53.BÖLÜM ZİNDAN

Začít od začátku
                                    

     Ben, "Durun yapmayın babamı rahat bırakın!" diye bağırdım ama faydası olmadı. Tam tersine bu olanlar için beni de suçladılar. "İşte" diyorlardı, "Bu o, bize iftira eden Kraliçe Karamel'in zalim kardeşi! O da cezalandırılmalı." Hepsi bir ağızdan avaz avaz bağırıyorlardı. Zümrüdüanka'mızı kirletmişlerdi.Kuş cıvıltılarının yerini kana susamış cadı sesleri almış bir türlü doymak bilmeyen bir intikam duygusu ile hareket ediyorlardı. "İntikam,intikam Kraliçe Karamel için intikam!" diyen kin dolu sözleri kulaklarımda çınlıyordu. Kraliçe Gece, "Evet" dedi. "Kral Altın Asalı Ejder huzurlarımda.Ancak biri eksik, haklısınız kardeşlerim. Hani kraliçeniz hani nerede?" diye bağırdı! Hepsi hep bir ağızdan "Karamel" diye bağırıyorlardı. "Kraliçe Karamel" diye... Cadılar kraliçesi Gece, elini yukarıya kaldırarak, "Evet" dedi" Kraliçeniz Karamel, ancak Zümrüdüanka'ya kraliçe olarak tanıtılan bir hain var aramızda. Sizlerin de intikam istediği bir hain bu!" dedi öfkeli gözlerini gözlerime dikerek. Ben yutkunarak akıbetimi merak ediyordum. Bu kadın babama ne yaptıysa bana da aynısını yapacaktı. Zaten kendilerine bir kraliçe de belirlemişlerdi. Ben şu anda onların nazarında fazlalıktım.Beni ortadan kaldırmalarından daha ağır olanı attıkları iftiraydı. Hain diye yargılamalarıydı. Bu ruhuma çok dokunuyordu.

     Kraliçe Gece, "Sevgili yandaşlarım şimdi bu zavallı peri varisçiğini ne yapalım?" diye bağırdı öfkeli sesi ile. Hepsi hep bir ağızdan, "İntikam!" diye bağırıyorlardı. Anlamıştım. Babamın da benim de son günümdü bugün. Ama ben kendimi savunmaya kararlıydım. "Seni yalancı" diye bağırdım. "Seninle yandaşlarını Kara Güneş Gölü'nde konuşurken duydum. Asıl siz Zümrüdüanka'yı yerle bir ettiniz. Ama yanınıza kalmayacak. Bir gün cezanızı bulacaksınız!" diye bağırdım var gücümle. Sonumun geldiğini bilmek beni daha da cesaretlendirmişti. Ne olabilirdi ki en fazla? Zaten öldürülecektim. Kraliçe Gece, "Küstah sen benimle nasıl böyle konuşursun! Neyse seni daha fazla dillendirmeyelim. Bir an önce kıymetsiz canını gönderelim" dedi hırıltılı bir sesle. Sonra sesini birden arttırarak, "Nöbetçiler, yakalayın şu peri ucubeyi,infazını emrediyorum!" diye bağırdı. İki iri emegen yanıma yaklaştı. Bu ikisi o kadar iğrençtiler ki,ikisi de iri, ter kokulu,kirlerinden kafalarında sinekler uçuşan, tek gözlü ve burunlarındaki sümükleri ağızlarına değen çirkin yaratıklardı. Göbeklerini açık bırakan kirli atletleri,bacaklarında da yırtık pantolonları vardı. İkisi de leş gibi kokan kokuları ile koluma girdiler. Ben üzüntü ve korku ile, "Cezanı bulacaksın! Bir gün cezanı bulacaksın" diye bağırıyordum. Ama kalbim yerinden çıkacak kadar derin bir korku ile doluydum. Nereye götürülüyordum şimdi böyle? Başıma ne gelecekti merak ediyordum.

     Dar bir koridordan geçirdiler beni. Mağara gibi derin ve karanlık bir yere doğru götürüyorlardı. Etraftaki yanık odun kokusu burnumu dağlıyordu. "Yapmayın!" diye bağıran peri çığlıkları, korkunç gölgeler, yerde leş kokusuna üşüşen fareler... Burası zindanların en kötüsü olmalı diye düşündüm. Beni paslı demirleri olan bir bank ile kirli bir tuvaleti bulunan bir zindana attılar. Babam arkamdan, "Meleğim seni de mi buraya getirdiler?" diye ağlamaklı bir şekilde bana sarıldı. İkimizi aynı zindana atmışlardı. Zindanın demirleri zümrüt yeşiliyken yakut kırmızısına dönmüştü.Bu şu demek oluyordu. Sihir ile bu zindandan kimse çıkamazdı. Bu zindan Lamippas zindanıydı. Bu herhangi bir yakut değildi. Zümrüdüankalılar dokununca yansınlar diye sihir yapılmıştı. Ayrıca hücrelerdeki pek çok peri, "Beni buradan çıkarın!" diye yanmış elleri ile demirlere tutunup yardım istiyorlardı. Kapıyı üzerime kapattıktan sonra tok sesi ile, "Yarın şafakta idam edileceksiniz. Yemek yok, su yok, yatacak yer yok birlikte son geceniz" dedikten sonra tok bir kahkaha attı.

     Ben babama sarıldım ve kulağına, "Ne yemek ne de su istiyorum. Babamın dizlerinden başka uyuyacak yere de ihtiyacım yok babacığım. Ne mutlu ki seninle beraber hayata gözlerimi kapayacağım. Tek istediğim tek umrumda olan sensin" diye fısıldadım. Babam ağlıyordu.Hatta ona ağlama da denmez, resmen sağanak olmuş yağıyordu. "Kızım" dedi, "Seni yıllar önce yanıma almadığım için o kadar pişmanım ki... Keşke ama keşke zamanı geriye alabilseydim. Annenle ayrılmadan önce seni yanıma alabilseydim" diye ağladı. 

ALTIN ASALI EJDERKde žijí příběhy. Začni objevovat