"Kaldır o kafanı yüzüme bak!"

Başımı kaldırmadan önce yeri boylayan cüppe gözlerime ilişti. Hızlanan nefeslerimle ne yapacağımı bilemedim bir an. Aklım donmuş gibiydi.

Kızmasın diye kaçamak gözlerle ona baktığımda beyaz gömleğin düğmelerini açıyordu.

Titreyen dudaklarımı oynatarak "N-ne yapacaksınız?"

Soruma karşılık olarak "Korkma!... çok güzel birşey yapacağız" dedi.

Boğazımda oluşan yumruyla yüzümü buruşturdum. Gözlerimi oda da turlatırken konuşmaya devam etti.

"Yüceler yücesi tanrımız Rab Enki, bugün yeryüzüne ayak basacak inşallah. Onun elçisi olarak beni mutlu etmek sana düşüyor...Ve sen binlerce yıl sonra beklediğimiz birkaç kişiden yalnızca birisin. Aramıza hoş geldiniz" diyerek belini hafif büktü.

"An-anlamadım!"

Kapkara gözleriyle tekrar dik pozisyonunu aldı. "Yaklaş, öğreneceksin!" diye fısıldayarak emretti.

Ben gitmek istemesem de sanki yer altında tılsım varmışçasına yer ayağımın altında kayar gibi olup, ona ulaştım.

İşaret parmağını çenemin altına koyarak başımı hafif yukarı kaldırdı ve göz göze geldik. "Duvardaki figür temsili tanrımız Rab Enki'nin resmidir. Bizi oradan izleyecek...Ve sen binlerce yıl sonra benimle birlikte olacak tekrar kutsanacaksın" diyerek iç çekip dudaklarıma eğildi.

Korkudan buruşan yüzümü diğer tarafa çevirdiğimde, parmaklarıyla çenemi sıkı sıkı tuttu. "Kahvaltıdan önce bize vermen gereken birşey var. Ve sakın beni tanrı Enki'ye karşı hayal kırıklığına uğratma" diyerek dudaklarıma biraz daha eğilerek usulca öptü.

Ben karşılık vermeyince dudaklarını çok az çekerek "Karşılık ver bana çabuk" diye kızar tonda emretti. İfadesi sesinin aksini gösteriyordu. Gayet keyifliydi görünüyordu.

Ben hiçbir şey anlamamıştım ki! Gözlerim buluştuğu an direkt çektim. İnsanı derinlerine çeken karanlık harelere sahipti.

Açıkçası oldukça yakışıklı bir adamdı. Ama şuan kendimi kurtarmam lazımdı. Aklıma ilk bayılma numarası gelsede bunun artık saçma bir fikir olduğuna kanaat getirdim. Dili dudaklarımın üzerinde yılan gibi dans ederken dudaklarım benden izin almadan kıvrıldı.

Dudaklarım kıvrılınca beni kendine daha çok bastırarak yatağa doğru sürdü ve cüppeyi üzerimden sıyırdı. Karanlık gözleri bedenimi okşarken onun karşısında çıplak olmanın verdiği korkuyla yerimde titredim

"Lütfen beni bırakın! Ben hiç kimse değili..."

Dudaklarımı vakumlayınca cümlemin gerisini yutmak zorunda kaldım. Belimden kuş tüyü hafifliğinden tutarak sırtımı yatağa yasladı ve gömleğini üzerinden sıyırdı. Bir dakika kadar sonra. Tamamen çıplak olunca bedenime sahip oldu ve dakikalarca benimle birlikte oldu.

Gözyaşlarım yanağımdan süzülerken boğazımı hafif sıkarak buna engel oluyordu. Elleri ise sık sık yanağımdaki yaşları siliyordu. Tanrı Enki öfkelensin istemiyormuş. Dili gerçekten çok sivri ve uzundu.

Aletini içimden çekmeden kendini içime akıtınca, kendimi lanet birer et parçası olarak görmeye başladım. Menilerini parmağıyla içime daha çok akıtırken hareket etmememi emretti. Bir cam fanüsün içine koyduğu şamdanı eline alarak yanıma geldi. Aletimi eline alarak dakikalarca oynadı ve benim menileri ise şamdanın içine döküp ağzını kapattı.

Ardından arkasını dönerek duvardaki resime eğilerek saygısını gösterdi. Ardında iki elini omuzlarına götürüp alnıma değdirdi ve tekrar bana döndü.

"Kalk şimdilik cüppeni giy...Kahvaltın birazdan gelecek. Güzelce kahvaltını yiyorsun. Sağlıklı olman lazım ve sakın...Sakın ben dışında kimse seni çıplak görmesin bu saatten sonra!...Sen artık kutsandın. Ve sen tanrı Enki'ye hizmet eden bir fanisin. Tıpkı binlerce yıl önce neysen o olacaksın. Buna göre davran, fikirlerini ise buna göre devşir. Yeri gelecek benim bile üstüm olacaksın. Ben sadece bir ucibeyim. Tanrı benim içime girerek sana dokunur gider. Senin içine akıtılan her sıvı insanlığa bahşedilen birer bereket olacak...Kahvaltı yedikten sonra biraz dinlen. Bir saat sonra tekrar geleceğim. Bu şamdanı doldurmamız lazım. Bunu tanrı Enki'ye sunacağız bugün" deyip parmağını bana uzattı.

"Sakın aynı şey olmasın. Yoksa..." diyerek sustu ve karanlık gözlerini biraz daha açtı.

Tam odadan çıkıyordu ki "Bu ne zamana kadar sürecek böyle. Tanrı ne zaman benden sıkılacak ve ben ne zaman evime gidebileceğim?" soruma, kaskatı kesilen ifadesiyle "Sen bereket grubundasın. Senin yok olman kıtlığın başlaması demektir. Kısaca Bebenimle beraber yaş alacak, benimle beraber burada hayatına devam edeceksin! Taki beklediğimiz diğer kişiyi bulana kadar" diyerek odadan çıktı.

⚡⚡

Şimdi aklınız karışmış olabilir.
Yani eğer olduysa diyelim.
Diğer bölümlerde çokça değineceğim.

Yani Vedat Derneğin bereket grubuna aittir 🤭

Bu arada bölümü iki kez yazıp sildim ve değiştirmek zorunda kaldım 🐱

Bu arada ne kadar çok yorum o kadar erken bölüm yazma hevesim gelir canlar ❤️

MANİPÜLASYONWhere stories live. Discover now