Uzun uzun yapılan bir oturma ve konuşma seansından sonra Bayan Kim mutfağa gidip kısa süre sonra elinde çikolatalı bir pasta ile geri dönmüştü. Bunu gören herkes gibi bende ayaklanmış Taehyung'un gülümseyerek pastanın üstündeki mumları söndüremesini izlemiştim.

Mumları söndürdükten sonra herkes onu alkışlamıştı. Hayoon alkışlasa bile yüzünde ki o somurtkanlık geçmemişti. Oh olsun pis omega.

Bayan Kim, annemle birlikte mutfağa gidip pastayı servise hazırlıyorlardı. Taehyung da o sırada kapıda verdiğimiz ancak hala açmadığı hediyeleri açıyordu. Herkes çok güzel hediyeler almıştı. Oda bunları çok beğendiğini söyleyerek teşekkür etmişti ama benim verdiğim hediyeyi açmamıştı.

Sen ne aldın diye sorarsanız ben ona çalışma masasına koyması için kaplan figüranlı bir süs, portresini çizip rulo haline getirdiğim bir kağıt, siyah, parlak bir saat ve yüzük almıştım. Umarım beğenirdi.

İlk hediyeleri jimin söylediği için alsamda saat ve yüzükleri kendi çıkarımlarıma dayanarak almıştım. Taehyung ile tanıştığım andan beri ne zaman onu incelesem kombinlerini destekleyen bir saat ya da yüzük taktığını görüyordum.

Hediyemi açmayıp kucağında tutmaya devam ederken neden hala hediyemi açmadığını sorguluyordum bende. Telefonuma gelen bildirim sesi ile daldığım düşüncelerimden sıyrılmış elimi cebime atıp telefonumu çıkarmıştım.

Taehyung'un mesaj attığını görünce meraklanmış, mesajı açmıştım. 'En güzel hediyemi gece sonuna saklayacağım:)' diye bir mesaj vardı. Mesajı okuyunca utanmıştım.

Utangaç bakışlarımı ona çevirdiğimde onun bana bakıyor olmasından dolayı bakışlarımız buluştu. O an Taehyun'un bana göz kırması ise kalbimin deli gibi atmasına yetmişti bile. Ona gülümseyip önüme dönmüştüm kızarık yanaklarım eşliğinde.

Bu şekilde geç saatlere kadar oturup konuşmuş, pastalarımızı yemiş, kahvelerimizi içmiş ve oyunlar oynamıştık. Güzel bir geceydi eğlenmiştim ama o olaydan dolayı gece boyunca sürekli ailelerimizin bizimle yapacakları konuşmayı düşünmüştüm.

Şimdi ise o konuşmaya çok yakın bir yerdeydik. Hayoon ve ailesi geç olduğunu söyleyerek kalmış bizde onları geçiriyorduk .

Kapı eşiğinde herkes birbirine sarılırken jimin kimseye çaktırmadan Hayoon'un gözlerine bakarak baş parmağıyla boğazına bir çizgi çekmiş bittin demek istemişti.

Hayoon buna sesini çıkarmamıştı. Jimin ile akraba olduklarına göre onun nasıl çirkef biri olduğunu da biliyordu.

'Sende öylesin.' diyen kurdumun sesi ile sinir olmuştum. Yalan söylüyor bir kere, ben çok uysal bir insanım. Yani ağzım var dilim yok. Enseme vurun ekmeğimi alın yani o kadar uysalım.

Neyse konumuz şu an bu değil. Ben bunları düşünürken misafirler çoktan gitmişti. Baş başa kalmıştık şimdi. Gergin bir şekilde salona doğru adımlarken Taehyung da arkamdaydı. Yanıma gelip iri cüssesi ile durmuş "Sakin ol." Diye fısıldamıştı. Buna karşılık bende başımı olumlu anlamda sallamış gergin bir şekilde gülümsemiştim.

Hepimiz tekrar salonda yerimiz aldığımızda babam "Eveet gelelim size." Demiş, "Ruh eşi olduğunuzu o kızdan mı öğrenecektik." Diyerek de kızmıştı.

Bizde haklı olduğumuz için susarken ben suçlu olduğum için başımı etmiştim. Bunu yapmamla Taehyung çenemi tutup kaldırmış "Başını eğme." Demişti gözlerini gözlerimden ayırmadan sonra tekrar aile üyelerine dönmüştü.

Bu defa Bay Kim araya girip "Bize ne zaman söylemeyi planlıyordunuz ve bu ne kadar böyle devam edecekti?" Diyip kaşlarını çatmıştı. Tam konuşup açıklama yapacaktım ki Yoongi hyung jimin'in elini tutup " Bizde ruh eşiyiz." Demişti. Bunu söylediği için onu hatalı bulmuyordum en azından bizimki gibi yanlışlıkla öğrenmemişti.

Full Moon Night Where stories live. Discover now