imza; karanlığına yıldız olan hiçkimsesini kaybeden ama aynı zamanda bulan adam...


İki gün sonra...

Ruhumun serzenişi tenimi titretiyor, zihnimin uyuşmasına neden oluyordu.

Gözlerim yavaşça kırpılıyor, kirpiklerime sıkıca tutunan damlanın, düşerek intihar etmesine neden oluyordum. Belki de bu bir cinayetti, çünkü bana tutunmasına izin vermiyordum. Bilerek süzülmesine, şalıma bulaşmasına neden oluyordum.

İç çekerek, titreyen çenemi durdurmaya çalıştım. Olmadı. Yüreğim öyle bir sızlıyordu ki, belki de ilk kez bu denli acıyordum. Kendimi fazlasıyla kaybolmuş hissediyordum. Kalbimin sancısı öyle şiddetli ve yoğundu ki, bir yerden sonra nasıl toparlayacağımı unutmuştum.

Sessizce döktüğüm gözyaşları, yüzümü nemlendirmişti. Öyle çok dökülüyordu ki, damlalar, sanki üzerime kara bulutlar çökmüş gibiydi. Elimi sızlayan kalbime bastırarak, gözlerimi kapattım. Başımı araba koltuğuna yaslayarak, gideceğimiz yere kadar, sessizleşmeye karar verdim.

Bir süre sonra araba durmuş, içeriden sadece Turan ve benim nefes seslerimizin sesi gelmeye başlamıştı.

"Biraz daha iyi misin?"

Başımı iki yana salladım. İyi değildim. Uzun bir süre boyunca iyi olacağımı düşünmüyordum. Bir kaç hışırtı sonrası elini elimin üzerinde hissederken, "Çok mu yanıyor canın?" diye sordu. Sesinde saklı kalan bir duygu vardı. Şu an o duyguyu çözecek durumda değildim. Bu yüzden yine başımı salladım. Konuşamıyordum. Sanki konuşsam tekrardan ağlayacaktım.

Turan'ın biraz daha yaklaştığını, tenimde hissettiğim sıcak nefesinden anladım.

"Ağlama." Ağlıyor muydum ben?

Hıçkırıklarım şiddetlenirken, "Turan.." dedim zar zor.

"Söyle nefesim." dedi, elleriyle yüzümü sararken.

Bir elim kalbimde, bir elim, elimin üzerinde olan eline kapandı. "Turan ben annesizliği, annem varken anladım." Hıçkırdım. Kesik kesik nefes almaya başladım. "Ama şimdi o yok ve ben bu kez onun yokluğuyla anlıyorum."

Ellerim gömleğinin yakalarını kavrarken, "Turan, canımdan can gidiyor! Canım gidiyor." dedim ağlayarak. Sonra etrafımızı saran mezarlıklara bakarak, "Gitmiş...Turan benim canım gitmiş." dedi gerçekten gittiğini anlayarak. Bunu anlamak veya hissetmek, gözyaşlarımın dinmesine, dudaklarımın şaşkınlıkla aralanmasına neden oldu.

Avuçları arasında olan yüzümü kendine döndürürken bile mezarlığa bakmakdan duramıyordum. Şimdi benim annem, orada mıydı?

"Aysu..Aysu'm, sevgilim. Ömrüm." Yüzümü sarstı kendime gelmek adına. Gelemeyecektim. "Öyle bakma. Lütfen, öyle bakma."

Nasıl baktığımı bilmiyordum ama gördüğüm kişiler yüzünden ifademin değiştiğini biliyordum. Etrafta sadece onlar değil, polisler de vardı. Ne hoştur ki, muhabirler burada değildi. Elim kapı kulpuna giderken, "İnelim." dedim. Sanki az önce hiç ağlamamış gibi yaparak çok eski ben oldum.

İnmeme izin vermeyerek, "Bir şey var değil mi? Ondan değişti yüz ifaden." dedi, sorgularcasına. Gözlerim Taşkın bey ve ailesinde takılı kalırken, "Bir şey değil, çok şey var." diyerek, sessizce fısıldadım. Ardından hızla arabadan indim. Kapı sesiyle bana dönen aileyi umursamadan, Turan'ın gelmesini bekledim. Şayet buraya onunla gelmiştim. Onu yok sayamazdım.

YABANCI NEFES (3 HAFTAYA DÜZENLENECEKTİR)Where stories live. Discover now