"Uyandın mı? Aşağı düşmek üzereydin, seni son anda çekmeseydim düşmüş olurdun!"

"Düşmüyordum."

"Ne yani, atlıyor muydun?" diye sordu sesin sahibi. Kendimden o kadar geçmiştim ki ne tepemdeki herifin yüzünü görüyordum ne de beni nasıl tutup çektiğini hatırlıyordum.

"Sigaran var mı?" dedim gözlerimi yıldızlardan bir saniye bile ayırmadan. Yanımdaki yabancı hiçbir şey söylemeden bir sigara yakıp bana uzattı. Sessizce akan gözyaşlarımı silme zahmetine girmeden sigarayı içmeye devam ettim. Yanımdaki silüet de yanıma uzanıp yıldızlara bakmaya başladı.

"Eğer ben tesadüfen gelip seni tutmasaydım, gerçekten atlayacak mıydın?" diye sordu.

Bütün zihnim, vücudum ve bilincim o kadar uyuşuktu ki o anlat gerçek gibi gelmiyordu. Sanki biraz önce intihara teşebbüs etmemişim gibi şimdi uzanmış sigara içiyor, tanımadığım bir adamla konuşuyordum.

"Ölmekten başka bir seçeneğim kalmamıştı."

"Her zaman başka bir seçenek vardır."

"Ne biliyorsun ki?" dedim.

"Sadece sen mi zorlanıyorsun sanıyorsun? Herkesin bir derdi var. Kimse ölmeyi tercih etmiyor. Korkaklar dışında."

Adamın bilip bilmeden konuşması beni çok öfkelendirmişti ama bunun için hiç enerjim yoktu.

"Evet korktum. Annem öldürülmüş ve babam beni terk etmişken ne bok yiyeceğimi bilemeyip korktum. Ölmek istedim." dedim ve sigaramdan bir duman çektim.

"Üzgünüm, düşünmeden konuştum."

Orada uzanıp saatlerce gökyüzüne bakıp konuşmuştuk kim olduğunu bilmediğim bir adamla. Çantasından alkol çıkamış ve bana teklif etmişti. İkram ettiği birkaç şişe alkol eşliğinde ona bütün yaşananları anlatmıştım. Gecenin karanlığında yüzünü bile görmediğim bir adamla içip ona her şeyi anlatacak kadar pervasız birine dönüşmüştüm. Gerçi bir saat önce ölümün kıyısından dönen biri için çok da mantıksız bir durum değildi.

"... her zaman bir yol bulabilirsin. Fakat bunun için önce bir şeyler yapmalısın. Hiçbir şey kendiliğinden gerçekleşmez."

"O halde önce kendime kalacak bir yer bulmalıyım." Dedim ve ayağa kalktım. Sarhoş olmuştum ve dengede durmakta zorlanıyordum. Yabancı da benimle birlikte ayağa kalktı ve;

"Benim evimde kalabilirsin."

"Tanımadığım biriyle içip sohbet ettiğim için beni kolay biri sanmış olmalısın." dediğimde çoktan adamın kollarına yığılıp kalmıştım. Bütün gün sefilce ağlamaktan ve alkolden daha fazla dayanamamıştım.

Ertesi gün gözlerimi açtığımda hiç bilmediğim bir yerdeydim. Hızlıca doğruldum ve ayağa kalktım. Telaşla etrafa bakındım. Küçük bir odada bir kıyafet askısı ve çalışma masası, duvarda birkaç tablo ve komodinin üzerinde bir kask duruyordu. Odadan temkinli bir şekilde çıktığımda salonda bir koltuk ve televizyon, sağda minik bir mutfak yer alıyordu.

Neler olduğunu hatırlamaya çalışırken buzdolabının üzerine iliştirilen not kağıdını elime alıp okudum.

"Burada dilediğin kadar kalabilirsin. Hiç kimse seni rahatsız etmez. Kapının şifresi 3297 ama güvende olmak için şifreyi değiştirebilirsin.

Unutma hiçbir şey kendiliğinden gerçekleşmez. Pes etme ve çabala. Şunu hatırla, yıldızlar kolayca görülebilir fakat ulaşılmazlar. Onları kendi haline bırak."

Şaşkınlıkla not kâğıdını bıraktım ve dün gece çatıda karşılaştığım adamı hatırladım. Sızıp kaldığımı ve ona her şeyi anlattığıma kadar her şeyi detayıyla hatırlıyordum. O anki şoku atlatmak kolay olmamıştı. Çok korkmuştum, ne yapacağımı şaşırmıştım. Uzun süren bir karar sürecinin ardından o evde kalmaya başlamıştım. Kapının şifresini değiştirip bir işe başlayıp hayatımı düzene sokana kadar orada kalmıştım. Ve notta yazdığı gibi kimse beni rahatsız etmemişti.

Günümüz

"Ne dedin sen?"

"Beni hatırlamıyorsun değil mi?"

"Sen-?"

"Evet, ben o gün çatıdaki kişiyim." dedi Changbin. Birkaç adım attı bana doğru.

"Ne dediğini sanıyorsun?!" dedim. Öfkelenmiştim ve hızlıca olduğun yerden inip Changbinin karşısına dikilmiştim.

"Beni hatırlarsın sanmıştım!"

"Bunca zaman bilip bana söylemedin mi!" diye bağırdım.

"Söylemeye hiç niyetim yoktu." dedi Changbin. Yüzündeki ifadeyi okumak zordu.

"Kafanın karıştığını biliyorum. O gün sınıfa girdiğinde seni gördüğüm ilk an tanımıştım. Çok değişmiştin ama tanımıştım." dedi.

"Bana söyleyebilirdin! Seni bulmak için ne kadar çok çaba harcadım biliyor musun sen? Önce beni ölümden kurtarıp sonra bana evini verdin ve sonra ortadan kayboldun! Oradan taşınıp bu semte gelene kadar her an bana bu iyiliği yapanın kim olduğunu bulmak için uğraştım!"

"Bilmemenin daha iyi olacağını düşündüm." dedi sakince.

"Neden? Neden bana yardım ettin? Neden bir daha hiç ortaya çıkmadın? Neden bana hiçbir şey söylemedin? Neden? Neden? Neden yine beni durdurdun?"

"Çünkü sen hak etmediğin şeyleri yaşarken seyirci kalamıyorum!" diye bağırdığında şaşkınlıkla bakakalmıştım. Bir adım daha yaklaştım ona.

"Beni tanımıyorsun bile!"

"Belki de sadece iyi bir insanımdır." dedi ve yarım yamalak sırıttı.

DEVAM EDECEK

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 07 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DEEP END | Changbin Where stories live. Discover now