4. Bölüm

10 2 10
                                    

 Öfkemin hala dinmediğini hissediyordum. Diğer muhafızlardan biri beni alıp yerden birkaç santim yüksek olan tahta kürsüye götürdü. "Yarışmayı kazanan varisimiz Caitly Andrea'dır. Caitlyn Andrea bundan sonra Ravendal Hanedanlığının himayesindedir. Ona karşı yapılan her türlü konuşma bilhassa krallığa yapılmış sayılacaktır." Yüzümde hala sinirli olmama rağmen buruk bir gülümseyiş vardı. Senelerdir kurduğum planın ilk adımını tamamlamıştım.

Diğer muhafızlar etrafta yatan cansız bedenleri temizliyorlardı. Az önce halka duyuruyu yapan muhafız bana döndü ve benim duyabileceğim bir ses tonuyla "Leydi Caitlyn Andrea bundan sonra Ravendal Krallığının bir parçasısınız. Bir kaç saatlik bir yolculukla Ravendal Kalesine götürüleceksiniz ve oraya yerleşeceksiniz. Bundan sonra sergilediğiniz her davranış ve her konuşma krallığın durumunu etkileyecektir. Bu yüzden Wennoliana Adasına gitmeden önce bizzat Kraliçemiz Antes ve Kralımız Tylor tarafından ders alacaksınız. Hiç şüpheniz olmasın ki krallık size öz kanındanmışsınız gibi davranacaktır. Yemininiz ve taç giyme töreninizin ardından resmi olarak Ravendal Varisi ve Prensesi olarak anılacaksınız." Gerçekten bu kadar kolay olmamalo diye düşünüyordum. Stan ve Rocky hayatlarını kaybetmiş olmasalardı burda çığlık atarak koşabilirdim bile. Stan'ı ve benim için yaptığı fedakarlığı hiç bir zaman unutmayacaktım. Diğer muhafızlar yanıma gelip bana at arabasına kadar eşlik ettiler. 

 Sanki havada bir kasvet ağırlığı vardı ve taç giyme törenimden sonra dağılacaktı. Böyle bir hissin içerisindeydim. At arabasının arkası Ravendal Krallığı renginde yani koyu gece mavisiydi. Kapısında ise altın sarısı renginde bir anka kuşu vardı. Bu anka kuşu asırlardır Ravendal Hanedanlığının simgesiydi. Muhafızlar benim için kapıyı açtılar ve saygıyla başlarını önlerine eğdiler ve bir isteğim olup olmadığını sordular. Çok kibarlardı, yerdim. Onları nazikçe reddettikten sonra koltuğa kendimi bıraktım ve anın tadını çıkarmaya çalıştım. Aklımda iki türlü rolü oynamak geliyordu. Ya tatlı, saf, masum ve tamda istedikleri varis olacaktım yada asi kızı oynayacaktım. Yada ikisini bir arada yürütecektim. Bence en mantıklısı buydu. Sonuçta onlara kendimi sevdiremezsem kellemi almaları ve yeni bir varis seçmeleri muhtemeldi. O an aklıma diğer krallıklarında kendilerine varis seçebilecekleri geldi. Ya onlarda varis seçer ve seçilen kişide benim gibi intikam için yaşayan biri olursa gibi aklımda cirit atan düşünceler bana eşlik eden muhafıızın sesiyle bölündü. "Leydim Ravendal Şatosuna gelmiş bulunmaktayız." Vaktin nasıl hızlıca aktığınım bilincinde değildim. 

 Muhafızlarla birlikte araçtan indim ve bakışlarımı bembeyaz şatoda ve bahçesinde ekili olan lavantalarda gezdirdim. Kısa bir yürüyüş sonrası avluya gelmiştik. Avluda beni Kral Tylor ve Kraliçe Antes bekliyordu. İşte buna çok şaşırmıştım. Koskoca kral ve kraliçe bir Nadir için tahtlarından kalkıp ayakta dikilecekti ha. Onlara son kalan Nadirlerden olduğumu söylesem kellemi alırlar mıydı acaba? Tatlı kız rolüne hızlı bir geçiş yaptım ve yüzüme abartılı olmayan bir gülümseme kondurdum. Kraliçe Antes ve Kral Taylor'a yaklaşınca saygımı belli etmek için eteğimi ellerimle yana açarak önlerinde hafifçe eğildim. Kraliçe Antes'te bana aynı şekilde karşılık vermişti. Kral Taylor ise hafif bir baş selamı vermişti. Kraliçe Antes söze başladı "Şatomuza ve hanedanlığımıza hoşgeldin Caitlyn. Bundan sonra seninle bizzat biz ilgileneceğiz hiç şüphen olmasın. Sakın sana kötü davranacağımızı ve dışlayacağımızı düşünme tatlım." Gülümseyerek cevap verdim "Teşekkürler majesteleri. Hiç şüphem yok." Evet hiç şüphem yok zaten bana kötü davransanız da birkaç ay sonra tüm krallıklar benim kontrolümde olacak. 

 Tam o sırada kral ve kraliçenin arkasından pelerininin kapşonunu takmış biri yaklaştı. "Nadir bir varis mi? Gerçekten mi?". Kraliçe arkasını dönüp sesin kaynağına ters bir şekilde baktı. "Caitlyn onun kusuruna bakma. Kendisi Ravendal Krallığının baş muhafızıdır. Kendinizi tanıtmaz mısın Felix" Demek adı Felix'ti. Pelerinini başından çıkardı ve bana doğru yürüdü. Nazikçe eğilerek elimi öptü. Ardından konuşmaya başladı. "Ben Felix Arthea, Ravendal Krallığın baş muhafızıyım. Ailem asırlardır bu görevi yapıyor. Tanıştığımıza memnun oldum Leydi Caitlyn Andrea. Saraya hoş geldiniz." Nazikçe teşekkür ettikten sonra Felix'i baştan aşağı hızlıca süzdüm. Koyu alev renginde saçları vardı ancak saçının bir tutamı beyazdı ve kirpikleriyle kaşlarıda beyazdı. Albino olduğunu sanmıyordum çünkü gözleri masmaviydi ve saçlarının geri kalanı alev rengiydi. Gözlerimi ondan çevirdikten sonra sarayın içerisine girdik. Sarayın içi de aynı dışı gibi görkemliydi. Kral ve Kraliçe işleri olduğunu söyleyip yanımızdan ayrılmıştı ve beni Felix'e emanet etmişlerdi. 

 Felix el hareketiyle diğer bir kaç muhafızı gönderdikten sonra hızla bana döndü ve değilim dedi. Ne? Anlamamıştım. Soran gözlerle ona baktım. "Albino değilim diyorum. Geldiğinden beri bunu anlamaya çalışmıyor muydun?". Şimdi ne cevap versem garip kaçacaktı. "Sadece ilginç gelmişti o yüzden merak etmiştim." diye mırıldanarak sorusunu cevapladım. Bu sırada önümden giderek beni yeni evimdeki odama götürüyordu. "Çoğu insana ilginçten ziyade çirkin geliyor." dedi arkasına bakmadan. Bu kadar nadir görülen bir durum bir insanı çirkin yapmak dışında bence hoş bir hava katıyordu. "Bence sana gizemli ve hoş bir hava katmış." dedim. Durup arkasına döndü. Sadece birkaç adım ötesindeydim. Kaşlarını kaldırdı ve hafifçe sırıtarak bana baktı "Teşekkürler Prenses". Sonra yüz ifadesi ciddi ve sinirli bi hal aldı gene önüne dönüp ilerlemeye başladı. Bipolar ruh hastası. Sanki hakaret etmiştim! Neydi bu ruh hastası tavırlar. 

 Beyaz mermer merdivenlerden iki kat yukarıya çıktık. Bu kat daha çok beyaz ve bordo ağırlıklı döşenmişti. Duvarlardaki perdeler kan kırmızısı rengindeydi. Yerdeki halılar ise perdeye uyumlu bir tonda ve kenarlarında altın işlemesi olacak şekilde dizayn edilmişti. Biraz daha yürüdükten sonra koyu ahşap bir kapının önünde durduk. "Yeni odanız burası Leydi Caitlyn" dedi ve beni yanlız bırakıp merdivenlerin başına ilerlemeye başladı. Arkasından seslendim: "Prenses yada Leydiden birisini seçerseniz sevinirim Felix Arthea." Bir an için durdu ardından yoluna devam etti. Gözlerimi devirip yeni odamın kapısını açtım. 

 Kapıyı açarken yeni hayatımın kapısını aralıyormuş gibi hissetmiştim. Bu beni hem heyecanlandırmış hem de germişti.

Krallık AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin