Mahşere Kalan Söz

52 10 5
                                    

Hikayenin kapağını aslında bölümün başındaki fotoğraf kısmına koyuyordum ama çıkmıyor nedenini bilmediğim bir şekilde bu sorunu çözene kadar kapağı aşağıya koyuyorum.

Keyifli okumalar ;)

Her zamanki top atış sesleriyle gözlerimi açtım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Her zamanki top atış sesleriyle gözlerimi açtım. Dışarısı cehennem yeri gibiydi. Etraf gömülmemiş ceset kokusuyla kaplanmıştı. Evet evet. Bizim şehitlerimizin kanlarıyla sulanıyordu her gün toprak... Yıl 1918. Çanakkale'de kan gövdeyi götürürken sen cephede ne yapıyorsun diye sorabilirsiniz.

Ben burada şanlı askerlerimizin yaralarını sarmak için gönüllü bulunan hemşire Seher. Annem ben küçükken bir hastalıktan ölmüş. Babamı ve abimi de düşman askeri aldı benden. Bende kendimi kalan tek evimi yani vatanımı kurtarmaya adadım. Burada askerlerimizin ölmesine kayıtsız kalamadım, tek bir kişiyi kurtarsam bile yeter diyerek geldim te memleketin diğer ucundan. Şimdi buradaki ikinci ayıma gözlerimi açıyorum. İlk zamanlarda etraftaki kan ve çürümüş ceset kokusu kokusundan rahatsız olsam da artık alıştım rahatsız olmuyorum.

"Seher! Şu iki gün önce getirilen askerin sargısını değiştirebilir misin?" diye seslenerek düşüncelerimden sıyırdı beni buradaki en yakın arkadaşım Melek.

"Tabii ki değiştiririm." dedim arkadaşıma gülümserken. Tam ayaklanırken kapıdan bir adam girdi.

Yeşil üniformasının üstüne tam oturmuştu. Savaştan dolayı yüzünün hafif kirliydi ama bu mavi gözlerinden hiçbir şey almamıştı. Birde altın sarısı saçları vardı tabii ki. Duruşu dimdikti. Savaş sanki ondan hiçbir şey almamıştı. Alamamıştı. Üstüne ve duruşunu süzmeyi bırakıp tekrar yüzüne odaklandım. Hafif kirliydi yüzü ama normaldi. Toz, toprak, çamur demeden savaşıyorlardı. Sakalı hafifçe uzamıştı ve yüzüne ayrı bir hava katmıştı. Ama yüzünde en çok dikkatimi çeken şey gök mavisi gözleriydi. Bir yerden tanıdık geliyordu siması. Hafifçe kaşlarımı çatıp başımı eğdim ve daha çok incelemeye başladım yüzünü, bir yandan da simasının nereden tanıdık geldiğini bulmaya çalışıyordum. Sonra aklıma gazetelerde gördüğüm bir fotoğraf geldi. Aynı o adama benziyordu.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama en sonunda konuşmayı akıl edip "Hoş geldiniz. Buyurun." dedim. Ama aklıma takılan soruyu da sormadan duramadım. "Si-siz Mustafa Kemal misiniz?"

"Evet. Ben Mustafa Kemal. Bir askerimi getirmişlerdi. Durumunu öğrenmeye geldim. Onu öğrenmeye geldim." dedi. Şok oldum. Gazetede gördüğüm birinin şu an karşımda olması inanılır gibi değildi. Ama gerçekti.

"Askeriniz kimdi?" diye konuya dahil oldu Melek.

"Salih. İsmi Salih."

"A arkadaşım da tam onun sargısını değiştirmeye gidiyordu. O sargısını değiştirirken bende size bilgi vereyim durumu hakkında." diye devam etti Melek. Ben ise başımla selam verip içeri tarafa geçtim.

Kısa Hikayeler ve ŞiirlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin