" Daha adımı bile söylemiyorsunuz "
Yarama dikkat ederek bedenimi doğrulttu. İki elini yüzüme yerleştirdi ve bedenlerimizi neredeyse yapıştırdı.

" Gecem ,Gündüzüm , Varım , Yoğum "  adım ağzından şiir gibi çıkarken adımın yanına getirdiği sahiplik eki ile içim titredi. Gözlerimin içine öyle güzel bakıyordu ki sanki dünyanın en güzel manzarası vardı karşısında

Gözleri şaşkınlıktan ayrılan dudaklarıma bakarken kafasını mümkünmüş gibi biraz daha yaklaştırdı. Benden izin almak istermiş gibi gözlerimin içine bakarken istemsiz yumduğum gözlerimden sonra dudaklarımda onun dudaklarının baskısı vardı.

Öpüşmeden farklıydı bu dudaklarımda dinleniyordu. Küçük küçük öptükten sonra alt dudağımı kavrayıp sakince emmeye başladı. Ellerim boynuma ensesindeki saçlara giderken o bana yardımcı olmak ister gibi belimden tuttu ve kucağına oturtu.

Biri bana gelse ve Bir hastane odasında gecenin saat bilmem kaçında burnundan getiren komutanınla çılgınlar gibi öpüşeceksin dese siktir lan ordan derdim.

Ama şu an tam olarak bunu yaşıyordum. Bedenim artık dayanamazken bende dudaklarımı acemice hareket ettirdim. Bu hareketim ile daha sert kavradığı dudaklarımı bütün gücü ile emmiyor gibiydi. Ağzım aralanırken dilimi dilinde hissettim. Bu çok farklı bir duyguydu. Saatlerce bu şekilde kalabilirmişim gibi geldi o an 

Öpüşmesinin tersine sakinlikte ayırdığı dudakları ile başını başıma yasladı. Kapalı gözlerimin üstünde gezen parmakları ile açtım gözlerimi

" Sen geliyorsun içimin dağınıklığı toplanıyor. Baş köşede beş yüz yıldır var gibisin. Ellerim seni biliyor. Yüzüm sana tapınak. Sen varsın, evim ömrüm sen kokuyor. Bütün kötüler şehri terk ediyor. Sen geliyorsun mahallemde çocuklar koşturuyor. En güzel şarkıları dinliyorum seninle konuşurken. Beş yüz yıldır seviyormuş seni kalbim. İçimdeki eşyalar yer değiştiriyor. Sen geliyorsun her şeyi unutuyor aklım. Aklım güzelliğini almıyor. Senin adın ağzımdan çıkarken, dünyanın en güzel kirpikleri yan yana diziliyor. Sanki denize bakar gibi gülümseyişin takılıyor ellerime. Sen geliyorsun, ben kalamıyorum kendimde.

Yüzümü avuçlarına aldığında, Ellerin annem oluyor.
Bu nasıl kusursuzluk, Biliyorsun değil mi sevdiğim ?"

Eşsiz sesi ile sarf ettiği kelimeler neredeyse nutkumun tutulmasına neden olurken gözlerimi açamadım. Büyük avuç içi yanağımı yavaşça okşarken söyledikleri aklımdan çıkmıyordu. Bu kadar seviliyor olmak içimdeki küçük kızı o kadar mutlu ediyordu ki onun sevinçten zıplamaları bana da yansıyordu.

Karşımda güzel gülümsemesi ile öylece bana bakan yüreğimi hoplatan adama baktım.

" Ben ben " konuşma çabama gülüp büyük elini biraz önce dakikalarca öptüğü dudaklarıma indirdi. " Şii bir şey demek zorunda değilsin sadece şu bil bu saatten sonra bırakmam seni tamam mı Gecem "

Kafamı usulca aşağı yukarı hareket ettirerek söylediklerini onayladım. Onlardan uzaklaştığım dönem Binbaşının etkisiyle neredeyse aynı oranda Asrına da özlem duymuştum. Kabullenemesem bile hayatımdaki yerinin farkınaydım. O benim sevdiğim adamdı. Bundan sonra hayatımı geçireceğim bir dakika bile yanından ayrılmak istemediğim sevdiğimdi.

Vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma toplandığını hissederken en azından biraz rahatlamak için hala kucağında olduğum bedeninin üstünde hareketlendim. " Lavaboya gitmem gerekli " bana söylediği onca güzel sözden sonra ağzımdan ilk çıkan şeyin tuvalet olması da ayrı bir ironiydi. Koltuk altlarımdan tutup beni narince yere bırakırken dengemi sağladığımı görene kadar çekmedi ellerini vücudumdan

ASİWhere stories live. Discover now