"İstemiyor." diye yanıtladı Araz onu. Ali ise hızla ona döndü. "Seninle konuşmuyorum!" Sonra tekrar bana baktı. Cevap bekler gibi. Konuşacak gücü kendimde bulamıyordum. Başımı iki yanıma salladım. "İstemiyorum Ali." dedim kısık sesle.

O ise önce gülümsedi. Sonra Araz'a döndü. "Biliyordum ama biliyor musun? Müstakbel karımı elimden almak isteyeceğini tahmin etmiştim. Belliydi zaten... Hiç pişman olmadın dimi?"

"Hayır. Olmadım."

Ali tekrar kahkaha attı. "Madem öyle siktir git bir daha çıkma karşıma! Benim senin gibi bir abim yok!"

Araz yanıma geldiğinde eli kolumu tuttu. Ali ise onu durdurdu. "O burada kalıyor!" demesiyle şaşkın bakışlarım Ali'ye döndü.

"Ali yeter! İlsu seni istemiyor ve buradan gidecek!" dedi Salih Kandemir sert bir sesle. Ardından "Son sözü ben söylerim!" diye ekledi. O merdivenlerden aşağı inerken Araz tekrar kolumu tuttu ve Ali'nin gözlerinin içine bakarak beni peşinden sürükledi. Sefa'da arkamızdan geldi ve beraber evden çıktık.

Yağmur çok şiddetli yağıyordu. Ve üstüme bir şey alamamış olmanın verdiği pişmanlıkla titreyerek yürümeye devam ettim. "Neden yaptın bunu?" diye bağırdım sesimi duyabilmesi için. "Neyi?" dedi anlamamazlıktan gelerek.

"Bir de soruyor musun? Neden öpmediğin halde öptüm dedin?"

"Öpmemi mi isterdin?" dedi sırıtarak.

"Öyle bir şey söylemedim!" dedim bağırmaya devam ederek. Onu mu demiştim ben şimdi?

"Ama ima ettin." dedi. Benim aksime çok sakin konuşuyordu. Arabanın önünde durduğunda sırtına çarptım. Ben alnımı ovalarken o bana doğru döndü. "Ne yapmamı isterdin?"

"Onu kırmadan halledebilirdik." dedim.

"Nasıl halledecektin pardon?" dedi kaşlarını çatarak. Sahi nasıl halledecektik? Sessiz kaldım.

"Ne diyecektin 'Üzgünüm kocacığım abine aşık oldum onunla evleneceğim' falan mı?" dedi yine çok bilmiş tavrına bürünerek. "Ne diyorsun sen be?" dedim sinirle. Beni deli ediyordu! Sakinleşmeye çalışarak derin nefesler aldım ve arabaya bindim. Arka koltuğa yerleştim ve kapıyı kapattım. O ön yolcu koltuğuna binerken Sefa çoktan sürücü koltuğuna oturmuştu bile. Araba çalıştığında yola koyulduk.

"Sefa beni abime götürebilir misin?" dedim koltukta öne eğilip ona bakarak. Ağzını açtığında Araz ona baktı ve Sefa konuşmadı. Sonrasında Araz yüzüme bile bakmadan bana bir ceket uzattı. Almak yerine sadece ona bakmakla yetindim. Ağzında bir şeyler mırıldanarak bana doğru döndü ve ceketi kucağıma örttü.

Titreyen bedenim arabadaki sıcaklık karşısında gevşemeye başladı. Dışarıyı izlemeye başladım ve başımı cama yasladım. Düşünmeye başladım. Bu kadar kolay olacağını sanmamıştım ama bu kadar kolay olmuştu. 'Onu öptüm' demiş ve evden kolayca çıkarmıştı. Yaptığımız planlar gereksizmiş diye düşünmeden edemedim. Bir daha kimseden çıt çıkmadan yolculuğu tamamladık.

~

Arabadan indiğimde bahçede beni bekleyen Abim, Yengem ve Murat arabaya doğru yaklaştı. Koşarak önce abime sarıldım. Birkaç soru sordu sonra benden ayrıldı. Yengeme ve Murat'a da sarıldım ve beraber içeri girdik. Yengem elime çay bardağını tutuştururken abim ağzıma börek tıkıştırıyordu. Murat ise sadece beni izliyordu. "Biraz konuşalım mı?" dedi izlemeye devam ediyorken. "Olur." dedim, ağzımdaki yemekleri bitirmeyi beklemeden ayağa kalktım çünkü tamamen doyduğumu hissediyordum.

Odaya geçtiğimizde kapıyı kapattı ve yanıma gelip bir öncekine göre daha sıkı sarıldı. "Kandemirlerin evine kadar gittim orda değildin."

"Murat bunları sonra konuşsak olmaz mı?"

KARANLIĞIN ZEHRİWhere stories live. Discover now