29. Bölüm: Dava.

Start from the beginning
                                    

Merdivenlerden yukarı çıkarken içimde en ufak bir pişmanlık yoktu. Ne olacaksa olacaktı ve bu, umurumda bile değildi.

Sözde Evgin'le benim olan odamıza girdiğimde Buse çatıdan, merdivenle çoktan kaçmıştı.

O merdiveni kırmayan şerefsizdir.

"Günaydın!" dedim gülümseyerek. O kadar yüksek sesle bağırmıştım ki...

Evgin'le karşı karşıya geldiğimizde Evgin boş gözlerle beni seyrediyordu. Kimsenin odaya girmemesi için kapıyı kapatmıştım.

"Ne var yine?" dedi, yine siyahlar içindeydi.

"Var var..." dedim gülerek. "Çok güzel şeyler var."

Elimdekini sehpaya bıraktım ve konuşmaya başladım.

"Dün, neler olduğunu hatırlıyorsundur." dedim. Evgin bana soran gözlerle bakıyordu. "Hani sen bana söz vermiştin?"

Yüzüm anında düşmüştü.

"Hani bir daha görüşmeyecektin o kızla?" dedim, Buse'yi kastettiğimi anlaması uzun sürmemişti. "Sen bizim odamızda, bizim yatağımızda onunla birlikte olmayı çok sevdin sanırım?"

"Ne diyorsun yine?" dedi bir saniyeliğine gözlerini kapatarak.

"Ne diyorum, öyle mi?" dedim ve onu sinirle ittim. "Sen çok iyi biliyorsun benim ne dediğimi!"

Evgin sadece bir adım geriye sendelemiş, beni sessizlikle dinliyordu.

"Hani sen benimle gurur duyuyordun? Nerede o beni seven Evgin? Neden böylesin sen!" dedim, ona vurmaya ve itmeye devam ediyordum.

Bu sırada Savaş, Sasha, Barış ve Büge odaya girmişti.

"Sakin ol." dedi son derece sakinlikle. Tepkisizliği beni daha çok sinirlendiriyordu.

"Emir vermeye ne kadar meraklısın..." dedim sinir bozukluğuyla gülerek. "Sen bana neler yaptın, biliyor musun?"

Sessizlik.

"Sen beni hayal kırıklığına uğrattın. Beni paramparça ettin! Nefret ediyorum senden!"

"Ne yapmışım sana ben, söyle!" diye bağırdığında irkilerek geri çekilmiştim, o da sinirlenmeye başlamıştı.

"Senin bana yaptıklarını ben söylüyor muyum? Tek laf ediyor muyum ben sana!" dedi.

"Sorun da bu zaten." dedim. "Bir gün bana o kadar yakınlaşıyorsun ki gerçekten sevdiğine inanıyorum ama diğer gün o kadar kötüsün ki, senden nefret ediyorum!"

Ona vurmaya devam ederken bileğimi yakaladı ve tuttu.

"Sinirini benden çıkarmaya hakkın yok." dedi sakince.

"En çok benim hakkım var!" dedim gözlerim dolarken.

Sessizlik.

"Senin yüzünden bebeğimi kaybettim ben!" diye çığlık attım herkes şoka girerken. "Bizim bebeğimiz öldü, onu sen öldürdün!"

Şaşırmış bir şekilde bakıyordu gözlerime. Oysaki hâlâ boştu o bakışlar.

"Benim, bebeğim, öldü!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar, bir yandan işe yaramasada ona vuruyordum.

Ben ağlarken hayretle bana bakıyordu.

"Bakma bana öyle!" dedim onu iterek. "Bana öyle bakma!"

Resmen sinir krizi geçiriyordum. Sehpadaki dosyayı aldım ve önüne fırlattım.

"Senden boşanıyorum!" dedim ağlayarak. "Bitmedi. Daha güzel haberlerim de var."

Sessizlik.

"Benden öyle kolay kurtulamayacaksın." dedim gözyaşlarımı silerken. "Babana her şeyi anlatacağım."

Sessizlik.

"Beni tehdit etmek neymiş göstereceğim sana!" dedim öfkeyle. "Ayrıca, ne kadar ihtiyacım olmasada şirkette sana ait olan tüm hisselerini nafaka olarak alacağım."

Gözleri yerdeki kağıttan bana doğru çevrildi. Sinirli değildi, üzgün değildi, mutlu hiç değildi. Sadece boş bakıyordu.

"Sen benim mesleğimi elimden alacaktın, öyle değil mi?" dedim ve güldüm. "Önce davranan kazanır, Evgin. Ben kazandım."

Evet. Evet, Evgin. Ben hep kaybederim.

Ama sen sakın kaybetme,

Benim yerime de kaybetme...

***

Umut, her zaman olmalı bu hayatta. Bazen en dibe battım dersin, ama o bataklıktaki tek çiçek sen olursun.

Ben Ezgi. Ezgi Yılmaz.

Hikayem şimdi başlıyor...

RastlantıWhere stories live. Discover now