7

402 22 50
                                    

1

"Turne sonrası sizi Amsterdam'a bekliyoruz"

Böyle söylenmişti kendisine Taehyung'un ne zaman ayarladığını bilmediği görüşme odasından ayrılmadan önce. Şu an elinde tuttuğu altın işlemeli davetiye onun giriş kartıydı. Dakikalardır oturduğu penceresinin önünde içeri sızan bir tutam ışık ile parmakları arasındaki şeyi döndürerek izliyordu. Hayatı tamamen değişecekti. Taehyung'un ona verdiği her şey Yoongi'nin boyunu aşıyor altında eziliyordu. Ona bedeninden başka verecek bir şeyi yoktu ve onun içinde sadece iki günü kalmıştı. Minnettarlık ve borçlu hissetme duygusu arasında kalbi kavruluyordu. Hangisi doğru duyguydu, bilemiyordu.

Yoongi, çok sıkıştığı bir dönem aldığı kredi, katlanarak onun evini almaya kadar büyümüştü. O an çaresizlikten dikkat etmeyip hızlıca kabul ettiği her şey daha sonra ondan misliyle istendiğinde karşısına Taehyung çıkmıştı. İlk önce ona parayı vermiş daha sonra ise karşılığını alacağı şekle karar vermesi için onunla iddiaya girmişti. Sonuç; adını inlediği geceler.

Üç sene gibi bir sürenin sonunda onunla nasıl böyle olduğunu düşündü. Topluluğa Hoseok ile dâhil olmuştu. Büyümesine ve büyülemesine şahit olmuştu. Taehyung, onun için her zaman tuhaf adamdı. İyi olmak ve kötü olmak ikisi onun içinde sanki uç noktaları barındırıyordu. Onunla asla düzgün anlaşamadığı için uzak durmayı seçerdi. Yine de kasıkları Jungkook ile birlikte olmak için kasılırken, sanki belinden aşağısının kontrolünü kaybetmiş gibi hissederken bile onun kendisine olan bakışlarını hatırlıyordu. Sanki tüm o günahlarını apaçık izliyor gibi siyah gözleri ve özellikle gözünün altındaki zarafet timsali beni onu gittikçe ürkütürdü.

İç çekti Yoongi. Elindekini yavaşça en sevdiği kitabın arasına yerleştirdi. Yaşamını anlamlandırmaya çalıştığı bir dönemden kalma kitaptı. Onu yavaşça raftaki yerine bıraktı. En uygun şekilde orada güvende olacağını düşünüyordu. Odanın ortasında dikelmeyi bırakıp yatak odasına ilerledi daha sonra ve yatağa uzandı. Yutkundu, uyuyacağından değildi sadece düşünmekten bedenen yorulmuş gibiydi. Bacaklarını iki yana açtı ve kollarını da. Yayılmasına rağmen hâlâ rahatlamış hissetmiyordu. İstediği olmuştu, ne kimse aramış ne de gelmişti. En mükemmel zaman dilimine sahipti ama tek düşündüğü bacakları arasına girecek olan sert bir bedendi. Altında ezilmek istedi.

Biraz sonra ihtiyaçla kasıldı. Kasıklarında bir yangın başlamış gibi hissediyordu. Dizlerini kendisine çekti ve belini kaldırdı. Gerçek anlamda sevişmek istiyordu. Bacakları arasında bir kafa istiyordu ve oradaki kafanın saçlarına elini geçirip zevkten titreyene kadar onu orada hapsetmek. İnledi Yoongi, meme uçları sertleşmişti. Kendisine dokunmamıştı bile ama bedeni sıcaklamıştı. Sürtünme ihtiyacı çok fazlaydı. Dudaklarını ısırdı. Deliği ihtiyaçla kasılıyor, kesinlikle penisi sızdırıyordu. Küçük dudaklarından yeniden inledi ve kalçasını yukarı kaldırdı.

"Tanrım"

Kendisini toparlamak için derin bir nefes aldı ve yan dönerek cenin pozisyonu aldı. Bacaklarını bastırması bile işe yaramıyordu. Yoongi kendisine kızmak istese de beceremiyordu. Sadece zarif bir sevişme isteyen bedenine acıdı. Bedeninin her bir noktası öpülmek istiyordu, sevilmek istiyordu bu düzülmekten çok uzaktı. Yine asıl sorun bunun için belli bir kişi isteği yoktu. Yoongi bu düşünce ile kendi içinde sarsıldı. Sadece birinin bedenini istiyordu ya da her ikisini bunu kestiremedi. Özellikle gözünün önüne gelen bir yüze sahip değildi. Sadece bedeni, düşleyebiliyordu. Çıldırdı.

"Sürtük"

Dedi yine kendisine bu ara çok fazla kendisi ve diğer kendisi olarak ayrılmış gibiydi. Kendisinden üçüncü kişi gibi bahsetmesi gittikçe olağan hale geliyordu. Yüz üstü döndü ve dizlerini çekerek kalçasını kaldırdı. Jungkook'un vücudu kocamandı. Bedeni ona çarptıkça acıyordu çünkü aşırı sertti. Yine de zevk noktaların eziyet etmeye bayılıyordu. Keşfettiği birçok yerine dokunarak onu birçok noktadan zevke boğuyordu. Yoongi her yerde sadece onu hissedebiliyordu. İçine boşalmaktan çok zevk alıyordu, ayrıca öpüşmekten de.

SlowdiveWhere stories live. Discover now