4.2-Güneş Ve Karanlık-

Comincia dall'inizio
                                    

"Veronica?"
"Bu yara ne zaman oldu?" diye sordum yaranın etrafına hafifçe dokunarak.

"Hangi yara?"
"Bak burasında yara var." Dikkatle bakınca derisinin soyulduğunu gördüm. "Amber'ın çantasını getirir misin? Yarasına bakalım." Salver hemen başını sallayıp çantayı almaya gitti.

Tekrar yanıma geldiğinde yere çöküp çantayı açtı.

"Önce temizleyelim," diyerek bir tutam pamuğa kan renginde bir sıvı döktü. "Bam'a zarar vermez dimi?" Başını iki yana salladı. "Daha önce kanatlarına dikenler batınca aynısını sürdüm. Şükür ki burada varmış."

Elindeki pamuğu Bam'ın boynuna götürünce Bam'ın önüne geçip başını nazikçe okşamaya başladım.
"Umarım canın acımaz.." dedim. Gözlerime bakarken bir anda irkildi. Salver yarasını temizliyor olmalıydı.

Hayvanların acı çekmesine üzülüyordum. Onlar sessiz canlılardı. Üşüseler üşüdüm demezler, korksalar korktum demezlerdi. Canları acıdığında bile kolayca ifade edemezlerdi. Aç olmadıkları sürece kimseye de zarar vermezlerdi.

Yarasını bandaj ile güzelce kapattıktan sonra yanıma geldi.

"İyi olacak merak etme." dedi elini omzuma koyup yavaşça okşarken. Bir süre Bam ile ilgilendik.

"Bu akşam yemeği biz yapalım mı? Hem sürpriz olur." dedim mağaranın arkasındaki kütüklerde otururken.
"Olur. Geçen topladığımız balıklardan vardı. Matthew dün söylemişti. Onu da pişirelim." Başımı salladım. "Epey acıkmış gibi gözüküyorsun." Başını salladı. "Yani acıktım ama sorun değil."
"Bana ne zaman nazlanacaksın? Artık bana nazlanmanı istiyorum Salver!" dedim ciddi olmaya çalışarak. Güldü.
"Sana gerçekten nazlanayım mı?" dedi. "Hıhı." dedim ayağa kalkarken.

O da benim peşimden gelirken Gloria'nın sepete doldurduğu yemişleri çıkardım.

Fıçıdaki suyu maştarapa yardımı ile alıp yemişleri yıkadım. Güzelce yıkanan yemişleri ahşap tabağa koydum.

Salver da bu sırada balıkları doğruyordu. Gömleğinin kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı. Demir tavaya dizerken onu izledim. Ahşap dolaba yaslanıp ellerimi göğsümde birleştirdim. Gülümseyerek Salver'ı izlemeye devam ettim. Ciddi bir şekilde balıklar ile ilgileniyordu. Onun bu haline bakarken defalarca iç çekmiştim. Kesinlikle kusursuzdu. Adamın hiçbir kusuru yoktu.
"Seninle evlendiğimde bu manzarayı izlemek için bütün yemekleri sana yaptıracağım." diye mırıldandım. Gülümsedi.

Yüzündeki aptal gülümseme ile daha önce ateş yakılmış yere gidip odunları dizdi. Onu izlemeye devam ettim. Odunları tek tek dizip ahşap tezgahtaki kibrit kutusunu alıp birer tane kibrit çıkardı.

Kibriti yakıp odunların arasına attı. Odunlar alev almaya başlayınca bana doğru dönüp ayağa kalktı. Gülümseyerek yanıma geldi.
"Sen beni neden izliyorsun bakalım?" diye mırıldandı.
"İzleyemez miyim?" Elini çenemin altına koyup ona bakmamı sağladı. Bana bir nefes kadar yakınken kalbim can çekişiyordu.

"Bilmem." dedi örgü örülmüş saçımı önüme alırken. "Sen evlenince bana hep yemek mi yaptıracaksın?" Başımı salladım. "Evet. Sevgili kocamı mutfağa sokup yemek yaptıracağım."

"Sevgili kocam? Güzelmiş bu." dedi çenemi nazikçe okşarken. "Senin dudaklarından bunu duymak da çok güzelmiş." Kızaran yüzümle kıkırdadım.

Örgülü saçımın ucundaki tokayı çıkardı. Tokayı pantolonunun cebine koyup örgüyü kemikli parmakları ile çözmeye başladı. Hafif nemli saçlarım dalgalı bir şekilde serbest kalırken gülümseyerek saçlarıma baktı.

Ormandaki Avcı Serisi (Düzenleniyor)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora