1. Bölüm

8 2 2
                                    

Çağla Rüzgar Eren Ağzından

"Biiip Biiip"
Yine alarmımın o lanet olası sesiyle uyanmıştım.
"Senin alarmına da bip sesine de sıçıcam" dedim sinirle ve yavaşça alarmı kapattım. Normalde telefonu duvara fırlatırdım ama telefondu sonuçta, benden pahalıydı.
"Derse de geç kaldım" dedim ve sesli bir şekilde küfretmeye başladım, bu sesime Şimal uyanmıştı.
"Lan iki gramlık uykumuza da sıçtın"
"Ne iki gramı lan, sallama!" dedim "Ayrıca sabaha kadar dizi izleyen ben değilim!"
"Aynen kanka zaten ben gece dörde kadar internette takıldım aynen" dedi Şimal.
"Kavganın sırası mı? Derse geç kaldık salak!" dedim ve kendimi tutamayıp kafasına bi' tane geçirdim ve Şimal çığlık attı.
"Lan asıl uykumuza sıçan ikinizsiniz! Bi' kesin sesinizi zıbarın daha 2 saat var dersinize ruh hastaları!" diye bağırdı Defne ve kafama basket topunu fırlattı.
Elimi kafama götürdüm, gerçekten hayvan gibi acımıştı.
"İyi oldu sana, çok iyi oldu" dedi Şimal ve Defne'ye döndü "Adamımsın Defne"
"Sen de sütten çıkma ak kaşık değilsin yani kendini bir bok sanma" dedi Defne ve Şimal'e dil çıkarmıştı, bu sefer gülme sırası bendeydi. Şimal'e döndüm ve sesimi kalınlaştırarak kahkaha attım.
Şimal sesimi değiştirmeme şaşırmadı çünkü kendisi kahkaha atarken farklı bir boyuta geçiş yapıyordu hatta anırıyordu desem yalan olmazdı.
"Ya hadi siz dersinize gidin şimdiden" dedi Bade
"Niye gitsinler 2 saatleri var"
"Defne o sizin ders saatiniz!" dedim ve cebimden telefonumu çıkarıp ders saatine baktım "Bizim sadece 23 dakikamız kaldı!"
Şimal ile birbirimize baktık ve normalde giysilerimizi tuvalete gidip teker teker değiştirmemiz gerekirken özel alan diye bir şey bırakmadık ve odanın ortasında aynı anda giyinmeye başladık.
"Özel alan?" dedi Defne sorar gibi
"Saygı kalmamış ya ben sizi izlemek mi zorundayım?" dedi Bade
Ben tam ağzımı açacakken Şimal girdi araya "Görmek istemezsen görmezsin!"
Bade haklı bulmuş olacaktı ki uykusuna geri döndü, Defne de aynı şekilde.
Biz de giyinmemizi bitirmiştik, ilk defa bu kadar hızlı giyinmiştim.

"Saçım çok yağlı kanka" dedi Şimal aynanın karşısında saçına bakarken "Acaba hemen bir duş mu alsam?"
"Sen bu kafayla nasıl hukuk kazandın acaba çok merak ediyorum!" dedim ve koşar adımlarla odadan çıktım, tabii Şimal de arkamdan geldi çünkü duş alacak vakti olmadığını adı gibi biliyordu. Bu kız benle dalga mı geçiyordu yoksa?

Konuşmadan uzun bir süre yürüdük, Masal Hoca'nın dersinin olduğu sınıf neden bu kadar uzaktı?
Ne kadar yürürsek yürüyelim sonunda Masal Hoca'nın sınıfına ulaşmıştık. Kapının önünde durduk ve derin bir nefes aldık. Ve hayatımızın en büyük hatasını yaptık, çat diye kapıyı açtık.
Kapıyı açtığımız gibi tüm gözler bize döndü. Yutkundum, ortaokulda çıktığım tiyatroda bu kadar dikkatle izlenmemişimdir!
"Başlamasına daha 15 saniye var." diye fısıldadı Şimal kulağıma.
"Aaa, öyle mi olmuş? Haydi milletin gözleri üzerimizdeyken bunu tartışalım!" dedim sinirle ve kimseye farkettirmeden Şimal'in bacağına çimdik attım. Çok şükür canı acımamıştı. Bunu nereden mi anladım? Şimal canı acıdığında "ah" veya "uf" gibi garip garip sesler çıkarırdı. Çok şükür hiç bir ses çıkarmamıştı ve daha fazla rezil olmamıştık.
"Kızlar çay kahve ister misiniz? Nasıl gıybet? Kimin manitasının dedikodusunu yapıyorsunuz?"
Kesinlikle yanılmıştım, rezil olmuştuk.
"Hocam sevgilimiz yok ki bizim."
Evet tek derdimiz buydu zaten, şu dersten sonra Şimal'in kafasına smaç basacaktım anlaşılan.
"Eğer bir daha geç kalırsanız, sizi hep yok yazarım!" dedi Masal Hoca. İkimiz de hemen boş bir yere geçtik.
Hoca derin bir nefes aldı ve çok şükür dersine devam etti.
"Bu Masal hoca tam bir manyak, psikolojik problemleri var manyağın!" diye fısıldadı Şimal kulağıma, aslında bir şey derdim ama bu Şimal denilen orangutan, gülmesini asla tutamazdı. Onun yüzünden dersten atılırdık.
"Bir şey derdim ama boyut değiştirmeni istemiyorum"
Şimal yüzünü buruşturdu "Ayıp ediyorsun"
Gözlerimi devirdim ve bir müddet dersi dinledik. Gerçekten geçen seneden beri ilk defa bu Şimal'in tabiriyle 'manyağın' dersi sıkıcı değildi. Ayrıca ilk defa Şimal rahat duruyordu bu hocanın dersinde.
Bir müddet daha Şimal hakkındaki bu düşünceme inandım, önüme koyduğu kağıt parçası bu düşüncelerimden uzaklaşmama yeterli oldu.
Şimal'e baktım ve gülmemek için kendini zar zor tutuyordu, derste olmasak patlardı. Kendimi herhangi bir komik olaya hazırlamadım, zaten Şimal'in güldüğü şeylerin yüzde doksanı boştu.

Kağıdı elime alıp okudum ve sesli bir kahkaha patlattım, kağıtta yanen şöyle yazıyordu:

Hocanın saçının arkasında kahverengi bir leke var, bok galiba :)

Evet belki o kadar komik değildi ama gülesim gelmişti işte, boşluğuma denk geldi de diyebilirdik.
Az önce çıkardığım hayvanca sesler herkesin bana bakmasını sağlamıştı "Hassiktir!" dedim sessiz bir biçimde. Hatta o kadar sessiz demiştim ki ben bile zor duymuştum.
Manyak hoca derin bir nefes aldı ve derse devam etti, hakketen saçında bok vardı, yani bok muydu emin değilim ama oldukça kahverengi bir şeydi. Umarım bok değildir.
Bir kaç dakika sonra ön sıradan bir kaç kişi daha gülmeye başladı, hoca onları da iplemedi ve olabildiğince hızlı anlatarak dersi bitirdi.

🪞

Şimal ile birlikte odaya doğru yürümeye başladık. Biz normalde okulda beklerdik fakat diğer ders saatimize daha vardı bu nedenle okulda dolaşmak yerine odaya dönüp bizim kızlara bakmayı tercih ettik.
"Çüş ulan, kaç saat oldu hâlâ camışlar gibi yatıyorsunuz!" dedi Şimal.
"Biz uykumuzu alıyoruz ve dersi bilinçli bir şekilde dinliyoruz. Siz anca tüm gece Şeytan Avcısı izleyin!" dedi Bade. Şimal ile birbirimize baktık, Bade çok haklıydı çünkü uyumak yerine dizi izliyorduk. Kesinlikle daha eğlenceliydi!
Defne yatağından kalktı, hiç bir şey söylemedi hatta göz teması bile kurmadı. Giysilerini alıp tuvalete giyinmek için tuvalete gitti, girmeden önce de bize bir bakış attı "Bazılarının aksine insanların özel alanlarına saygı duyuyorum"
Biz hiç bir şey demeden sadece ona baktık.
"Ne oldu tam olarak? Ne için sinirlisiniz Defne Hanım?" dedim.
Tuvaletten çıktı ve şaşıracaksınız belki ama giyinmişti, hayatımda ilk defa bu kadar hızlı giyinen birini görmüştüm.
"O Deniz gerizekalısı bana istek attı! Utanmaz!"
"E sen istek atması için yaşamıyor musun?" dedi Şimal, Defne çok şaşırmıştı. Bu şaşırması da Şimal'in haklı olduğunun bir göstergesiydi.
"Ya evet atmasını istiyordum ama bu kadar hızlı beklemiyordum" dedi Defne, sanki söylemek istediği bir şey var gibiydi.
"Çıkar ağzından baklayı"
"Bana mesaj attı!"
"Ne!" dedik hep bir ağızdan.
"Tüm olayı baştan anlat, hemen!"
Defne derin bir nefes aldı ve tüm her şeyi anlattı. Meğersem bu Deniz denilen çocuk, bizim Defne'yi ilk gördüğü andan beri çok etkilenmiş ondan. Defne ona istek atınca da mutluluktan ölecekmiş. Tabii ki hemen Deniz de Defne'ye istek atmış. Biraz havadan sudan konuşmuşlar ve Deniz en sonunda Defne'ye çıkma teklifi etmiş. Hem Defne'yi arabasıyla alacakmış hem de bugün akşam 20.00'de!
"Aslında kendi arabamla giderdim ama teklif edince ne diyeceğimi bilemedim" dedi Defne.
"Tabii ki kabul edeceksin!" dedi Şimal gülümseyerek "Darısı başıma artık!"
"Buluruz sana da birisini, kafana takma!" dedim sanki öğüt verir gibi ve bana ters ters bakmaya başladı.
Aslında o da haklıydı tek sevgili olmayan kişi oydu.
"Ya ben bir şey söylemek istiyorum" dedi Bade. Hepimiz ona döndük. "Biz ilk karşılaştığımız zaman robot gibi konuşuyorduk"
Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken kapı açıldı. Kapıdan içeri uzun kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, uzun boylu çok güzel bir kız girmişti. Üstündeki formadan da voleybol oynadığını anlayabiliyorduk.
"Selam, Hande ben. Hande Güneş."

KIRIK AYNAOù les histoires vivent. Découvrez maintenant