bulutun yanlışını düzeltmek için kısık sessimle

"vurduğum için."

bulut elindeki tepsiye hala yüzüme bakarken yataktan kalktım
yatağa kenetlenmiş vücudum ayağa kalkmayı bile garipsemiş sendelenmişti.
dizlerim aylak aylak dururken derin bir nefes alıp duvardan destek aldım

"bulut? yanlış söyledim desene."

yutkunarak bitirdiğim cümlemin ardından bulut kafasını aşağıya çevirirken dudağından beni idam edecek o şeyi söyledi.

"demir ölmüş."

gözlerim dolmaya başlayınca sanki O an tekrar bulmuştu beni o gece tekrarlanıyordu benim için.
kafam kendiliğinden sallanınca itiraz ederek kabullenmedim.
nasıl kabullene bilirdim?demirin ölümünü.
o ölemezdi gidemezdi beni böyle bir cehenneme sokup öylece sessiz sakin gidemezdi.

bulut gözlerimin içine derin bir ciddiyetle bakarken olduğumuz durumdan sinirlenmiş gibi parlamaya başlamıştı.

"sakin ol efra ölmüş işte!ne yapabilirim olan oldu dirilteyim mi onu?elimde olsa yapardım evet sırf sen şu hâlde olma diye yapardım ama yok işte o gün o silahi keşke sıkmasaydım ama sıktım ulan.!"

her seferinde bambaşka bir şoka giriyordu vücudum put gibi kalmıştım.
göz haralerim tir tir titreken bulutun soluğu soluğuma değecek kadar yakınıma yaklaşmıştı elindeki tepsiyle

"derin nefes al ver gel otur şuraya"

bulutun sözleri göz haralerimi deliye çevirirken،vücudama sinen hüzünlü sinire hakim olamıyordum.
ben böyle normal davranmazdım! Demir ölmüştü..

"ss-en nasıl böyle normal olabiliyorsun?senin kardeşin ikizindi o? ölmüş işte ölmüş...
bulut nasıl bu kadar gevşek davaranabilirsin!"

bulutu bir hışımla itip elindeki tepsiyi yere serdim kendime hakim olamazken elimi ağzıma götürdüm içimdeki dinmeyen çığlıkları tutmaya çalıştım bulut bana şaşkın ve tedirginlik içinde bakarken ben kriz geçirmemek için çaba sarf ediyordum.
demirin ölümünü kabulenemezken ne yapacağımı bile bilemiyordum delirmek istiyordum herşeyi kırıp dökmek çığlıklarımı özgür bırakmak ben..b-en biraz olsun acımı yaşamak istiyordum ama olmuyordu
demir gitmişti ölmüştü..bir ay tam bir ay mücadeleden sonra böyle gitmek ona hiç yakışmamıştı tüm bunlara rağmen ben demire ölümü yakıştıramıyordum..
sinirlenememiştimona bu denli kızgınken bana bunu bile layık görmemişlerdi üst üste darbelerle beni bu deliğin içine sokmuşlardı..

"siz benden ne istiyorsunuz?ne istiyorsunuz ne! n-eden bana bunları yaşatıyorsunuz neden?ben bunları hak edecek ne yaptım?halime bak bulut demir öldü diyorsun hiç çekinmeden senin için bu kadar kolay mi?dem-i-r ölemez hayır.."

beni son kahreden demirin ölümü olacaktı..
tam bir ay ona kızgınlık bille besleyemedim içim de bastırdım öfkeyi,kini,nefreti kusmak istesemde katlandım.
sırf iyleşsin diye belki belki..ona kızgın olmadığımı hisseder de uyanır diye iyileşir diye!bana bunları yaşatmasına rağmen her saniye göz yaşlarımı o son gördüğüm kanlı bedeni için harcadım bb-en onun için dua bile ettim..

aklım bir ay önceki kıyametimdeyken aslında bitmemişti her geçen gün alev alev harlanıyordu kıvılcımlar bana sıçrayıp yakıyordu tenimi cayır cayır..ben o mahşere hapsolmuştum.

tam üç saattir yerde oturuyordum ayaklarım uyuşmuş soğuk her tarafına işlemişti karnımın ağrıması umrumda değildi bedenimin hissetiği acı ruhumun hissettiği acıyla eş değer değildi bu yüzden bir inilti bir göz yaşımı bile vücudumun ağrısı için harcayamazdım.
bulut duvara çömelmiş bana bakarken saatlerdir beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

"çiçeğim ne olur kalk hadi"

bulutun sessine karşılık hiç tepki vermedim karmakarışık dağınık saçlarım yüzümü kapatırken sadece sallanıyordum.
demir saçlarımı severdi o iri elleri belime dolanınca saçlarım ellerini öterdi.herşey bu karayken siyahken belkide biz birbimizin renkleriydik.
aklıma düşen düşünceyle sendeleyerek ayağa kalktım bulutta hemen ayağa kalkıp yanıma gelmişti.
onu umursamayrak koridorda ilerledim ayağıma saplanan kırık camları umursamazken korkutucu görünüyordum

"ne yapıyorsun efra!"

bulut bacaklarıma elini dolmaya çalışıp beni kucaklamaya çalışacaktı ki kısık sessimden beklenemeyecek kadar yüksek bir ses çıkmıştı

"bırak beni!elleme bana dokunma!!!"

bulut ellerini çekerken yüzüne bile bakmadan yürümeye devam ettim banyoya geldiğinde içeri girip küçük çekmeceden makası aramaya başladım  bulut kapıdan ne yaptığımı izlerken makası bulduğumda elime aldım uzun saçlarımı yüzümden çekip düzgünce önüme topladım bir tutam alıp kestim ardından bir tutam daha bir tutam daha.

"yapma efra!ver şu makası bana"

ben saçlarımı düşünmeden keserken bulut elimden makası alıp kafamı sert göğsüne yasladı ona yumruklarımı savururken deli gibi ağlıyordum boğuk çıkan nefesim bulutun göğsünde çırpınıyordu

"bırak beni..b-ırak ne olur öldür beni bulut ne olur.."

hayat çoktan ruhumu almıştı ruhsuz bedenime işkence çektiriyordu tek dileğim bu et yığının bir an önce toprağa gömülmesiydi.
tam yirmi senedir bir kere bile ölümü dilemeyen bir kızken şimdi ölüm için yalvarıyordum..

"şşt alma ağzına ölümü"

bulut darma dağın kesik eğri saçlarımı okşayıp beni sakinleştirmeye çalışırken ben nefes bile alamıyordum

"bulut beni demirin yanına götür son kez..son kez onu göreyim"

onun yanına gidip ne yapacağımı ne edeceğimi bilmiyordum sahi onu o halde görmeye nasıl dayanabilirdim.
demirim dehşet verici hali gözümün önüne gelince gözlerim kararmaya başlamış göz harelerim koyulaşıp başım dönmeye başlamıştı vücudum kendiliğinden kendini salmıştı göz kapaklarım kapanınca tek hissettiğim derin boşluk hissiydi.




Mafya Where stories live. Discover now