Ayrılıklar

99 6 17
                                    

Leon

"Pós ómos symvaínei aftó? Ékana ti stratiotikí mou thiteía!" (Fakat bu nasıl olur? Ben askerliğimi yaptım!)

"Sta mitróa faínetai óti échete symplirósei ellipí ti stratiotikí sas thiteía. Eán den érthete stin Elláda entós aftís tis evdomádas, tha theoritheíte lipotáktis apó to nómo." (Kayıtlarda askerliğinizi eksik yaptığınız görülüyor. Eğer bu hafta içinde Yunanistan'a gelmezseniz kanunen firar etmiş sayılacaksınız.)

Ellerimi saçlarıma geçirdim. Zaten bunu yarım saattir yapıyordum. Artık saç köklerim acımaya başlamıştı. Askeri onaylayıp telefonu kapattım. Nasıl olurdu da askerliğimi yarım yapardım ki? İmkansızdı. Yanlışlık olduğuna adamı inandıramamıştım. Telefonda rehbere girip babamın numarasını tuşladım. İkinci çalışta açtı.

"Alo baba? Oğlun Yunan kayıtlarına göre asker kaçağı. Ya Allah aşkına olabilir mi böyle bir şey? Kafayı yiyeceğim ben eksiksiz yaptım askerliğimi."

"Oğlum ben de duyunca şaşırdım. Yanlışlık yapmışlar. On beş gün eksik  gözüküyor. Eh, gidiver ne yapalım. Ölüm değil ya savaş yok bir şey yok."

"Baba sorun o değil. Tam düzenimi kurmuşken bir de bu çıktı başıma."

"Ben yine amcanla konuşayım. Sana dönerim."

"Peki."

Telefon kapandığında beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Yatağa oturdum, boş boş zemine bakmaya başladım. Ne garipti her şey tam tıkırında giderken böyle bir aksilik çıkması. Telefonumun kilit ekranındaki fotoğrafıma, arkamda dalgalanan ay yıldızlı bayrağa baktım. Kısa süre de olsa bundan mahrum kalacaktım. Orada Türk askeri olduğumu bilirlerse 15 gün daha da çekilmez olurdu.

Aşağıda yemekte beni bekledikleriden daha fazla zaman kaybetmek istemedim ve aşağı indim. Bizimkiler beni beklemeyip yemeğe başlamıştı.-Onur bitirmiş, ikinci tabağa geçmişti.-Efe'nin yanındaki sandalyeye oturdum. Önümde duran harika kuzu inciği yiyemiyordum. Çatalı elime alıp denemek için batırdım. Ağzıma attığım an midemin bulandığını, iştahımın yok olduğunu hissettim.

"Leon, iyi misin?"

Yiğit'in sorusuyla başımı yukarı kaldırdım. Tüm masanın beni izlediğini görmemle zor da olsa lokmamı yuttum. Bana bakmayan tek kişi Onur'du, o da tabağımdaki ete bakıyordu.

"İyiyim."

Ne kadar bakmak istemesem de gözlerim Barlas Komutan'ı buldu. Beni iyice süzüyordu. Kaşığını masaya bıraktı.

"Yukarıda kiminle konuştun da böyle oldun?"

"Kimseyle."

"At yalanını sikeyim inananı." dedi Efe sakin bir ses tonuyla. Yalan söyleme konusunda pek iyi değildim sanırım.

"Dökül."

Barlas Komutan'ın kesin emriyle birlikte çatalımı masaya bıraktım onun gibi. Nereden başlasam bilemiyordum.
Onur, tabağımı önümden aldı. "Yemiyorsan alıyorum?" Başımı salladım.

"Benim Yunanistan'a gitmem gerekiyor."

Cümlemle birlikte ortamdaki sessizlik artmıştı. Nefes bile almıyorlardı artık. Meriç, ağzındaki lokmayı zorla yuttu. Öne doğru eğildi: "sebep?"

AMARTİA (Gay Love Story)Where stories live. Discover now