2.Bölüm:Acı Derinlikler

59 37 2
                                    

Acı gerçekler hep can yakardı. Hiç kimsenin bilmediği sırlarımı sadece Vale ve ben bilirdik. Çünkü biz onunla yılları geride bırakmıştık. Aslında kimseye güvenemezdim ama Vale çok iyi bir dost, bir sırdaş, bir arkadaştı. Çok seviyordum. Vale'yi. Sırlarımı kimseyle asla paylaşmazdım. Ta ki Vale'yi tanıyana kadar. Ben sadece Vale'ye güveniyordum. Ama onun da benim arkamdan hançerlemeyeceği ne malumdu? Tamam güveniyordum ama ben birine daha güvendiğimde hep böyle olurdu.
Bir arkadaşım vardı. Sadece bir arkadaş. Ona güvenip sırlarımı vermiştim. Hayır, Vale değildi. Gaye'ydi.
O zamanlar en güvendiğim arkadaşım oydu.
Ve ileriki yıllarda da iyi arkadaş oluruz belki, sırlarımı yine paylaşırım diye ümit etmiştim.
Fakat nafile...
ŞİMDİ
Evet, yeni birini daha tanımıştım bugün.
Efe. Barkın'ın arkadaşı Efe.
İyi birine benziyordu. Ama sadece dış görünüşüne bakmamak lazımdı. İç görünüş daha önemliydi. Yani benim için.
"Ee Efe, anlatsana kendini İlay'a" dedi Barkın.
Tanıdığım ve bu zamana kadar tanıyacağım insanlar elbette ki olacaktı.
Efe söze başladı:
"Ben Efe" dedi Efe.
"Bunu biliyoruz zaten, başka yok mu anlatacağın?" dedi Barkın.
"Tamam o zaman. Şimdi yenge-" dedi Efe ve Barkın'ın karnına bir yumruk atmasıyla sözü kesildi.
"Pardon, valla kaçırıyorum ağzımdan." dedi Efe. Ve hala öksürmeye devam etti.
"Normal bir vatandaşım işte. Normal bildiğin bir vatandaş. Sıradan. Ama bir o kadar da eğlenceli biriyimdir. Beni tanıdıkça anlarsın." dedi Efe göz kırpıp ve sözü Barkın'a devretti.
Ama ben sözünü kestim ilk önce ve ben söze başladım.
"Belli. Çok iyi birine benziyorsun, seni tanıdıkça anlayacağıma eminim." dedim ve sözü Barkın'a bıraktım.
Barkın'ın bir özelliğini de şuan burada anlamıştım.
Sözünün bölündüğü zaman göz deviriyordu.
Ve ben bunu öğrendiğimden beri bunu sürekli yapıyordum ve şimdi de göz devirmişti. Sözünü böldüğüm için.
" Kalksak mı artık. İlay seninle başka sefere bir daha buluşalım mı? Başka şeyler de konuşmam lazım" dedi Barkın.
"Ne konuşucaksın?" diye sordum. Merakla.
"Şuan burada söyleyemem. O da bana kalsın. Hatta biz buluşmayalım. Ben sana mesaj atayım direkt" dedi Barkın.
"Oo numaralar verilmiş-" dedi Efe ve ardından karnına yeniden yumruk yemesi bir oldu.
Öksürdü yine.
"Sen beni çıldırtmaya mı çalışıyorsun?" dedi Barkın.
"Asıl sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun . İkide bir yumruk sallıyosun?" dedi Efe.
Ve Barkın yine göz devirmişti. Bir şey daha fark etmeme neden olan sinirlenmesiydi. Sinirlenince de çok tatlı oluyordu ve göz deviriyordu.
Hayır, tatlı değildi.
"Ne bakıyosun İlay? Dalıp gittin yine. Cevap versene buluşalım mı tekrar yoksa mesaj mı atayım? Yoksa evine cevap vermen için baskına mı geleyim? dedi Barkın.
Bu adamdan bazen korkuyordum. Ne yapacağı belli olmuyordu.
Ama benim de olmuyordu. Belki de çok ortak noktamız vardı.
"Dalmışım kusura bakma. Mesaj atma buluşalım." dedim dalmaktan vazgeçerek.
Neye daldığımı da bilmeden. Belki de onun babama benzeyen gözlerini izliyordum.
"Bu kız sana mı yürüyor ben mi yanlış düşünü-" dedi Efe. Gerçekten de çok konışuyordu.
"Efe, gerçekten öldüreyim mi yoksa bu sefer sen mi defolup gidersin? " dedi Barkın.
Gerçekten de bazen sinir bozabiliyordu ama sevmiştim Efe'yi.
Eğlenceliydi gerçekten de dediği gibi.
"Üff tamam ben defolup giderim ama tek birşey daha söyleyeceğim." dedi ve Barkın'ın birşey demesine izin vermeden hemen tekrardan sözü devraldı.
" Bu kız gözlerinin içine dalıyor. Ne bakıyosun abla. Bok mu var?" dedi ve gerçekten defolup gitti.
O sırada ben de ayağa kalkıp
" Seni-"dedim ve devamını getiremeden beni Barkın yerime oturttu.
Eğlenceliydi fakat çok sinir bozuyordu. Keşke Barkın'ın yanına oturacağına benim yanıma oturdaydı diye dileklerde bulundum ama artık çok geçti.
Gelmiş benimle tanışmış, Barkın'ın yanına oturmuş, sonra sinirlerimi bozup defolup gitmişti.
"Sen onu takma. Bazen sinir eder ama  hatta bazen değil her zaman eder fakat bazen de gerçekten canından çok sever. Daha fazla tanıdıkça anlarsın." dedi Barkın.
Ben pek birşey demedim fakat artık restorandan ayrılma sırası gelmişti.
Çünkü Vale'yle buluşacaktım. Sinemaya gidecektik. Ve bu olanları anlatmam gerekiyordu. Hatta daha Barkın ile tanıştığımı da bilmiyordu.
" Kalksak olur mu? "dedim Barkın'a.
Biraz düşündü fakat ne düşündüğünü anlamadım. Ama kalkmak bu kadar zor olamazdı. Neden derin düşüncelere dalmıştı. Ayrılmak mı istemiyordu? Ya da ben mi yanlış düşünüyordum? Ama derin düşüncelerinden ayrılmış bana dönmüştü sorumu cevaplamak için.
"Peki. Kalkalım. Ama bir dahaki sefere geç kalma. Daha fazla konuşuruz" dedi Barkın.
"Tamam. Söz veriyorum o zaman." dedim Barkın'a doğru.
Kafasını onaylar gibi salladı. Ardından kapıyı gösterdi çıkmamız için. Ve ardından üstümdeki elbiseyi düzelterek kalktım çünkü elbise dardı.
"Seni nereye gideceksen bırakayım. Eve gidiceksin büyük ihtimalle." dedi Barkın fakat ben
"Hayır, teşekkür ederim. Benim evim uzak değil zaten" diyerek reddetmiştim.
O da daha fazla uzatmamış,
dediğimi onaylamıştı.
Ardından restorandan çıkmıştık. Birlikte. Daha sonra benim evim sağda onun evi solda olduğu için ayrılacakken:
"Biz buluşmayalım. Hatta mesajlaşmayalım." dedi fakat ben sözünü kestim.
"Nerde konuşacağız o zaman?" diye sordum.
"Ben aslında pek dışarı sevmem. Evde oturmayı tercih ederim. Dışarıda rahat edemeyiz. Ama evde rahatça konuşuruz. İlk defa buluşacağımız için o yüzden restorana getirdim seni. Çünkü biraz tehlikeli olabilir dışarıda konuşacaklarımız. İnsanlar polisi felan arar başıma bela alamam" dedi ve beni bekledi onaylamam için.
Biraz düşündüm. Çünkü daha önce hiçbir erkeğin evine gitmemiştim.
"Tamam ama sadece 1 saat" dedim. Tedirgin olmuştum çünkü.
Ve son sözü de ben söyleyerek konuyu kapattık. Ardından ayrıldık restoranın önünden.
Evime doğru yürürken üstüme yapışık elbiseyi düzeltmeye çalışıyordum.
Elbise giymekten nefret ederdim. Ama bugün ilk defa buluşacağımız için giymiştim. Ve büyük ihtimalle de bir daha giymezdim.
Vale'yle sinemaya gideceğimiz için rahat birşeyler giymem gerekirdi. Düşüncelere dalmışken evime yaklaşmıştım.
Hızlı adımlarla yürüyordum.
Çünkü gerçekten de buna da geç kalacaktım.
Artık evime gelmiştim ve kapıyı anahtarımla açtım. Ardından elimdeki siyah çantayı yatağın üzerine attım. Daha sonra dolabımı açtım. Üstüme rahat birşeyler aldım. Ve onu da yatağın üzerine attım.
Ardından üstümü giymeden çantamın içindeki telefonu aldım. Ve beklemediğim birşeyle karşılaştım.
Vale 102 kere aramıştı.
Ama benim telefonum uçak modunda olduğu için duymamış olabilirdim.
Ardından telefonu aldım elime tekrardan ve Vale'yi sinirlendireceğimi bile bile aradım.
"Sen neredesin açmıyorsun telefonlarını" dedi açar açmaz.
Hatta daha birçok kelime söyledi. Vale'nin dırdırı çekilmezdi.
Fakat kendimden telefonu 2 metre uzaklaştırdığım için duymuyordum.
Ardından ben de sözünü kestim.
"Vale,anlayıp dinlemeden konuşma. Sana herşeyi anlatacağım. Söz veriyorum ama ben 1-2 dk belki geç kalabilirim" dedim ve telefonu kapattım.
Ardından yatağa fırlattığım rahat kıyafetleri aldım.
Ve üzerimdeki şık ama bir o kadar da rahat olmayan siyah elbiseyi üzerimden attım.  Ve silahı da çıkardım. Bu elbiseyi bugün ilk defa giymiştim. Ama umursamadım.
Ardından rahat kıyafetleri alıp giydim.
Çantayı da yanıma almadım. Telefonu ve anahtarı giydiğim eşortmanın cebine koydum.
Ardından kapının önüne doğru yürürken spor ayakkabılarımı giydim. Sonra cebimdeki anahtarı çıkardım ve kapıyı kapattım, kitlemek için elimi soktuğum an başıma bir silah dayandı.
Arkamı dönecektim ki elimi kelepçelediler.
Ve bir daha da dönemedim.
Ardından başıma silahın arka kısmıyla vuruldu ve bayıldım.
Keşke silahımı çıkartmasaydım...

Hatırladığım kadarıyla beni bir siyah dobloya bindirdiler. Siyah doblolardan korkuyordum.
Ve kafama siyah torba geçirdiler.
Ardından hiçbir şekilde bilmediğim tamamlanmamış inşaat yerine götürdüler.
Daha sonrasını hatırlamıyordum.

Gözlerimi yarı baygın yarı uyanık şekilde açtım. Daha doğrusu açmaya çalıştım.
Ardından bir ses duydum.
"Uyanmaya başlıyor. Kafasındakini çıkaralım mı?" dedi biri. Normalde bir insanı sesinden tanırdım fakat bu sesi hiç duymamıştım.
"Aç" dedi birisi. Tanıdık gelmişti sesi fakat tam algılayamadım.
Ardından kafamdaki torbayı çıkardılar. Gözlerim hala kapalı gibiydi. Açamıyordum. Bir silahla kafama vuruldu. Fakat bu şekilde yıkılmış görünemezdim.
Dik durmaya çalıştım, duramadım.
Gözlerimi açmaya çalıştım, gözlerimi yarı şekilde açabildim.
Ve en sonunda kafamdaki siyah torbayı çıkardılar.
Bir insanın karşına hiç istemediği birisi çıkar mıydı.
Çıkıyormuş demekki.
Yıllar önce ayrıldığım ilişkimin bittiği bir kişiydi.
Hayır, Gaye değildi.
Bu Burak'tı.
Gözlerimi tekrar açmaya çalışmıştım.
Ama bu sefer gerçekten açmıştım.
"Tekrar hoşgeldin sevgilim" dedi. Bir kişinin sesinden insan nefret eder miydi?
Ediyordu.
"Burak" dedim şaşkınlıkla. Ve bu şaşkınlığın da geçmeyeceğini bilerek.
......







Anlaşmalı SavaşWhere stories live. Discover now