"Justin ile evleneceksin ve bir daha o adamın yüzünü görmeyeceksin!" diye bağırdı. "Hastasın diye sana çay yaptım onun bile kıymetini bilmedin."

Birşey demeden yüzüne baktım. Hala bacağım sızlıyordu. Artık nefretimi kusacak kadar dermanım kalmamış nefesim kesilmişti sanki.

"Ne halin varsa gör." diyerek olduğum yerden çıktı.

Bacaklarımı ovuşturdum. Fena yanıyordu.

Elbisemi sıyırıp bacaklarıma doğru üfledim. Kıpkırmızı olmuştu. Ellerimle yellerken ağlıyordum.

Ben bunları hak etmiş miydim? Kendime her zaman sorduğum bu soruyu sordum. Sadece Salver'ı sevmiştim. Bu neden bu kadar abartılıyordu? Dünyaya gelmek belki de en büyük cezaydı bana. Yada dünyaya gelerek en büyük hatayı yapmıştım. Keşke hiç doğmasaydım. Yada doğduktan birkaç dakika sonra ölseydim keşke. Hiç büyümeden uçup gitseydim bu lanet diyardan.

Acaba bambaşka şartlarda Salver ile karşılaşıp onunla aşk yaşasaydım hayatım nasıl olurdu?

Ve şuan Salver ne yapıyordu? Deliye dönmüştür kesin. Sinirliydi. Gerçekten şuan fazla sinirli olmalıydı. Sinirliyken mantıklı karar verebilir miydi bilmiyordum. Tek güvencem Matthew'di. Şuan onu sakinleştirecek tek kişi oydu.

Ben buraya nasıl gelmiştim?

Birisi beni ele vermiş olmalıydı. Bu kişi yuksek ihtimalle aramızdan biri olmalıydı. Ve o kişi Berry'di. Berry'den başka kimse beni ele vermezdi. Zafer onun olmuştu. İstediği olmuştu sonunda. Benden kurtulmuştu.

"Veronica..." duyduğum tanıdık ses ile kafamı duvarlara vurarak parçalamak istedim. Ses maalesef Justin'e aitti.

"Bizi yalnız bırakın." dedi muhafızlara.

Kapı açılınca yüzüne dahi bakmadan bacaklarımı kapattım.
"Öyle durabilirdin." Göz devirdim.
"Başka ne isterdiniz?" dedim ve başımı kaldırıp ona baktım. Ona bakmamla birlikte kahkaha patlattım.

Her yeri sargı içindeydi. Sağ kolu da sargı içindeyken yanağında kocaman bir morluk vardı.

Ve bu tablonun çizeri olan canım sevgilimi birkez daha tebrik ettim.

"Bana kavuştuğun için mi bu kadar mutlusun?" Gülmeye devam ederken konuştum.
"Bence sen Salver'ın kırdığı kemikleri iyileştir öyle gel Justin." Üzerime eğilip saçlarımı tuttu. Saçlarıma dokunması ile yüzüne yumruğumu geçirdim. "Sakın Salver'ın dokunmaya kıyamadığı saçlarıma zarar verme."

Geri çekilip burnunu tuttu.

"Seni küçük fahişe!" diyerek bana doğru bir yumruk sallamıştı ki bacaklarımı karnıma çekip yerde yuvarlandım. Kendimi Justin'in arkasında bulunca hemen kılıcını kabzasından çekip ayağa kalktım. Bacaklarım hala yanarken karnımı tuttum. Yaram fena sızlamıştı.

Arkasına geçip kılıcı boynuna dayadım.

"Bir kadın seni öldüremezdi değil mi Justin?" dedim yüzümdeki gülümseme ile.
"Eğer bana zarar verirsen seni anında öldürecekler biliyorsun değil mi?" Kahkaha attım. "Umrumda mı sanıyorsun?"

Dişlerini sıktı. Kılıç ile boynunu tam kesecektim ki karnıma yediğim yumruk ile inleyerek kendimi yerde buldum.

Elime sıvı bulaşınca karnımdaki ağrı ile olduğum yerde kıvrandım. Dikişlerim patlamış olmalıydı. Bacağım bir yandan yanarken şimdi de bu çıkmıştı.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now