Bölüm 6:

65 4 0
                                    

Kendine bir sigara yaktı ve bir nefes çekip sigarayı bana uzattı. Aldığım sigarayı dudaklarıma yaslayıp derin bir nefes çektim o kendine de bir sigara yakarken. Sırtını duvara yasladı ve konuştu. "Bir anlaşma daha yapmak istediğimi söyledim ama değiştirmek de istiyorum."

"Neymiş?" dedim. Sigaramdan bir nefes alıp saçlarımı açtım ve ellerimi saçlarımdan geçirdim. O sırada söylediği sözle ona baktım.

"Asistanım değil sevgilim olmanı istiyorum."

Ben şaşkınca ona bakarken o rahat bir tavırla beni seyrediyordu. "Senin zaten bir sevgilin yok mu Araz?" dedim kendime gelebildiğimde. Bu dediği beni gerçekten şaşırtmıştı. Bunu neden istiyordu?

"Kimmiş bu benim bile varlığından haberdar olmadığım sevgilim?" dedi kaşlarını çatarak. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Telefonumu çıkarıp onun hakkında çıkan haberi açtım ve telefonu ona uzattım. Telefonu elimden alıp haberi okudu.

"Ünlü iş adamı Salih Kandemir'in oğlu Araz Kandemir'in yanındaki bu gizli kadın da kim?"

Diğer habere geçti.

"Araz Kandemir'in yanındaki kadının, Ahmet Sarka'nın kızı Ferda Sarka olduğu ortaya çıktı."

Gülümsedi ve telefonu tekrar bana uzattı. "Buna inandın mı gerçekten?" Biten sigarasını yere attı ve boynunu çıtlattı.

"İnanmamam mı gerekiyordu?" dedim ona bakmayı sürdürerek.

"Yani... baktığın zaman onunla aramda bir şey varmış gibi mi gözüküyor?" dediğinde başımı salladım.

Dosyaları incelemek için Araz'ın evine gittiğimde Ferda'nın onun evinde oluşunun ya da onu kendi odasına göndermesinin başka bir açıklaması olabilir miydi? Aralarında bir şey olduğunu düşünüyordum şahsen. Aman olsa da banane ki zaten. Beni ne ilgilendirir?

"Sana bunu düşündüren ne?" diye sordu bu kez. "Bilmem." diye cevapladım sorduğu soruyu. Aklımdan geçenleri ona söylemek gibi bir niyetim yoktu. Bir şey söylemek için ağzını açtığında telefon melodisi onu susturdu. Telefonunu cebinden çıkardı ve aramayı yanıtladı.

"Ne var Gökay?" dedi yaslandığı duvardan ayrılıp yürümeye başladığı sırada. Peşinden yürümeye başladım. Bir masanın yanında durduğunda bir adım gerisinde durdum. Telefonu omzuyla başının arasına sıkıştırıp iki kadeh şampanya alıp birini bana uzattı. Gülümsedim ve sadece dudaklarımı oynatarak "Teşekkür ederim." dedim. Başını salladı ardından kalabalıktan uzaklaşmak için tekrar yürümeye başladık. Ama bu kez sahile doğru.

Üzerimdeki ceketi düzelttim ve şampanyadan bir yudum aldım.

"Tamam Gökay götürün o zaman geldiğimde konuştururum ben." dedi ve kısa bir es verdi. Söylediği şeyle ürperdiğimi hissettim. Bazen yanında olduğum bu adamın bir mafya babası olduğunu unutabiliyordum doğal olarak. Tabii ki doğal İlsu sanki hayatımızda hiç bir mafya babasının yanında olduk! diyen iç sesime sövmek istesem de bunu yapmadım ve sakince Araz'ın yanında yürümeye devam ettim. Normalde hızlı adımlarla yürüyen adam şimdi gayet yavaş ve sakin adımlarla yürüyordu. Telefonu kapatmasını beklerken şampanyamdan bir yudum daha aldım.

Sonunda telefonu kapattı ve bana döndü. "Kusura bakma açmam gerekiyordu." Sorun olmadığını söyledim ve yıldızlara çevirdim bakışlarımı. "Teklifime bir cevap vermedin." dedi o da bakışlarını yıldızlara çevirdiğinde. "Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bunu neden isteyesin ki?" dedim.

Denizin kenarında yavaş adımlarla yürüyorduk. Hafif esen rüzgar saçlarımı dalgalandırıyordu. Derin derin içime çektiğim temiz hava gerçekten iyi gelmişti. Araz birden durdu ve kendini kumlara bıraktı. Bir eli arkasında kumlara yaslıyken diğer elinde şampanyasını tutuyordu. Yanına oturduğumda bakışları denizden ayrılıp bana döndü.

KARANLIĞIN ZEHRİWhere stories live. Discover now