İyice utanmıştım böyle söyleyince. Hem utanmış hemde mahcup hissetmeme neden olmuştu. "Yok sevgilim. İyi varsın ama sanırım çantamı arabanda unutmuşum. Hâliyle evimin anahtarı da içinde kaldı. Bu yüzden eve giremiyorum. Acaba getirme şansın var mı? Yada uygun bir yer söyle ben gelip alayım"

"Hmm! Bebeğim inan geleceğimi sanmıyorum. Çünkü baya uzaklaştım oradan. Birde dernekten aradılar. Üç günlüğüne full şehir dışında olmam gerekiyormuş. Sözde yarın tüm gün seninle takılacaktık ama bizim derneğe gönüllü üye olan gençleri önemli insanlarla tanıştıracakmışım" anlık duraksadı ve tekrar konuştu. "Kayıtlarını alırken gençlere söz vermiştik. Hem vizyon hemde misyon anlamında bir katkımız olsun istemiştik...İnşallah sende birgün bu grupla takılır kendini geliştirirsin" diye cümlesini noktaladı.

Sanki görebilecekmiş gibi dudaklarımı gurur duyarcasına büktüm. "Önemli kişilerden kastın! Kim oluyor bunlar sevgilim? Merak ettim"

Soruma hafif gülümser gibi bir ses çıkardı. "Ben devlet büyükleri diyeyim. Gerisini sen anla işte... Neyse şöyle yapalım. Ben anahtarı spor salonuna götüreyim. Sende o Muzaffer piçinden anahtarını alırsın. Olur mu?...Ama bak bu sefer de diyaloğa gireyim deme sakın. Yoksa çok fena yaparım" diye sakin bir sesle son uyarısını yaptı

"Imm olur. Zaten senin yolun uzun. Ben gider alırım. Bu arada ben seni çok özlerim ya. Arada fotoğraf at bari" diye ricada bulunduğumda olumlu yanıtlayarak telefonu kapattı.

Heyecandan ve sıcaktan çatlayan dudağımı dilimle ıslattığım bir anda Özgür eline iki çikolata almış benim yanıma doğru geliyordu. Şuan ona sarılmamak için zor tutuyordum kendimi. Büyük bir coşku oluşmuştu içimden. Özgür ise ayaklarını yere vura vura çikolatasından bir ısırık alarak göz kırptı.

"Hayırdır ağzın kulaklarında? Yine vurdurtmuşsun Zeus'a. E tabi kim olsa yırtık poşet gibi ağzı kulaklarına kadar genişler" dudaklarımdaki gülümsemeyi çözmeden başımı iki yana sallayıp alt dudağımı emdim. Özgür çikolatanın diğer tekini bana uzatınca parmaklarımla kavrayarak açtım ve tıpkı onun gibi ilk ısırığı vurdum.

Ayağa kalkıp tozlanan kaprimi elimle silkeleyerek "Yürü haydi. Anahtar bende yok. Spor salonuna gidip alalım" dedim

Göz ucuyla bana bakarak ses etmedi ve koluma girip adımlarımı takip etti. Bir saatlik bir zamandan sonra nihayet kendimizi eve atmıştık. Aksi gibi dayımlar bir haftalığına ilçeye yani dedemlere gideceğinden Özgür'de bu günlük yanında kalacağım diye ısrar etti. Mecburen kabul etmiştim. Eyyüp aradığında ise evde duş aldığını bu yüzden aradığımı duymadığını söyledi. Birazdan da spor salonuna gideceğini söylemişti.

Özgür'dekoltuğa yayılmış bacak bacak üstüne atmıştı. Bir kolunu kırarak dirseğini koltuğun kenarına yaslayıp öylece bana bakıyordu. Bunu fark ettiğimde göz kırparak "Ne oldu? Niye baykuş kesildin yine başıma"

"Çok yakışıklı herifti. Bende istiyorum onun gibisinden" gözlerimi devirip dudaklarımı birbirine kenetledim.

"Beraber oldunuz mu?" ses tonunda bariz merak ve kıskançlık vardı. Sinirli bir gülüş dudaklarıma kondurduktan sonra "Sanane Özgür! Ne meraklı çıktın sende. Ben senin ilişkileri soruyor muyum"

"Benimkiler seninkinin bokunu dâhi yiyemezler. Hepsi Allah'a emanetler" ona karşılık olarak dudaklarım birbirine değerken Özgür'ün keskin bakışları  bacağımda olup beni duymuyordu. Öyle içi giderek bakıyordu ki kırlenti elime aldığım gibi suratına fırlattım. Kırlenti havada tutarak kahkaha attı.

"Neyse ne işte acıktım ben. Hem artık on sekiz yaşında bir bireyim. Bende spor salonuna kaydolur kendime bir Zeus bulurum" deyip kollarını birbirine bağladığında orta parmak kaldırdım.

"Daha on sekiz olmana bir hafta var"

"Yav yürü git. Kimlikte iki haftadır on sekizime girdim bile. Bir haftanın hesabını yapma şunun şurasında" 

Yani haklıydı. Sonuçta bu saatten sonra kiminle ne bok yerse yesin hukuksal anlamında suç teşkil edecek bir durumu kalmamıştı. Cebimden para çıkardığım esnada gözleri kocaman açıldı ve hızla yanıma geldi. Parayı elimden alarak "Aslansın aslan" diyerek beni kendine çekip sarıldı. Başını boynuma gömdü. Eli ise sırtımdan aşağıya doğru kayarak kalçamın üzerinde durdu.  Boynuma yalandan bir öpücük kondurup kalçamı avuçları arasına alarak hafif sıktı.

"Bugüne kadar bir dakikalığına dokunmama izin vermedin. Gittin elin adamına kim bilir kaç kere verdin" dediğinde bileğinden tutup diğer tarafa savurdum.

"Lan kalk git şu aşağıdaki lokantadan iki dürüm al gel. Bak vallahi seni evine gönderirim. Bir hafta boyunca evde tek kalırsın ha!"

"Tamam tamam lan. Ne kıymetli götün varmış. Al hepsi Suat'ın olsun" yamuk bir ağızla gülüp önüme döndüm. Zaten onundu ki!

Geçiş bölümü olsun bari

MANİPÜLASYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin