🕸 YA SEN YA ÖLÜM 🕸

Start from the beginning
                                    

Ben cam ile yatak arasındaki boşluktaydım. Bacaklarım arkamdaki komidine çarptığında hızla eğilip üzerindeki şamdanı elime aldım. Sanki bir bıçak tutar gibi öne uzattım ucunu. "Yaklaşma! Yaklaşma yoksa bunun bedelini çok ağır ödersin!"

Gülüşü büyüdüğünde ellerini teslim olurcasına yukarı kaldırdı. "Bak işte bunu düşünememiştim. Teslim oluyorum." Beni tiye alan sesi ile kaçlarımı mümkünmüş gibi daha çok çattım ama bir şey diyemedim. Burnundan gülüp ellerini pantolonunun cebine soktu ve daha demin oturduğum koltuğun karşısındaki koltuğa genişçe yayıldı. Tam karşımda denk geliyordu.

İki eli de koltuğun bir kenarında dururken bu hali cidden dikkat dağıtıcıydı, damarlı ellerine kaysa da gözüm içimdeki şüphe dağılmadı. "Kimsin sen?!" Diye sordum yüksek bir sesle, aynı zamanda sert çıkıyordu. Bana zarar verse çoktan verirdi diye düşünsem de korkuyordum.

Sağ elini koltuğun kenarından kaldırıp önünde kalan koltuğu zarifçe gösterdi. "Oturmaya ne dersin?" Diye sordu muzipçe. Yüzündeki o rahat tavır canımı sıkmıyordu. Nedense güvenmeyi seçtim.

Şamdan elimdeyken ilerleyip karşısına kuruldum bende fakat çatık çehrem hala yerli yerindeydi. "Konuş! Kimsin?!" Bana derdini anlatana kadar sakin bir uslup beklediğini söylemezdi heralde.

"Demek beni hatırlamadın?" Diye sordu tek kaşı gergince yukarı kalkarken, yüzü ciddiyete bürünmüştü. "Tanışıyor muyuz?"

"Aslında tanışmıyoruz." Durdu biraz, beni tekrar süzüp düşündü. "Sen daha önce kraliçeyi görmüş müydün?" Diye sordu. Derin bir nefes alıp çenemi yukarı diktim, ona neydi bizim aramızda yaşananlardan?

"Hayır," Camdan dışarı baktım son bir umut, belki bahçede belirir, aşağıdan yukarı odama bakar, bu adamın burada olduğunu bile anlar, beni hisseder diye fakat yoktu. Bu ürkütücü gizemi sofra kurar gibi önüme seren adamdan kurtulmak istiyordum. "Sana ne bundan?" Dedim tersleyerek. Bu sefer tavrıma iki kaşı birden şaşkınca havaya kalkarken buldum sözlerimin ondaki yankısını. "Bak cici kız! Ben bu uslüpla konuşabileceğin birisi değilim. Sana zeytin dalı uzatmaya geldim."

Kılığından kıyafetinden normal birisi olmadığı zaten apaçık ortadaydı fakat hala kralın beni öldürtmek için gönderdiği ihtimali daha baskın geliyordu. "Kimsin o halde?" Diye sorduğumda içine derin bir nefes çekip göz devirdi. "Madem bu kadar meraklısın," Ağzında gevelese de duymuştum bunu. "Ben Dragon kralı Râme. Artık konumuza geri dönebilir miyiz küçük hanım?"

Bu Manamin'in bahsettiği krallıktı sanırım. Yine de içimdeki güven pekişmemişti fakat daha da üstünde durmadım. "Dinliyorum." Diyerek devam etmesi için onu onayladığımda bir kez belli belirsiz başını sallayıp lafa girdi. "Uzatmayı sevmem." Bıkkın bir nefes çekti ciğerlerine.

"Seni götürmeye geldim." Tek kaşım usulca havaya kalktı. "Ne cüretle?" Diye sorduğumda dudağı belli belirsiz tebesüsm etti, ama hemen sonra eski kasvetli havasına bütünmüştü ifadesi.

"Bir insan bulunduğu söylendiğinde tüm diyarın kralları olarak toplanmıştık. O vakit almalıydım seni."

Omuzumdan öne düşen saçımı geriye savurup gözlerimi ondan kaçırdım. Pek ala en azından tüm dünyanın varlığımdan haberdar olduğu kadar önemliydim hala. "Seni kanlı canlı görmüştüm hatta." Biraz duraksadıktan sonra heyecanını belli eden coşkulu ifadesini bir anda yuttu. Söyleyeceği şeyden vazgeçtiği okunuyordu yüzünden.

"Meğer benim gördüğüm kraliçeymiş. Bu hiç sana bir şeyler çağırıştırıyor mu?" Diye sanki bir gösterinin son sahnesini sunar gibi bol sahtece hafif gülüşü dudaklarında, sesi oldukça kendinden eminken sorduğunda, koltuğunda doğrulup öne doğru eğildi hafifçe. Dirsekleri dizlerine yaslı ve meraklı bakışları bendeydi. "Hayır, ne çağırıştırması gerekiyor?"

Şafakta Vampir Çıkmazı (+18)Where stories live. Discover now