Pınar evde olan herkesi göndermiş, yanlız başına kalmıştı. Elinde sevdiği adamın ona bıraktığı ahşap kutu, karşısında iki büyük boy valiz, masanın üzerinde bir gitar, bir de keman kutusu vardı.

Pınar bu evden ayrılmadan önce bu kutunun içindekileri okumak istiyordu. Kuzey’in hayatını gerçekten bilmek istiyordu. Kapalı bir kutunun içinde sakladığı şeyleri öğrenmek istiyordu. Onu yoran, boğan şeylerdi çünkü bunlar.

Neden kaçıyordu Kuzey? Bunu bilmek istiyordu. Kutunun kapağını yavaşça kaldırdı. İçerisinde olan bir şey gözünü almıştı. Ne olduğunu merak etti Pınar. Kutuyu tamamen açtığında kağıtların üzerinde duran bir kolye gördü. Kolyenin ucunda parıl parıl parlayan bir melek vardı.

Melek taşlarla süslüydü. Bu yüzden çok fazla parlıyordu. Kolyenin altında ki bütün kağıtlar siyahtı. Sadece bir kağıt beyazdı. İlk önce beyaz kağıda uzandı eli. Kolyeyi avucunun içinde sıkı sıkı tuttu.

Sevgilim, umudum, cennete ki en güzel köşem. Sen bunu okuyorsan eğer bedenim çoktan toprağa karışmış vaziyettedir. Sakın ağlama ama, ruhum hala senin yanında, küçük cennetim. Hediyemi aldın mı? Nasıl? Beğenmezsen kolyeyi benim mezarıma göm. Annemin kolyesiydi. Babam bu kolyeyi ikisi beraber şehit düşmeden saniyeler önce takmış boynuna. Nereden bildiğimi sorgulama. Pamuk kadınıma git. İlk önce onun yanına git. Ona öldüğümü söyle, tatlı bir dil kullan. Ha birde, üzülme olur mu? Hayatına devam et. Sev, sevil, yeniden aşık ol. Çocukların olsun boy boy. Bir kızın olursa ismini Melek koy, olur mu?

Seni seviyorum.
Kuzey Ekin Balaban (Lev)

Gözünden bir kaç damla yaş aktı Pınar’ın. Zaten şu sıralar gözleri bir şelaleden farksızdı. Bir ürperti hissetti sonra boynunda. Bir şimşek çatı dışarıda.

Takmalı mıydı bu kolyeyi? Çok fazla düşünmedi Pınar. Kendinin ve Kuzey’in alyansını da geçirdi kolyeye. Bir de evlenme teklifi aldığı yüzüğü koydu yanlarına.

Daha sonra ise kolayca boynuna taktı kolyeyi. Tişörtünün içine attı. Hava buz gibiydi ama onun içi yanıyordu. Pınar elini başka bir kağıda değdirdi. Hemen eline aldı kağıdı.

Ah benim Pera’m. Hiç bir şeyden haberi olmayan masum bebeğim. Seni tanıyalı daha sekiz ay oldu biliyor musun? Bunu neden yazıyorum, neden yazma ihtiyacı duydum bilmiyorum. Anlatacak kimsem yok, belki ondandır. Seni ilk gördüğüm an daha önceden kalbimde zaten varmışsın gibi hissettim. Bugün tam sekiz ay oldu buraya geleli. İlerde ne olur, sana açılır mıyım, şehit mi düşerim, yoksa yaşar mıyım? Hiç bir fikrim yok. Tek bildiğim şey eğer sana açılamasam bile her zaman seni kalbimde hissedeceğim. Sana üzülüyorum Pera. Buradan alıp götürmek istiyorum. Gördüğün işkencelerin acılarını bende çekiyorum. Aşk bu mu? Ben aşkı bilmiyorum Pera. Yarını belli olmayan bir adamla yaşamak ister misin? Onu kalbine almak ister misin...? Onu da bilmiyorum. Tek bildiğim şey sen beni istemesende, ben seni istiyorum. Bir gün buradan beraber çıkacağız, inanıyorum buna. Alex denilen o şerefsizi beraber yıkacağız. Bu sana yazdığım ilk şey, belki de son. Seni seviyorum, bir gün beraber olmamız dileğiyle.

Lev (Ekin Balaban)

Dili tutulmuştu Pınar’ın. Kuzey asla hislerini belli etmemişti. Pınar ona yavaş yavaş aşık olmuş, Kuzey ondan sonra açılmıştı. Tabi ordakiler Kuzey ve Pınar değildi, ordakiler Lev ve Pera’ydı.

Gri Asker Where stories live. Discover now