Telaşlı bir şekilde arabama atlayıp şirkete doğru yöneldim, yol boyu telefonumu kurcalamaya vakit buldum.
Özgür aramamıştı bile, tek bir mesaj bile yoktu...
Tabi normaldi, benim ardımda bıraktığım o enkazdan sonra beni değil aramayı bulsa canımı okurdu kesin...

Böyle düşüncelere dalmıştım şirket binasının önüne nasıl vardığımı anlamamıştım bile, arabayı her zamanki gibi park edip çıktım ofis katına.
Saatimi kontrol ettiğimde 9:35 gösteriyordu, baya bir geç kalmıştım, patronum nedenini sorsa iyi bir yalan bulmalıydım artık....

Hızlı adımlarla içeri girdiğimde hemen karşımda, ofisin resepsiyon masası duruyordu. Her zaman güler yüzlü binnur hanım beni sıcak bir gülümsemeyle karşıladı. "Günaydın, Helin Hanım!" dedi.

Bende aynı şekilde cevap vermiştim ona.
Ardından hızlı admlarla badeyle benim ortak çalışma odamıza doğru gidiyordum.

Ofis koridorunda yürürken, zihnim hem iş hem hayatımdaki olaylara düşünmekle meşguldü,Bir anlık dalgınlıkla karşı yönden gelen biriyle çarpıştım. Ani çarpışmanın etkisiyle adımlarım kesildi, Afallayarak geri geri gitmeye başladım.

Adam, siyah takım elbisesini düzenlerken ben daha kendime gelememiştim, betona çarpmıştım sanki...

"İyi misiniz? Biraz daha dikkatli olsanız?" dedi adam, Ses tonu, sert duruşuyla uyumluydu.
Bu ses bana öyle tanıdık geldi ki, kafamı kaldırıp ona bakıp acaba mı? Dediğimde yanılmamıştım.
Karşımdaki deniz di, özgürün oğlu...
Adamın ailesi tek tek geliyordu şirkete, tam sabır testi...

"Deniz? Pardon ben hiç görmedim, dalmışım, çok özür dilerim."

Deniz aynı benim şaşırdığım gibi şaşkın bir ifadeyle sanırım kim olduğumu hatırlamaya çalışıyordu...

"Tesadüfe bak, helin?... Sorun değil sen iyi misin peki?"

Hatırladığı için kendi kendime kendi dünyamda sevindim bir an, samimiyetle gülümseyip cevap verdim.

"Ben iyiyim, sorun yok, tekrar özür dilerim"

Gülümseyerek kolumdan tutup oturttu koridordaki sandalyelerin birine.

"Gel otur tamam bu kadar özür dilemene gerek yok, burada mı çalışıyorsun"

Kafamı salladım sakince "Hıhı evet, seni burada gördüğüme şaşırdım açıkçası..."

Gülüp sandalyesine daha rahat yaslandı cevap vermeden önce.
"Aa evet, nihat beyle görüşmek için gelmiştim, çok eskiden aile arkadaşımızdır kendisi"

Biliyorum canım benim, biliyorum.
daha neler neler biliyorum bir bilsen? Ama tabi bunları demek yerine sadece kafa salladım...

Aslında çok fazla geç kalmıştım ama beni salması için kibarca nasıl söylerdim bilmiyorum.
Ayağa kalkıp üstü başımı düzelttim.

"Eee...Benim artık gitmem gerekiyor, seninle tekrar görüşmek çok hoştu"

Kafa sallayıp o'da sandalyenin kolundan destek alarak kalktı.

"Tabi... ben seni çok tutmayayım, bende çok sevindim seni gördüğüme, tekrar görüşmek üzere..."
Gülümseyip el sıkıştıktan sonra ikimiz de yollarımızı ayırıp zıt yönde yürümeye başladık...

ÜÇGEN | +18 |Onde histórias criam vida. Descubra agora