14. Bölüm: Kara Gün.

Zacznij od początku
                                    

Aklım hâlâ Evgin'deydi.

"Günaydın!" dedi Sasha bizi gördüğünde. Hemen Can'a koştu ve onu kucağına aldı.

"Günaydın." dedim gülümseyerek. Savaş da ayağa kalktı ve yanımıza geldi.

"Evgin nerede?" diye sordu.

"Yukarıda, odamızda." dedim. "Bugün pek iyi değil gibi..."

"Öyledir, tabi..." dedi başını öne eğerek. Sasha bana çaktırmamaya çalışarak dirseğiyle Savaş'ın koluna vurdu.

"Neden?" diye sordum. "N-niye üzgün olsun ki Evgin?"

Benden bir şey saklıyorlardı.

"Şirkette işler aksadı biraz, ona canı sıkılmıştır diye dedim..."

Yalan söylüyordu.

"Babasına da canı sıkılmış olabilir. Her şey olabilir, neyse, siz Can'la neler yaptınız?"

Konuyu dağıtmaya çalışıyordu.

"Ona bakamam sanıyordum." dedim gülümsemeye çalışarak. "Ama çok uslu. Hiç zorlanmadım."

Sohbet arasında Zahit baba merdivenlerden inmeye başladı. Biz anında ciddileşip ayağa kalktık.

"Günaydın baba." dedik tek tek.

"Günaydın çocuklar." Masanın başına oturdu Zahit baba. Ben de önce Can'ı mama sandalyesine oturttum, daha sonra yanına oturdum.

"Aferin kızım," dedi Zahit baba. "Sabah akşam demeden, kendi çocuğun gibi baktın Can'a. Sayende anne ve babasının yokluğunu fark etmedi.

"Sağ olun baba." dedim gülümseyerek. Kendimi anneymiş gibi hissettim o an.

Kendi çocuğuna sahip çıkan bir anne.

"Sen bir şey yemiyor musun kızım?" dedi Zahit baba tabağımın boş olduğunu görünce. O sırada ben Can'a yemek yediriyordum.

"Yok, ben sabahları bir şey yiyemiyorum baba..."

"Alışırsın umarım."

"Teşekkür ederim baba, umarım..." dedim başımı öne eğerek.

"Nerede bizim çapkın?" diye sordu Zahit baba Savaş'a.

"Yukarıdaymış baba." diye cevap verdi Savaş. Oldukça saygılı ve ciddiydi.

"Aynı konu mu yine?" diye sordu baba anlayamadığım bir şekilde.

Savaş sadece başını salladı.

"Yeter artık, her yıl aynı şey. Unutamadı gitti."

Zahit baba benim anlamadığım şeyler söylerken Sasha ve Savaş adeta benim anlamamam için yalvaran gözlerle bakıyorlardı.

"Gözün Evgin'in üstünde olsun, çıkmasın bugün dışarı. Yine barlarda sürtüp olay çıkarmasın gece yarısı."

"Tabi, baba..." dedim Zahit babaya. Can'ın yemeği bitince ayağa kalkıp onu sandalyeden indirdim. "Afiyet olsun size."

Can'ın elinden tutup merdivenlere doğru yürürken aklımda tonla soru vardı.

Bugün ne olmuştu?

Odaya girdiğimde Evgin'in camdan dışarı bakarak içki içtiğini gördüm. Artık kadehe koymayı bırakmış, direkt şişeden içmeye başlamıştı. Elinde neredeyse yarısının bittiği bir şişe, ve yerde boş olan iki şişe daha vardı.

Can'ı öğle uykusu için kucağımda sallamaya başlamıştım. Evgin odaya girdiğimden beri yüzüme bakmamıştı.

Can uyuduğunda onu yatağa bıraktım. Evgin'in yanına gidip gitmemekte kararsızdım ama şu an onu kendi haline bırakmak en iyisi olacaktı.

Saatler geçmişti. Evgin'de hiç değişiklik yoktu. Yerdeki içki şişelerinin sayısı artmıştı. Artık sayamayacağım bir hale gelmişti.

Evgin'e her baktığımda gözünün dışarıda olduğunu görüyordum. İçkiyi su gibi içiyordu, ki ben suyu bile böyle içemezdim.

Tek kelime etmeye bile cesaret edemedim. Can uyandığında onu kucağıma alıp yere indirdim ve elinden tutarak odadan çıkarttım.

Normalde odamdan çıkmazdım, ama belli ki yalnız kalmaya ihtiyacı vardı Evgin'in.

Aşağı indiğimde Savaş ve Sasha'nın konuştuğunu gördüm.

"Kız, sen hiç inmezdin aşağı, ne oldu?" dedi Sasha beni görünce. Can'ı oyuncaklarıyla oynaması için birkaç oyuncağını önüne bırakıp Sasha'nın yanına oturdum.

"Evgin'i yalnız bırakmak istedim." dedim. O sırada Savaş, Can'la beraber oynamaya başlamıştı.

"Çok mu kötü?" dedi Sasha.

"Bugün bir kere bile bakmadı yüzüme. Sabahtan beri durmadan içiyor."

"Hadi ya?" dedi Sasha sessizce, Savaş'ın duymaması için. Başımı aşağı yukarı salladım.

"Sasha, bir şey isteyeceğim senden." dedim doğrularak. İsteyeceğim şeyi ikimizde çok iyi biliyorduk.

"Ezgi-"

"Bana, Evgin'le ilgili neler olup bittiğini anlatmanı istiyorum." diyerek sözünü kestim onun.

"Ezgi, benden her şeyi iste ama bunıu isteme..." dedi Sasha.

Konu beklediğimden daha ciddiydi.

"Aksine, senden bir tek bunu istiyorum." dedim ve derin bir iç çektim. "Bak Sasha, bu evliliği bende istemiyorum, biliyorsun. Ama ben, aşık oldum... Ona ne olduğunu öğrenmek istiyorum sadece."

Gözlerim dolmuştu.

"Bunu onun anlatması daha iyi olur." dedi, gözlerimin içine bakamıyordu.

"Neden? Ne olabilir ki en fazla?"

"Bak, Evgin bunu benim anlattığımı öğrenirse beni öldürür." dedi, oldukça ciddiydi.

"Söylemem ben senin anlattığını. Lütfen, bir tek bunu istiyorum."

"İyi, tamam... Anlatacağım." dedi.

"Anlat." dedim bir zafer edasıyla.

Sasha tam anlatmaya başlamıştı ki yukarıdan büyük bir gürültü gelmesiyle yerimizden sıçradık.

"Ne oluyor ya?" dedi Sasha. Bir gürültü daha geldi.

"Evgin..." diyerek ayağa kalktım. Sasha beni kolumdan tutup durdurdu.

"Ezgi, gitme. Yalnız bırak onu." dedi Sasha endişeyle. O sırada Savaş da sesleri duyup yanımıza gelmişti.

"Bu ses ne?" dedi şaşkınlıkla.

Cam kırılma sesleri.

"Kendine zarar verecek. Bakmak zorundayım." dedim kolumu çekerek. Merdivenlere koştum ve hızla yukarı çıktım.

Odaya girdiğimde tahmin bile edemeyeceğim bir manzarayla karşılaştım.

Yer cam kırıklarıyla doluydu.

"E... Evgin?" Beni duymuyordu bile. Boş içki şişelerini fırlatmaya devam ediyordu.

Ben şokla onu izlerken artık durması gerekiyordu.

Çünkü elleri kan içindeydi.

Bu, onun en kara günüydü.

Evet. Evet, Evgin. Ben hep kaybederim.

Ama sen sakın kaybetme.

RastlantıOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz