Elini kaldırıp baktığında başka birinin kitabı düşmeden tuttuğunu gördü. Açık kahverengi tonlarında saçları olan, kendinden ve hatta belki Eren'den daha uzun bir çocuktu kitabı tutan. "Teşekkür ederim." diye fısıldadı, yanaklarına yayılan utanç kırmızısını görmezden gelerek. "Kitabı düşürseydim hem çok ses çıkacaktı hem de kendime baş ağrısı çektirecektim."

"Önemli değil," dedi uzun boylu çocuk. "Benim yerime istediğim kitabı bulmuşsun sonuçta." Armin çocuğun şaka yapıp yapmadığını anlayamadı. "Ama-" Çocuk yüzündeki gülen ifadeden bir şey kaybetmeden onu izliyordu. Göz göze gelmeleriydi Armin'in duraklamasının. Yine o his içini doldurmuştu, karşısındakini hayatı boyunca tanıdığı hissi. "Maalesef, ödevim için kitaba ihtiyacım var." dedi karşısındaki. 

"Ama, hangi ders için lazım ki? Tarih profesörleri öyle ödev vermez." diye itiraz etti. Çocuk gülerek fısıldadı. "Zaten fizik dersi için ihtiyacım var. Çok önemliymiş." Armin çocuğun laflarına gülmeden edemedi. Demek ki kampüsün diğer tarafında bir yerde okuyordu. Bir kitaba bir çocuğa bakarak kıkırdadı. "Dünya Tarihi Ansiklopedisi ile mi fizik ödevi yapacaksın?"

Armin sessiz olmaya çalışarak gülmeye devam ederken çocuk kitabın adını ilk defa duyuyor gibi elindeki kitaba baktı. "Gülme, belki yaparım." diye kızdı kendince ama birkaç saniye içinde kendi de gülmüştü hâline. Yükselen birkaç uyarı öksürüğüyle ikisi de durdurdu kendilerini. "Neyse, aradığım kitap bu değilmiş. Ödevimi yapamayacağım demek ki." Çocuk kitabı Armin'e uzatırken Armin gülümsedi. 

Kendisine bu cesaretin nereden geldiğini bilemedi ama kitabı almak için girişteki yere ilerlemeden önce geri dönüp sordu. "Belki, ödevini yapmana yardım edebilirim. Yani istersen. Kitap bende çünkü."

Kahve saçlı çocuk utanarak ensesini kaşıyıp başıyla onayladı. "Tamam, o zaman..."

"Armin," dedi ufak sarı saçlı olan. "Adım Armin."

"Tamam o zaman, Armin." Çocuk hafifçe gülümsedi. "Jean. Ve, eğer ödevime yardım edebilsen gerçekten güzel olurdu."

"Sorun değil," Armin girişteki kadına okul kartını ve kitabı uzattıktan sonra Jean'a geri döndü. "Yardım etmek eğlenceli olur Jean."

🌊

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 21 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

my love mine all mine | jearminWhere stories live. Discover now