İKİNCİ BÖLÜM

En başından başla
                                    

Ona bakamadım bile, doğrudan yürümeye başladım. Nereye mi gidiyordum? Hiçbir fikrim yoktu, belki bahçeye çıkardım. Yağmur yağdığı için kötü bir fikir olurdu. Kütüphane? Kantin? Kantin iyi bir fikirdi.

"Az önce duymazdan mı gelindim?"

Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsememi engellediğimde merdivenlerden iniyordum, Gazel koridorda kalmıştı. Evet öyle oldu fark etmediysen. Daha fazla konuşma bence benimle.

"Talya," diye seslendi arkamdan, merdivenlerden inmeye başlamıştı. Basamakları ikişerli atlıyordu ve uzun bacakları sayesinde, ben kantin kapısından içeri girmeden bana yetişmiş olacaktı.

Vazgeçip aniden kantin kapısının önünde durduğumda, neredeyse bana çarpıyordu ki göğüslerimizin birbirine değmesine santimler kala kendini durdurabildi. Elma. Nasıl bir parfüm veya duş jeli kullanıyordu bilmiyordum ama eğer bir daha odasına girme şansım olursa, doğrudan banyosunu kullanacak ve markasını öğrenecektim.

Sakin ve meraklı bakışlarımı yüzüne kaldırdım, sanki onu iki kat peşimden kantine indirmemişim ve ani bir kararla durup onunla konuşmaya karar vermemişim gibi. Saf bir yüzüm vardı, etrafımdakilerin söylediğine göre; masum kartını çok iyi oynayabiliyordum. Belki de bu yüzden kapalı kapılar ardında fısır fısır konuşulan sırların çoğuna vakıftım. İnsanlar yanımdayken, bir başkası varken olacakları kadar dikkatli davranmıyorlardı; sanırım konuşamadığımdan bir tehlike arz etmediğimi düşünüyorlardı.

Onu göreceğiz.

Telefonuma büyük harflerle yazdığım şeyi kaldırıp Gazel'e gösterdim. NE VAR?

"Çıkıştaki antrenman iptal," diye mırıldandı kıstığı gözleriyle telefon ekranımı izlerken, sanırım büyük harflerle yazdığım için gıcık olmuştu. "Ödev için kalabiliriz kütüphanede. Gerçi sen benimle görülmek istemiyordun, değil mi?" Kafasını hafifçe eğerek bakışlarını yüzüme çevirdi, doğrudan gözlerimin içine baktı. Kesinlikle gıcık olmuştu. "Yer önerin vardır umarım."

Kaşlarım havalandı. Normal başladığı bir cümleye kendi kendine triplenip, kapanışı da tavır değiştirerek mi yapmıştı o?

Telefonumu indirip cevabımı yazdım ve yeniden ekranı suratına uzattım. Telefonu o kadar dibine sokmuştum ki, ekran yüzüne çarpmadan hemen önce kafasını refleks olarak geri çekmek zorunda kalmıştı. BENİM MÜSAİT OLDUĞUMU NEREDEN ÇIKARDIN?

"Şu caps lock'u kapar mısın?" Gazel'in eli bileğimi kavradığı an dikkatim dağıldı, telefonu suratından çekmek için yapmıştı ama ani teması kolumu sertçe çekip geri çekilmeme sebep olduğunda ikimiz de şaşkındık. Ellerini kaldırdı. Ellerinde bile benleri vardı. "İncittim mi?"

Gözlerimi kırpıştırdım birkaç kez, ardından başımı iki yana salladım. Neden bu şekilde tepki verdiğimi bilmiyordum, uykusuzdum ve iyi hissetmiyordum ama bunu ona söyleyemezdim. Tek istediğim beni uyandırabilecek bir kova kafein içinde kendimi boğmak ya da kıvrılıp uyuyabileceğim bir köşe bulmaktı ama bunu da ona söyleyemezdim.

Hiçbir şey söylemeden döndüm ve kantine girdim bu yüzden. Bazen sadece konuşamadığım için değil, konuşabiliyor olsaydım da garip olduğumu düşünüyordum; ben gariptim, davranışlarım garipti. Verecek bir cevabım yok mu? Giderim. Verecek bir cevabım var ama fazlasıyla rezil mi? Giderim. Verecek bir cevabım var ama açıklaması uzun ve yazmaya mı üşeniyorum? Giderim. Her türlü, insanlar garip olduğumu düşünürler ve bir daha benimle iletişim kurmayı denemezler.

Gazel Hanvezir öyle değildi.

En azından, kantin görevlisinden kahve isteyeceğim sırada kolunu cam tezgâha yaslayıp cebinden bir ellilik çıkartarak "Abi bize iki sade kahve," dediğinde, öyle olmadığını düşündüm. Görevli adam başını salladı, Gazel'in tam verdiği elliliği kasaya koydu ve espresso makinesine ilerledi.

SERÇELER AĞLADIĞINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin