KarAslan Kabilesi

107 12 40
                                    

Bu topraklarda hüküm süren, yedi krallıktan birini oluşturan KarAslan lar. En cesur ve en gözü kara askerlere sahiptirler. Liderlerinden aldıkları güçle, sarsılmaz bir irade ve bükülmez bileklere sahip oldular. Onları bu kadar ünlü yapan, liderlerine olan bağlılıklarıydı.

Göçebe bir yaşam tarzı benimsemiş olmalarına rağmen çok büyük bir araziye hüküm süren bu topluluk, çadıra benziyen yapılarda yaşadılar. Hükümdarlarının ortada büyük bir çadırı vardı etrafında ise sırasıyla üst düzey yöneticilerinin, halkının ailelerinin ve son katmanda ise askerlerine ait çadır evlerle çevriliydi.

Hükümdarın çadırına girildiğimde; kocaman bir salonla karşılaştım. Hükümdarın tahtı başta, etrafında boydan boya minderler ve önlerinde ufak masalarla kararların alındığı, yemeklerin yenildiği bir aile salonunu andırıyordu. Etrafta hafif zırhlar, kılıçlar, aslan motifleriyle süslenmişti ve göz kamaştırıyordu.

Liderleri Madra herzaman ki gibi tahtında tüm ihtişamıyla oturup halkıyla yemek yiyordu. Siyah gözleri, iri ve kaslı vücudu vardı. Yüzünde ve vücudunda yaşadığı savaşlardan kalan izler daha sert ve otoriter bir hava katıyordu. Kafasında bir aslanın başını, omuzlarında ise yelesini taşıyordu. Altına ise deriden yaptıklarını düşündüğüm bir pantolon giyiyordu. Açık göğsünde duran aslan motifiyle gerçekten göz alıcı bir adamdı.

Ben bu topraklara ait değildim. Biliyordum. Ben hayatım boyunca bir kalede hizmetkarlarla yaşarken burdaki bu yaşam tarzına adapte olamıyor zorlanıyordum. Amcamın ihanetiyle kralımızı, babamı kaybetmiş, tek varisi olmama rağmen hayatımı kurtarmak ve hakkım olanı bir gün geri almak için kaçmış ve babamın güvendiği tek müttefiki ve dostuna sığınmıştım.

Henüz 20 yaşındaydım. Sarı saçlarım, mavi gözlerim, beyaz tenim ve narin bedenimle burdaki kadınlardan çok farklıydım. Bakışlarında bunu görebiliyorum. Burdaki kadınlar benden çok daha uzun ve yaşadıkları hayatın getirisi olarak heybetliydiler.

Kafamdan gecen düşünce kalabalığını durdurup beni süzen Madra'nın bakışlarını fark edebildim. Yaklaştım ve selam verdim.
"İyi akşamlar kralım. Ben Eliya" diye kendimi tanıttım.
" iyi akşamlar prenses. Biz liderlerimize şef deriz. Konuşamadık babanın yaşadıklarını duydum. Taziyelerimi kabul et. Otur bişeyler ye uzun ve zor bir yolculuk geçirmiş olmalısın. " diye cevap verdi.

Yüzünde acı bir tebessüm vardı. Dostunu kaybetmenin acısını yaşadığı anlaşılıyordu. herşeye rağmen esmer teni, kusursuz hatlarıyla çok yakışıklı bir adamdı ve samimiyetinden hiç şüphe duyulmuyordu. Babamdan onunla ilgili çok hikayeler dinlemiştim. Çıplak elleriyle ayı avladığını. Hiç bir zaman hiç bir koşulda yalan söylemediğini, hem dostuna hem düşmanına karşı mert bir adam olduğunu. Çok büyük bir savaşçı olmasının yanında çok zeki bir yönetici olduğunu. Evet onun hakkında herşeyi biliyordum. İlkkez görüyor olsamda bu yabancı benim için hiç yabancı değildi.

Gülümsemesine karşılık vererek masaya oturdum.

" Evet adamların beni bulup buraya getirmeseydi bir yerlerde yabani hayvanlara yem olabilirdim. Sabit bir yeriniz olmaması sizi bulmayı zorlaştırıyor." diyerek gözlerinin içine bakıyordum.

Bana koca bir gülümseme vererek söze girdi Madra "haha bize pek ziyaretci gelmez. Tahmin edersinki çok dostumuz yok." bu durumdan gayet memnun görünüyordu.

Önümde duran soslu tavuk butunu yemeye başlamıştım çoktan. Yol beni mahf etmişti. Amcamdan alacağım intikamın düşüncesi aklımdan çıkmıyordu ama ne yapabileceğimi de bilmiyordum. Masaya yaklaşan bir adamın sesiyle irkildim. Gelenin kıyafetlerine bakılırsa bir askerdi. Vücudu tamamen deri siyah bir zırhla kapalıydı. Vücut hatlarını belli eden bu zırh hafif olmasından kaynaklı hızlı hareket etmelerini sağlıyor olmalıydı.

"Yemeğini yemeye devam et, arka tarafta sana bir bölme hazırlattım. Bu çadırda kalabilirsin senin için daha güvenli olur. Gördüğün gibi benim biraz iş konuşmam gerekecek." diyerek masadan kalktı.

Başımla onayladım ve yemeğimi yerken kalkıp komutanla uzaklaşmalarını izledim. Komutanın söylediklerinden bölgeye yabancıların girdiğini anladım. Ama kimdi bu yabancılar, amcamın askerleri olabilirmiydi. Beni bukadar çabuk mu bulmuştu. Kafamda düşünceler dönerken bana gösterdiği odaya yürüyüp girdim yerden az yüksekte, hayvan poslarıyla süslenmiş bir yatakla karşılaştım. Bunun şefin yatağı olduğu anlaşılıyordu. Bana kendi yatağını vermişti. Tek bir yatak bulunan, duvarları aslan motifleriyle kaplı bu odada kendimi yatağa bıraktım. Uyku tüm bedenimi dakikalar içinde hapsetti...

KarAslanWhere stories live. Discover now