Annem babama o kadar bağırmıştı ki boğazının yırtıldığını düşünmüştüm. Fakat annem polise şikayet etmek yerine sadece boşanmayı tercih etmişti. O günden sonra annemle iletişimimiz kesilmişti. Benimle konuşmak yerine yemeği hazırlayıp masanın üzerine bırakırdı. Kendi kendimi yetiştirdiğim evde böylece tam dört yıl geçti.

Bir yıl önce bir arkadaşının tavsiyesiyle psikolojik yardım alan annemin bana karşı olan tavırları o kadar değişmişti ki dört yıl önce unuttuğu kızını hatırlamıştı. Ben tek varlığım olan annemde suç bulmayıp affetmiştim.

...

Burnuma dolan hastane kokusuyla araladım gözlerimi. En son ıslak bankta, yağmur altında uzanıyordum. Şimdi ise hastane yatağındaydım. Halsizce kafamı odanın yanındaki cama doğru çevirdiğimde camın ardında bekleyen yorgun yüzleri gördüm. Aras, annem ve Kiraz. O yoktu. Neden bekliyorum ki yaptıklarım yüzünden ölürsem bile umurunda olmamalıyım.

Doktor kontollerimi yaparken gözlerimi açtığımı farkettiğinde gülümsedi. "Nasıl hissediyorsun kızım."

İçten tavrına hissiz karşılık verdim herkese yaptığım gibi. "Biraz yorgunum sadece. Ne oldu bana?"

"Parkta bayılmışsın. Seni fark eden biri ambulansı çağırmış."

Daha fazla konuşmayacağım anlayan doktor son kontrolleri yaptıktan sonra dışarı çıktı. Tek odağım pencereye baktığımda, doktora ne olduğunu sorduklarını duyabiliyordum.

" TİA, yani Geçici İskemik Atak. Bayılmasının sebebi buymuş. İleri düzey olmadığı için şu anda iyi. Kan sulandırıcı alması gerekiyor. Düzenli olarak kan damar cerrahına kontrol ettirirseniz iyileşecektir. Fakat ilgili davranmazsanız ilerleyen zamanlarda fizik tedavi alması gerekebilir. Kızımızı görebilirsiniz ama çok yormayın. Onu üzecek şeylerden kaçının." Doktorun ağzından çıkanlar benim sağlığımla, benim hayatımla ilgiliydi fakat umurumda mıydı? Hayır.

Doktorun yanlarından ayrılmasını bekledikten sonra kapıdan içeri giren sevdiklerimle başbaşa kaldım.

Bir kişi eksikti. Sanırım hep eksik olacaktı. Ben onu tamamlayamazdım, onun beklentilerini karşılayamazdım belki ama onu o kadar çok severdim ki Şirin'den, Aslı'dan, Leyla'dan bile çok severdim. Ama kalbim istese de beynim bunu kabul etmiyor.

"Nasıl hissediyorsun annem. İyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?" Düşüncelerinden sıyrılıp annemin kollarında buldum kendimi. Ağlamıştı. Ağlayan sadece annemdi ama Aras ve Kiraz'ın da üzüntüleri yüzlerinden anlaşılıyordu.

"İyiyim anne. Biraz kemiklerimde ağrı var ve yorgunum sadece." Annem yanaklarıma sıcak birer öpücük bırakıp geri çekildi. "Ben bir lavaboya gidip geleyim." Annemin üzerimden çekilmesini fırsat bilen Kiraz kollarını sarmıştı bana. Kulağıma fısıldadı. "Babamı kaybettikten sonra sen de gidiyorsun sandım." Koyu kahve gözlerinden omuzuma yaşlar akmaya başlamıştı.

Ellerimi sırtına sardım. "Korkma birşey olmaz bana." Zoraki gülümsememle pek memnun olmamış gibi bakıyordu ama yorgunluğuma verip uzatmadan kalktı üzerimden.

Kiraz'ın da benden uzaklaşmasıyla gözlerim odanın diğer ucundaki Aras'a takıldı. Ona kollarımı ben açtım. Kimseye açmadığım kollarımı Aras'a açmıştım. Hiçbir erkeği kabul etmeyen ellerim ona dokunmuştu.Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı ve kendine yatağın kenarında yer buldu. Dostça, sıcacık sarıldı. Ona karşı nedenini bilmediğim bir şekilde çok yakın hissediyordum.

Geri çekildiğinde gözlerinin dolduğunu gördüm. Ona hiçbir şey demeden Kiraz'a yöneldim. "Kiraz, şey annem gelmedi bir bakar mısın birşey mi oldu acaba?"

"Tabi ben bakayım Gönül Teyzeye." Kiraz odadan çıktığı an gözlerim tekrar Aras'ı buldu. "Neden ağlıyorsun. Senin için ağlanacak kadar önemli birisi miyim?"

Gözlerini gözlerimden çekti. Utanıyor muydu cidden. Elleriyle oynamaya başladı. Ona biraz zaman tanıdım. Eminim şuan cümlelerini toparlamaya çalışıyordu. Kafasını kaldırmadan uzanıp elimi tuttu.
"Benim yüzümden oldu. Baray'ın ağzından laf almak zor tabi. Kendim anladım. Kavga mı ettiniz. Ben sadece sizi yalnız bırakmak istemiştim. Hani atölyeye ilk sen girdin ya biz Baray'la biraz konuştuk bende içeri girmesini istedim. Çok yanlış yaptım biliyorum. Özür dilerim."

Hızlıca kurduğu cümlelerin karşısında şaşkınlığını gizleyemedim. Kendini suçluyordu. Hemde hiç suçu olmadan. Ellerinin arasındaki elimi sıktım güven verebilmek için. İnan ki senin hiçbir suçun yok. Benim kafam biraz dağınıktı. Ondan yani önemli birşey değilmiş zaten. Üzme kendini."

Annem ve Kiraz'ın içeri girmesiyle onlara doğru çevirdim kafamı.

"Kızım iki saate çıkabilirmişiz. Eve gidelim sana o kadar iyi bakacağım ki." Heyecanla kurduğu cümleler karşısında hevesini kırmamak için hiçbir şey söylemedim.

...

Kapının önünde duran taksiden ilk inen annem, dışarıdan benim kapımı açıp inmeme yardım etti.

"Anne sorun yok yürüyebiliyorum."

Hemen karşı çıktı. "Hayır olmaz. Senin artık çok mutlu olman gerekiyormuş. Hem sen hastanede kemiklerim ağrıyor dememiş miydin?" Annem sıkıca belimden kavramışken birinci kattaki evimizin kapısına ulaşmıştık. Bir kolu hâlâ belimdeyken çantasını karıştırmaya başladı. Anahtarı bulup hızlıca kapıyı açtı. Ben eğilip botlarımı çıkartırken, o da ceketini askıya astı ve elini omuzuma atıp salona doğru yürüdük.

Annem olduğunun bir yıldır farkına varmıştı, dört yıl aradan sonra ama şimdi çok farklıydı ve sanırım hayatta kalan tek varlığı olduğumdandı.

Dedem ve anneannem aynı anda bir trafik kazasında vefat etmiş. Annemler üç kardeşlermiş. Teyzem dört ay önce, dayım ise annem daha bekarken vefat etmiş. Bu yüzden dayımı hiç görmedim fakat teyzemle çok iyi anlaşırdık. Evimize ancak o geldiği zaman salona geçip otururdum. Sohbet eder dertleşirdik tek kalınca. Teyzem ölmeden önce bekardı fakat iki yıl öncesinde boşandığı birde eniştem vardı. Kumar oynar, tüm parayı orada yerdi. Teyzemin çalışmasına izin vermediği gibi birde şiddet gösterirdi. Benimde her seferinde boşanmasını önerdiğimden artık ona da mantıklı gelmeye başlamıştı ve yollarını ayırmıştı o adamdan.

"Kızım ne izlemek istersin? Ben bir şey bulamadım." Televizyonda gezinip bir şey bulamayınca kumandayı bana uzattı. "Al sen bir şeyler aç. Bende o sırada mısır falan patlatayım." Annemin mutfağa doğru ilerlemesiyle internetten en sevdiğim, her izlediğimde annemin yanımda olmasını hayal ettiğim ve tam altı kere izlediğim dram filmini açıp durdurdum. Kollarımı bağlayıp geriye yaslandığımda boğazımın yandığını fark ettim. Bir kaç saattir hiç su içmemiştim.

Hani sana çok iyi bakacaktı? Susayabileceğin aklına bile gelmedi.

Dikkatli bir şekilde koltuktan kalktım. Mutfağın kapısının önünde fakat kapıyı açmayı parmaklarım istemedi. Orada çakılı kalmama sebep olan bir ses geliyordu içeriden.




Ayyyy bu bölümünde sonuna geldik. Biliyorum bölümler biraz kısa ama inanın hep diyorum ki bu bölüm uzun olacak ama kısa kesesim geliyor.😁

Sizce devamında neler olacak tahminlerinizi alayım.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın. 💐😚💗

BERGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin