Yüzümde istemsizce oluşan tebessüm ile gökyüzüne bakarken kulağıma dolan ses ile kaşlarımı çattım.

''Ararım, ararım, ararım seni her yerde...''

Kafamı hızlıca sesin geldiği yöne çevirince biraz ilerideki bankta oturan çocuğu gördüm. Elinde tuttuğu telefonu kulağına götürmesiyle ses kesildi. Cidden, telefonuna melodi olarak bunu mu koymuştu? Bir an gülesim geldi. Ama hemen kendimi toparladım. Hem daha demin burada kimse yoktu. Ne zaman gelmişti bu çocuk? Ve ben nasıl fark etmemiştim?

Düşüncelerim çocuğun kahkahası ile bölündü. Biraz... Güzel mi gülüyordu? Cümlenin saçmalığı ile yüzümü buruşturdum. Güzel gülmek nedir ya?

Çocuk konuşurken sesinin şiddetini artırmıştı. Bu ses bana tanıdık geliyordu. Sanki daha önce duymuştum. Bu yüzden çocuğun konuşmasına kulak kesildim. Dediklerinden pek bir şey anlamazken birden savurduğu küfürle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Tüm sakinliği sesiyle bozdu zaten, bir de üstüne küfrediyor!

Sinirle oturduğum banktan kalkarak çocuğa doğru ilerledim. Şu anda telefonla konuşuyor olması umurumda değildi. Tam karşısına geçip ağzımı açtığımda gördüğüm yüzle donakaldım. Tanıdık sesin kime ait olduğu şimdi belli olmuştu. O da bana bakınca gözleri biraz, çok az irileşti. Şaşırmış ama şaşırmamış gibi. Telefondaki kişiye ''Kapatmam gerek,'' diyerek telefonu kapattı. Gözlerini bana dikip bakmaya başladı. En sonunda dayanamamış olacak ki ''Bir şey mi söyleyecektin?'' diye sordu. Sanırım deli olduğumu falan düşünüyordu. Şaşkınlığım yüzünden gözlerimi dikmiş, öylece bakıyordum. Diyeceklerimi aklımda toparlayarak konuşmaya başladım.

''Evet bir şey söyleyecektim.'' dedim biraz alay eden, biraz da ciddi bir ses tonuyla. Ardından açtım ağzımı, yumdum gözümü.

''Şöyle bir ortamda telefonla konuşuyorsun bağıra bağıra, farkında mısın? Burada senden başka insanlar da var. Rahatsız olan insanlar... Ben buraya kafa dinlemeye geldim ama işe bak ki seni dinliyorum! Bir de üstüne üstlük küfrediyorsun. Biraz ötede benim oturduğumu görmüşsündür herhalde! Bir bayanın yanında böyle kelimeler sarf etmeye utanmıyor musun? Ya tüm huzurumun içine ettin. Bravo gerçekten!''

Cümlelerimi bitirince derin bir nefes aldım. Nefessiz konuşmuştum resmen! Karşımdaki çocuk da bana kaşlarını kaldırmış, inanmaz bir biçimde bakıyordu. Sözlerimi bitirdiğimden emin olunca konuşmaya başladı.

''Bağıra bağıra konuşmuyordum.''

''Tabii... Ondan her dediğini duyuyordum zaten!''

''Konuşmama izin ver,'' dedi sıkkın bir ifadeyle. ''Evet, o kadar da sesli konuşmadım. Ama eğer sen kulağını tamamen bana verdiysen duyman çok normal.''

Söylediği şey ile utanmadım desem yalan olur. Çocuk haklı. Resmen konuşmasını dinlemiştim. Ne diyeceğimi bilemediğim için sadece sustum. Ben konuşmayınca o sözlerine devam etti.

''Küfür konusuna gelince de, kusura bakma. Konuşma anında ağzımdan çıkıyor. Senin burada olduğun da aklımdan çıkmış. Hem daha önce hiç küfür duymamış gibi böyle sert bir tepki vermene anlam veremedim.''

''Duymamış olsam bunun küfür olduğunu bilmezdim herhalde, değil mi? Ama böylesine iğrenç kelimeler beni rahatsız ediyor. Ve eminim ki benim gibi birçok kızı da eder. Yani dikkat et de sevgilinin yanında kullanma böyle kelimeleri. Maazallah terk edilirsin falan...'' deyince ben, gözlerine bir hüzün çöktü. Nedenini anlamasam da, söylediklerimin arasında kalp kırıcı bir söz bulamasam da ettiğim her laf için pişman olmuştum. Acaba sevgilisi mi yoktu? Ya da vardı da araları mı kötüydü? Ona unutmak istediği bir şeyi mi hatırlatmıştım yoksa? Ah, lanet kafam! Ne diye 'sevgili' diyorsun sanki? Sana ne çocuğun sevgilisinden, özel hayatından!

''Ben zaten terk edildim sevdiğim tarafından. Dert etme yani,'' derken sesindeki soğukluk kendimi daha da kötü hissetmeme neden oldu.

''Şey, ben... Gerçekten öyle demek istemedim. Bilmiyordum... Özür dilerim,'' dedim üzgün olduğumu belli edercesine. Yüzünde buruk, ufak bir tebessüm oluştu.

''Sorun değil.''

Bir şey söylemeden gözlerine bakmaya devam ettim. O da benim gözlerime bakıyordu. Bakışları yine bir şeyleri anlamaya çalışır gibiydi. Benim de farklı bir amaçla baktığım söylenemezdi. Ela gözlerindeki o burukluğun nedenini biliyordum. Kendi söylemişti az önce. Benim anlamak istediğim hissettikleriydi. İçinde yaşadığı hüzündü.

Bir süre daha bakışmaya devam ettik. Biraz dertleşsek belki hem bana hem de ona iyi gelirdi.

''Konuşmak ister misin?'' diye sordum masum çıkan sesimle. Yüzünde tekrar oluştu o ufak tebessümden. Ama bunda burukluk yoktu, minnettarlık vardı. Onun gülümsemesi ile benim de yüzüme bir tebessüm peyda oldu. Bankta biraz yana kayınca bana yer açtığını anladım. Sessizce yanına oturup karşıya bakmaya başladım. Onun da öyle yaptığını biliyordum. Su ve kuş seslerinin dışında hiçbir ses yoktu. Böyle geçen birkaç dakikanın ardından kalbindekileri anlatmak için ilk adımı attı.

''Onu her şeyden, herkesten çok seviyordum.'' 


NOT: 12 GÜN. BAYAĞI OLDU, ÖZÜR DİLERİZ. TATİL GİRİNCE BİR YAN GELİP YATMA HAVASI OLUYOR İNSANDA. :D  DİĞER BÖLÜM NE ZAMAN GELİR, BİLMİYORUZ. AMA BU KADAR UZUN SÜRMEZ. İNŞALLAH BEĞENİRSİNİZ BÖLÜMÜ. BEĞENMEZSENİZ DE LÜTFEN SÖYLEYİN.                                                                         

Multimedia: Deniz'in oturduğu bank ve çevresi. 



DURGUN DENİZ #Wattys2015Where stories live. Discover now