25. Bölüm: Doğmadan Ölmek.

Comenzar desde el principio
                                    

"Hocam, hastanın üstüne kitaplık düşmüş. Otuz dört haftalık hamile."

"Yardım et!" dedi kadın kolumu tutarak. Ona döndüm ve hizasına eğildim.

"Tamam, sakin ol. Seni ve bebeğini kurtaracağım." dedim ve doğrulduğum an karnımda keskin bir acı hissettim.

"Ah..." diye fısıldadım karnımı tutarak.

"Hocam, iyi misiniz?" dedi ATT.

"Ezgi Hocam?" dedi hemşirelerden bir tanesi.

"Tamam, iyiyim..." dedim ve kulağımı hastanın karnına koydum.

"Bebeğin nabzı zayıf..." dedim ve acıdan kıvranan kadına döndüm. "Son iki haftada bebeğin hareketlerini hissettin mi?"

"Hayır, niye ki?" dediği an duraksadım. "Ne oldu bebeğime!"

"Hocam, ne oldu?" dedi hemşire.

"Ameliyathaneye, hemen!" diye bağırdığımda kadın korkuyla bağırdı.

"Neden! Öldü mü bebeğim! Bir şey söylesene!" dedi kadın ağlamaya başlayıp.

"Adın ne?" diye sordum sakince.

"Betül!" dedi acıyla.

"Bak, Betül. Bebeğinin doğmasını ne kadar çok istediğinin farkındayım. Fakat... Onu almamız lazım."

"Ne..." dedi doğrularak. Şoka girmişti ki acısını unutmuştu. "B-ben... Bebeğim ölürse yaşayamam..."

"Biliyorum..." dedim başımı sallayarak. "Ama sağlığın için yapmamız gerekiyor. Üzgünüm ama bebeğin... Uzun süredir kötü haldeymiş."

"Doktorum... Hamile kalırsam, bebeğin hayatta kalma şansı çok az demişti..."

Şaşkınca baktım.

"Benim çocuğum olmuyor doktor. Hiçbir zaman olmayacak..." dedi gözyaşları içinde. "Tüp bebek denedik bir umut, olmuştu. Hamileydim. Anne olacaktım..."

Canım yanmıştı kadının hikayesini dinlerken. Sessizce ona sakinleştirici verdim. Sayıklamaya başladı.

"Bebeğim ölürse yaşayamam..." dedi ve gözleri kapandı. Üzgünce hemşireye döndüm.

"Ameliyathane hazır mı?" dedim. Hemşire sadece başını salladı. "Alalım arkadaşlar hastayı..."

Sedyenin arkasından yürürken Sasha yanıma geldi.

"Gördüm, her şeyi..." dedi. "Çok üzgünüm..."

Omzuma koyduğu elini tuttum.

"Ameliyata girmem gerekiyor..." dediğim an beni durdurdu.

"Ezgi, içki içtin. Nasıl yapacaksın?" dediği an dank etti. Ama yapmak zorundaydım.

"Zorundayım Sasha. Kadının durumu acil. Hastanedeki tek doktor benim..." dedim ve yavaşça yürümeye başladı.

Ameliyat başladığında duyduğumuz tek şey hastabaşı monitörüydü. Çıt çıkmıyordu.

Neşteri elime aldım. Tam operasyona başlayacaktım ki alkolün etkisiyle duraksadım.

"Hocam, iyi misiniz?" dedi bir hemşire.

"İyiyim, başlıyorum." dedim ve kendime gelmeye çalıştım.

Operasyon bittiğinde koridorun sonundaki Sasha'ya gidecektim ki biri yolumu kesti.

Selma Hoca.

"Nasıl geçti?" dedi gözlerime bakarak. Ben ise gözlerimi ondan kaçırmaya çalışıyordum.

"Bebeği aldım." dedim başımı öne eğerek. "İyi geçti.*

"Tebrikler." dedi ama imalı konuşuyordu. "Ezgi, sen bu hastanenin kurallarını bilmiyor musun?"

Hocanın kastettiği şeyi biliyordum. Gözlerimi ağırca kapattım.

"Nasıl alkollü bir şekilde girersin o ameliyata?" dedi bana yaklaşarak.

"Hocam..."

"Ne gibi bir mazeretin olabilir?" dedi sessizce. Kızgın olduğu her halinden belliydi.

"Hastanede başka doktor yoktu-"

"Vardı." dedi lafımı keserek.

"O ameliyatı yapabilecek bir doktor yoktu!" dedim düzelterek. Başımı yerden ona çevirdim.

"Arkadaşlarından birini arasaydın o zaman." dedi.

"Hastanın kanaması vardı." dedim fısıldayarak. "Durumu acildi."

Hoca sustu ve beni dinlemeye devam etti.

"Yine olsa, yine yaparım. Mesleğimi kaybetmek uğruna yaparım." dedim ve yanından geçip gittim. Sasha'nın yanına geldiğimde sinirlerim bozulmuş bir şekilde nefes verdim.

"Ne dedi?" diye sordu endişeyle.

"Bir şey yapacağını sanmıyorum." dedim. "Ama bayağı haşladı beni."

"Neyse..." dedi ve koluna astığı montu eline alıp giymeme yardım etti. "Yeterince olay yaşadık. Bir an önce eve gidelim."

"Tamam..." dedim ve sendeledim. Duvara tutunuyordum.

"Çok geç oldu..." dedi Sasha koluma girerek. Arabanın yanına gidene kadar sohbet ettik.

"Evgin, bu halini görünce ne tepki verecek acaba?" dedi Sasha, hâlâ kolumdan tutuyordu.

"Evgin kimin umurunda!" dedim gülerek. İki kat aşağı inene kadar kafayı bulmuştum.

Sanki daha az önce bir bebeğin hayatına son vermemiş gibi gülüyordum ama isteyerek değildi. Tamamen alkolün etkisinden ve sinir bozukluğundandı.

Evgin, bu satırlarım sana,

Yeri geldi seni çok sevdim, sana aşık oldum ama yeri geldi senden nefret ettim. Bir insanın nefret edemeyeceği kadar nefret ettim senden.

Ama bundan daha kötü bir şey var: Sen, benden daha çok nefret ettin. Sen beni hiç sevmedin...

Ama inan ki, bir gün gelecek. O gün ikimizde pişman olacağız ama belki bir daha asla kavuşamayacağız.

Çok acıyor Evgin. Kalbim çok acıyor.

Sen beni affetmedikçe, acısı hiç dinmiyor.

RastlantıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora